İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Fransa’nın bazı sahil şehirlerinde laiklik ve terör olayları gerekçe gösterilerek alınan burkini yasağını sert bir dilde eleştirdi.
Yasak nedeniyle zabıtaların sahildeki Müslüman kadınların burkini mayolarını çıkartması taleplerini insan onurunu zedeleyici bir eylem olarak niteleyen Yeneroğlu, “Fransa’yı bu onur kırıcı yasak ile yüzleşmeye ve sorumlu siyasi aktörleri de siyaset arenasında gerekli söylemleri geliştirmeye davet ediyorum” dedi. Yeneroğlu açıklamasında şunları kaydetti:
“Fransa’nın bazı sahil şehirlerinde laiklik ve terör saldırıları gerekçe gösterilerek insan onuruna ve hukuka aykırı bir şekilde Müslüman kadınların burkini mayoları yasaklandı. Fransa’nın turistik kenti Nice sahillerinde, son haftalarda yaşanan gelişmeler esefle takip ettiğimiz tesettür mayo tartışmalarını oldukça çirkin bir boyuta taşımıştır. İnsan hakları söyleminin merkezinde olan Fransa’da, başörtülü kadınların toplum içinde ve üstelik güvenlik güçleri eliyle bu şekilde aşağılanması, hayret verici bir gelişmedir. Müslüman kadının tesettür mayosunun kolluk kuvvetleri tarafından çıkartılmaya zorlanmasına ilişkin görüntü, geçmişte dünya kamuoyunda yer alan insan hak ve onurunu zedeleyici, vicdanı yaralayıcı fotoğraf karelerine eklenmiştir.
İnsan onurunu ayaklar altına alan bu uygulamanın terörle mücadele kılıfıyla sunulması ise İslam’a ve bu dine mensup olanlara yapılmış en büyük hakarettir. Mensup oldukları dine göre giyinmeyi tercih eden kadınlar, çok çirkin, çarpık ve kirli bir varsayım üzerinden terörist muamelesi görmektedir. Bu varsayımı hukuki bir temele oturtmak ise daha da endişe vericidir. Söz konusu uygulama Müslümanları ötekileştiren ve daha da kötüsü aşırı gruplara hizmet eden bir uygulamadır. Unutulmamalıdır ki hain terör odakları, bu gibi olayları “fırsat” saymaktadır. Kıyafet üzerinden kadınları aşağılayan ve onlara cezai yaptırımlar getiren bu uygulama derhal son bulmalıdır.
Başta İnsan Hakları Kuruluşları olmak üzere Fransa’daki sivil toplum kuruluşlarına, söz konusu yasağa ilişkin gerekli toplumsal duyarlılığın oluşturulması için büyük rol düşmektedir. Bu çerçevede Fransız STK’ları hukuki ve siyasi alanda mücadele başlatarak bu onur kırıcı soruna çözüm üretilmesine yardımcı olmalıdır. Ancak maalesef ki bu görevi üstlenen kuruluşların da bazı siyasiler ve medya organları tarafından radikal grupların temsilcileri olarak sunulduğuna şahitlik ediyoruz. Bu kapsamda başlatılan hukuk mücadelesinin öncüsü Fransa’da İslamofobiye Karşı Ortak Girişim’in (Collectif Contre l’İslamophobie en France) hakkında çıkarılan asılsız haberlerle baskı altına alınma çabası da kabul edilemez. Kadınların hak ve özgürlüğü için meşru yoldan mücadele eden bir oluşumun, bu şekilde itibarsızlaştırılmaya çalışılmasını kınıyorum.
Yaklaşık bir aydır devam eden yersiz uygulama karşısında sergilenen bu kayıtsızlık halinin giderilmesi elzemdir. Fransa’yı terörle mücadele ve laiklik kisvesiyle temellendirilen bu onur kırıcı yasak ile yüzleşmeye ve sorumlu siyasi aktörleri de siyaset arenasında gerekli söylemleri geliştirmeye davet ediyorum.”