Haberin yayım tarihi
2007-04-25
Haberin bulunduğu kategoriler

Turizm ve Demokrasi

Nisan ayının ortalarında Konya Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde bir heyet Avrupa'nın kalbinde Brüksel'de. UNESCO'nun 2007 yılını Mevlana yılı ilan etmesi nedeniyle Brüksel'in önemli kiliselerinden Église Saint-Jean Baptiste au Béguinage'da Sema Gösteri düzenleniyor. Konya'dan Avrupa Birliği'ne dinler, ırklar, kültürler arası hoşgörü mesajı ulaşacak.

Gösteri öncesinde Belediye Başkanı Tahir Akyürek'in siyaset, medya, Avrupa Birliği çevrelerinden küçük bir gruba verdiği yemekteyiz. Tahir Bey şevkle Konya'dan bahsediyor, başarıları ve hedefleri anlatıyor davetlilere. Konya ilinde son yıllarda sanayi tesisleri büyük atılım içinde olduğunu ve ekonomik yaşamın canlılığı ile başlıyor söze. Çatalhöyük Müzesi'nin hazırlıklarının sürdüğünü ve Türkiye'ye bambaşka bir müzecilik anlayışını getireceklerini, Konya'nın turizm açısından da giderek daha çekici bir hal aldığının altını çiziyor.Herkes duyduklarından memnun. Bu sırada bir telefon çalıyor, gelen haberle bir anda masadaki yüzler değişiyor, başlar öne eğiliyor. "Bütün televizyonlar son dakika haberi olarak veriyorlarmış. Malatya'da misyoner yayın yapan bir yayınevinde 3 kişi boğazı kesilerek öldürülmüş, üstelik öldürülenlerden biri Alman".

Aklımdan Türkiye'nin halihazırda Almanya'daki imaj sorunları ve zorlukları geçiyor. Hristiyan olduğu için öldürülen bir Alman'ın bu sorunların birkaç misliyle nasıl büyüyerek gündeme geleceğini düşünüyorum. Türkiye bu yıl 22 milyon turist ağırlamayı planlıyor ve Almanya en büyük pazarlardan biri.

Türkiye'nin uluslararası algılanışı zina yasasından, 301. maddeye ve davalara, Hrant Dink suikastine uzanan çizgide büyük yara aldı. pek çok alanda uluslararası destek azaldı. Demokrasinin zayıfladığı, aşırı milliyetçiliğin ve ötekileştirmenin yükseldiği bir ülke olarak algılanmaya başladı Türkiye. Oysaki çok kısa süre öncesine kadar sadece ekonomisi ile değil, demokrasisiyle, insan haklarına yaklaşımıyla, AB sürecine inanan aydınlık ve gelişmekte olan bir Türkiye imajı yerleşmeye başlamıştı zihinlere.

Kuş gribi, farklı pazarların belli bölgelerde çatışması ve fiyat rekabeti, arz talep dengesindeki sorunlar gibi nedenlerle Türk turizmi geçtiğimiz yıllarda oldukça büyük kayıplar yaşadı. Bütün bu etkenler üstesinden gelinebilecek ve çözüme kavuşturulabilecek sorunlardı. Ancak bugün tüm piyasaları ve özellikle de kırılgan turizm piyasasını kökten tehdit eden siyasal sorunlar var: düşünce özgürlüğü, demokrasiyi içine sindirmiş bir toplum yapısı ve devlet sistemi olabilme, töre cinayetleri, şiddetin bazı kesimlerinin kendini ifade etme biçimi haline gelmesi. Demokrasi sorunları ülkemizin dünyadaki saygınlığını yıpratıyor, siyasal davalarımızı zayıflatıyor ve ekonomik çıkarlarmıza darbe vuruyor.

Şiddetin yerleşik bir ifade biçimi olduğu, düşüncelerinden, ırkından ya da dininden ötürü kötü muamele ile karşılaşılacağı varsayılan bir ülkede tatil geçrimek pek cazip değil..Turizm herşeyden öncel beklenti yaratmak ve o beklentiyi deneyime dönüştürmek olduğu için ülkenin imajı, ziyaretçinin karar verme istekliliğini belirleyen temel etkenlerden biri. Elbette bu da ülkenin uluslararası rekabet gücünü belirliyor.

Her ülkede olduğu gtibi, AB'de de kamuoyu algılamasında medya haberleri ve genellemeler kaçınılmaz. Daha şimdiden pek çok Avrupa başkentinde şu türden sorularla karşılaşılıyor;

- "Türkiye demokrasiden yana tercihinden vazmıgeçiyor?

- "Azınlıklar Türkiye'den ayrılmaya mı zorlanıyor?"

- "Türkiye'de tatilimizi geçirmeyi planlıyorduk acaba Hristiyan olduğumuz için tepki ile karşılaşır mıyız?"

- "Malatya'da bir Alman'ın Hristiyan olduğu için öldürüldüğü doğru mu?"

- "Türkiye AB yöneliminden koptu mu?"

Bu sorular belli bir endişeyi, zihinlerdeki soru işaretlerini ifade ediyor. Türkiye aleyhine çalışan lobiler de bu sorunları etki bir şekilde suistimal edebiliyor. Unutmamak gerekir ki geçtiğimiz iki sezonun zorluklarının biraz olsun unutulup, daha yüksek doluluk ve satış rakamlarına ulaşılması beklenen bu yıl ve gelecek yıl bu soru işaretleri ziyaretçi profilini belirleyecek Oteller dolsa ne olur? Sonuçta Türkiye Akdeniz havzasında hakettiğinin altında bir sayıda turist çekiyor ve çok daha altında miktarda turizm geliri elde ediyor.

Bir tarafta aydınlık Türkiye'nin çoğunluğunu oluşturan, çalışan, üreten, geleceği inşa eden kesimler var. Diğer tarafta ise sayıca küçük de olsalar yaptıklarıyla ülkenin alnına kara leke süren, ülkenin dünyadaki siyasal karşıtlarını ve ekonomik rakiplerini sürekli hoşnut kılan bir grup. Artık o aydınlık kesimin de sesinin en az diğerleri kadar çıkmasına ihtiyaç olduğu görülüyor. Turizm sektörünün tüm çalışanları, girişimcileri, yöneticileri, hissedarları, tedarikçileri ve sivil toplum kuruluşları da doğal olarak bu aydınlık kesimin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bugün ülkenin geleceğine sahip çıkmanın, kendi geleceklerine sahip çıkmak olduğunun bilincinde olarak harekete geçme zamanıdır. Türk turizmi ile Türk demokrasinin yükslemesi eşzamanlı süreçlerdir.
 
Kader Sevinç- Avrupa Parlementer Danışmanı-Brüksel
 

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.