Burma olarak da tanıdığımız Myanmar’da yaşayan Müslümanlar kanlı bir saldırıyla karşı karşıyalar… Ülke yönetimi, Müslümanlar’ı haritadan silmek istiyor ve Budistlerin katliamlarına göz yumuyor. Bölgedeki Ahmed Samir’in anlattıkları korkunç… “Bizi hem tarih sayfalarından hem haritalardan silmek istiyorlar. Burma diye bir yer var mı? Kimse bilmiyor… Bir an önce burada yaşayan insanları da “insan” yerine koyup bir şeyler yapılsın! Kimsesiz gibi görünmek ve bu şekilde muamele edilmek çok kötü…” “Türkiye’ye minnettarız… Sesimizi duyuruyorlar. Bize sahip çıkıyorlar. Türk STK’lar yardım için seferber. Türkiye, dünyada zorlukla karşılaşan Müslümanların hemen yüzünü döndüğü bir ülke artık… Filistin, Lübnan için ne yapıyorsa burası için de aynı çabayı gösteriyor.”
Birmanya veya Burma olarak da bildiğimiz bir Güneydoğu Asya ülkesi Myanmar, Andaman Denizi ve Bengal Körfezi kıyısında, Bangladeş, Çin, Hindistan, Laos, ve Tayland arasında yer alan bir ülke. Myanmar’ın Arakan bölgesinde tüm dünyanın gözü önünde işlenen bir katliam sürüyor. Bölgede yaşayan 1,5 milyon Müslüman soykırım tehdidiyle karşı karşıya. Ve zorunlu göçe mahkûm ediliyorlar.
Vahşetin hangi boyutta olduğunu belgeleyen haber ve fotoğraflar dünyaya yayılmaya başladı. Ancak bu vahşet aslında yeni değil, Arakanlı Müslümanların hikâyesi 1826 yılında İngilizlerin bölgeyi işgali ile başlamış…
II. Dünya Savaşı sonrasında bağımsızlığına kavuşan Burma, İngilizlerin çekilmesinin ardından, 1942’de, Minbya kasabasına bağlı Çanbilli köyündeki Müslümanlara saldıran Rakhinler, köyde yaşayan herkesi hunharca katletmiş ve bölgeyi yağmalamışlardı.
Nüfusun yaklaşık 51 milyon olduğu Myanmar halkının %80’i Budizm dinine mensup, Müslüman nüfus ise 1,5 milyon civarında. Fakat Myanmar yönetimi Müslüman nüfusu bölgeden silmek için Kuzey Arakan’ın neredeyse her köşesine Budist tapınakları inşa etmeye başlamış.
Artan Baskılar Göçün Sebebiydi… Peki Ya Katliam?
Ama biz, onları, 1990 yılında yüz binlerce Arakanlı Müslümanın komşu ülke Bangladeş’e göç etmesiyle tanıdık… Ve o günden bugüne değin katliam bu ülkeyi hiç terk etmedi aslında… Müslüman nüfusun istenmediği bölgede baskıların artması mültecileri göçe zorlarken köyler örnek yerleşim birimleri olarak düzenlenecekleri bahanesiyle boşaltılmış. Evet, bir tarafta göç edilmeye zorlanan insanlar ama diğer yanda da hunharca katledilen kadınlar, çocuklar, yani insanlar… Göç neyse de katliam nedendi?
Ahmed Samir, Arakan’dan Bangladeş’e göç etmiş bir ailenin evladı. Kendisini yıllar önce bir arkadaşım vasıtasıyla tanımıştım. O günden beri dostluğumuz ve kardeşliğimiz tıpkı Arakan ve Türkiye kardeşliği gibi devam ediyor. Son zamanlarda Arakan’da yaşanan olaylar üzerine Samir’den bölgedeki gelişme ve en son durumla ilgili bilgi vermesini istedim. Çok güzel Türkçe konuşuyor, işte kendi anlatımıyla Arakan’da yaşanan zorunlu göçün hikâyesi…
Lider Yok!
“Ben Arakanlı Ahmed Samir’im… Burada 1,5 milyon civarında Müslüman yaşıyor. Ama bir liderleri yok, çünkü sahip oldukları bir vatandaşlıkları yok… Müslümanların bir lideri olmadığından Müslüman Arakan’lılar başıboş kaldı. Bunu fırsat bilen Budistler “Bizler sizleri burada istemiyoruz.” diyerek çoluk çocuk, yaşlı, kadın demeden katliam yapmaya başladılar. Ve kimsenin ruhu duymadı. 3 yıl dağlarda silahlı mücadelede yer aldım. Bizleri vatandaş olarak bile görmüyorlardı. Aslında yıllarca devam eden bu katliamın şimdilerde yeniden ayyuka çıkması akıl almaz bir şey… Bizi hem tarih sayfalarından hem haritalardan silmek istiyorlar. Burma diye bir yer var mı? Kimse bilmiyor… Bir an önce burada yaşayan insanları da “insan” yerine koyup bir şeyler yapılsın... Kimsesiz gibi görünmek ve bu şekilde muamele edilmek çok kötü… Ama Türkiye’ye minnettarız… Sesimizi duyuruyorlar. Bize sahip çıkıyorlar. Türk STK’lar yardım için seferber”…
Ahmed Samir, 1974’te Arakan’da dünyaya geldi. Dedesi Haji Motiur Rahman ve Büyük amcası 1962’de Burma askeri cuntayla mücadele ederken şehit olmuşlar. Babası ise aynı mücadele de gazi olan Samir’in hayatı ondan sonra ailesiyle birlikte Bangladeş’e zorunlu olarak göç etmeleriyle başlamış… O yıllarda 5 yaşında olan Ahmed Samir, lise ve üniversiteyi Bangladeş’te tamamlayarak başarılı bir kariyer elde etmiş.
1995 yılında Arakan’dan Bangladeş’e aynı cunta yöntemiyle göç eden bir grup öğrencinin kurduğu “İttihad Tullab al-Müslemin Arakan” partisine genel sekreter olarak seçilen Samir, parti tarafından 1997 senesinde Türkiye ve Arakanlı Müslümanlar Dostluk Gurubu diye adlandırdıkları bir girişimle beraber Türkiye’ye gönderildi. İki yıl dil eğitimi aldıktan sonra tekrar Bangladeş’e döndü. Şu an Rohingya Dayanışma Teşkilatı ve Al- Najda yardım vakfının yönetiminde de görev yapan ve aynı zamanda Arakanlı mazlum mültecilere de danışmanlık yapan Samir, kendisini mazlumlara adamış gönüllü bir kahraman.
Ahmed Samir’in şu sözleri önemli: “Dünyanın, bizlerin yaşadığı acı soruna bu ölçüde sessiz kalması düşündürücü… İnsanlar arasında ayrım mı yapıldığı yönünde ciddi soru işaretlerinin doğmasına neden oluyor bu durum. Budistler, başka bir dine mensup insanlara karşı bu yaptıklarını yapsaydılar bu ölçüde cezasız kalırlar mıydı? Birleşmiş Milletler başta, uluslar arası kurumlar bu ölçüde yavaş çalışırlar mıydı? Hayır!.. Hedefteki insanlar Müslüman olunca, Bosna-Hersek Savaşı’nda olduğu gibi, bırakın Myanmar’ı, Arakan’ı, Avrupa’nın ortasında da yaşasalar benzer kaderi yaşıyorlar…”
Ahmed Samir’e göre, Arakan’da yaşanılan korkunç olaylar, Türkiye olmasa, yaşanıp gidecek ve dünyanın da haberi olmayacaktı… Bu noktada, bölgede faaliyet gösteren Türk Sivil Toplum Kuruluşları’nın çok önemli olduğunu belirtiyor…
“Türkiye, dünyada zorlukla karşılaşan Müslümanların hemen yüzünü döndüğü bir ülke artık… Türkiye; Filistin, Lübnan için ne yapıyorsa burası için de aynı çabayı gösteriyor. Biz inanıyoruz ki, Türkiye gibi bir ülke, Arakan’da durum tam tersi olsaydı, yani, Allah göstermesin Müslümanlar Budistlere bir saldırı düzenleseydi benzer tepkiyi verecek, insanlık adına, mağdurun yanında yer alacaktı… Çünkü Türkiye’nin bu tür olaylarda başka ülkeler gibi çifte standartı yok, o, bütün gelişmelere önce insani açıdan yaklaşıyor…”
“İHH’ya (İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı) faaliyetlerinden ve dergimize gösterdikleri değerli katkılarından dolayı teşekkür ederiz. Arakan Fotoğrafları İHH Tanıtım Koordinatörü Süleyman Kurt tarafından temin edilmiştir”.
AĞLATAN ZİYARET
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın eşi Emine Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Arakan’daki dramı yakından görmek ve Müslümanların yaşadığı zulme tanıklık etmek için yakın zamanda Myanmar’a gittiler.
Bakan Davutoğlu`nun, Başbakan Erdoğan`ın eşi Emine Erdoğan`nın ve Erdoğan`ın kızının da aralarında bulunduğu heyet, Myanmar temaslarında Arakan bölgesinde yaşanan insani sorunlara dikkat çekmek için Türkiye’nin her zaman mazlumların yanında olduğunu göstermek ve bu yönde kamuoyunu bilinçlendirmek amacı ile Budist fanatiklerin şiddetine maruz kalan Arakan bölgesindeki Rohingya Müslümanlarını ziyaret etti.
Zor şartlar altında 8 bin 500 kişinin kaldığı Banduba Kampı`nı da ziyaret eden heyet Kızılay ve Türkiye’den gelen çeşitli yardım kuruluşları yetkilileriyle birlikte burada yardım dağıttı. Dağıtılan yardımlar bir nebze de olsa Arakanlı Müslümanların yüzünü güldürürken Türk heyetini de gözyaşlarına boğdu.
Bu durum, dünyanın görmezden geldiği trajediye kayıtsız kalamayan Türk heyetinde başta Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan olmak üzere herkesi ağlattı. Rohingya Müslümanlarından Muhammed Çingi Türk heyetinin yanına gelerek “İnsan olarak daha fazla hakkımız olduğunu düşünüyorum, lütfen bize yardım edin.” dedi.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu ise kamptaki Müslümanlara hitaben: “Size yardım için buradayız, Türkiye Cumhuriyeti olarak her zaman yanınızdayız. Yardım çalışmaları devam edecek.” dedi.
Merva ORHAN