“GÖÇMENLİKTEN DİASPORAYA HOLLANDA TÜRKLERİ” ÇALIŞTAYI MİLLETVEKİLLERİ, MÜŞAVİRLER, PROFESÖRLER VE GÖÇ UZMANLARININ KATILIMIYLA YAPILDI.
ANKARA, (ÇAYPRESS/AJANS)-
Ankara, ‘Ankara’ olalı, böylesi bir Hollanda kaynaklı etkinlik yaşamadı. Ankara’yı, Bakanlıkları ile, parlamentosu ile, üniversiteleri ile ve daha pek çok kamu kuruluşunu sallayacak nitelikteki bu etkinlik, Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veryis Güngör ve Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneği (EkoAvrasya) Başkanı Hikmet Eren’in imzasını taşıyor.
Veyis Güngör ve Hikmet Eren’in beyin takımının 3 ay önceden başlattıkları çalışmalar sonucunda, Uluslararası Göçmenler Günü münasebetiyle Ankara’da düzenlenen “Göç`ün 50’nci Yılı; Göçmenlikten Diaspora’ya Hollanda Türkleri” başlıklı çalıştay, çok zorlu bir çalışma gerektirdi.
Hollanda dışında yapılacak olan böylesi bir çalıştaya, kimlerin konuşmacı ve kimlerin katılımcı olarak davet edilmesinin tespiti de kolay olmadı.
Hollanda’dan sivil toplum kuruluşu temsilcilerini saptamak zor değildi. Onları Ankara’ya taşımak ve yerleştirmek de zor değildi. Ama kime hangi görevi verme konusu çok zordu.
Türkiye’den davet edilen katılımcılara da ne görev verileceğini saptamak zordu.
Sonunda Dünya Göç Enstitüsü ile İstişarelerde bulunularak diğer konuşmacılar ve dinleyiciler saptandı.
İlci Recidence Otel’de gerçekleştirilen Çalıştay’a, İstanbul Milletvekili Dr. İsmail Safi, Başbakanlık Başmüşaviri Prof. Dr. Vedat Bilgin, Yurtdışı Türkler Başkan yardımcısı Dr. Gürsel Dönmez’in yanı sıra, yurtiçinden ve yurtdışından akademisyenler, uzmanlar, siyasetçi, sivil toplum örgütü temsilcileri ve iş dünyası temsilcileri katıldı.
Çalıştay’a, Hollanda’dan Veyis Güngör, Hikmet Gürcüoğlu, Mehmet Emin Ateş, Kamil Saygı, Adnan Dalkıran ve Adil Akaltun konuşmacı olarak katıldılar.
Konunun önemine değer veren Ali Yağcı, Nermin Aydemir, Hızır Karacaer, Şenay Tosun, Zekeriya Arslan, Armand Sağ, Burhan Carlak, Ayhan Tamer, Dr. Kemal Aydın da konuk-dinleyici olarak Hollanda’dan gelerek katıldılar.
Program, Hollanda’daki Türkler’in göç tarihini anlatan 16 dakikalık bir görsel ile başladı. Sonra da Ali Akbaş, ‘Sirkeci’den bir tren kalkar’ şiirini okudu ve alkış aldı.
Çalıştayda, “Uluslararası Göç Alanındaki Güncel Gelişmeler”, “Küresel Göç Hareketliliği ve Türk Göçmenler”, “Türkiye, Avrupa’daki Türk Diasporası ve İlişkiler” ve “Hollanda Toplumunda Göçmenlerin Konumu” gibi konular masaya yatırıldı.
SAFİ’DEN AVRUPA’DAKİ İSLAMOFOBİ VE IRKÇILIĞA TEPKİ
İstanbul Milletvekili ve Hollanda Dostluk Grubu Başkanvekili Dr. İsmail Safi, Hollanda’nın komşuları dışında sadece Türkiye ile dostluk grubu kurduğunu, bunda da orada yaşayan Türk vatandaşlarının etkisi olduğunu söyledi. Safi, 16 milyonluk Hollanda’nın neredeyse 70 milyonluk Türkiye ile aynı üretimi yaptığını, bunda özellikle göçmen Türk vatandaşlarının büyük etkisi olduğunu ifade etti.
Türk göçmenlerin Hollanda’ya gidişinin 50. yılının önemine işaret eden ve Hollanda-Türkiye ilişkilerinin 400 yıla ulaştığını hatırlatan Safi, "400 sene önce gelerek İstanbul’dan lalemizi alıp, 400 sene sonra bize satan farklı dinamik bir ülke var aslında" değerlendirmesini yaptı.
Safi, konuşmasının son bölümünde Hollanda ve Avrupa’da tırmanan İslamofobi ve ırkçılığa tepki gösterdi.
BİLGİN: “TÜRKLER EMEK GÖÇÜNÜN ÖNCÜSÜ OLDULAR”
Başbakanlık Başmüşaviri Prof. Dr. Vedat Bilgin de Türklerin gittikleri yerlerde sadece tutunmaya çalışmadığını, kendi birikimlerini zenginleştirerek o ülkenin kültürüne ve ekonomisine de katkı sağladığını ifade ederek, ”Küreselleşen dünyada bugün emek hareketinde ciddi sınırlamalar olduğunu görüyoruz. Ancak Türkler 50 yıl önce sınırlama olmadan emek göçünün öncüsü olarak tarih sahnesinde yerini aldılar” şeklinde konuştu.
GÜNGÖR: “DİASPORA KAVRAMI GÜNDEMİMİZDE OLMALIDIR”
Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis Güngör ise artık Avrupalı Türklerin ‘göçmen’ ve ‘azınlık’ psikolojisinden kurtulması gerektiğini savunarak, şunları söyledi: “Avrupalılar göçmenleri hep sorun çıkaran ve şikayet eden insanlar olarak biliyor. Biz Avrupalı Türkler olarak bu kavramı ve algıyı değiştirdik. Artık Hollanda’da çalışan, üreten, iş sahibi olan, işçi çalıştıran Türkler var. Hollanda Türkleri için adeta yeni bir dönemin başlangıcını yaşıyoruz. Artık Hollanda Türkleri göçmenlikten diasporaya geçiş sürecini yaşamaktalar. Diaspora olarak hem içinde bulunduğumuz ülkeye katkımız hem de aidiyet duyduğumuz ülkeye çeşitli yollarla sağladığımız katkılar, bundan böyle bizim gündemimizi oluşturacaktır. Bu Çalıştay’da çıkacak sonuç bizlere yeni bir yol haritası oluşturacaktır.”
(Veyis Güngör’ün, göçmenlik tarihine ışık tutacak konuşma metninin tamamını haberimizin altında bulabilirsiniz.)
EREN: “TÜRK DİASPORASI KONUSUNDA VİZYON GELİŞTİRMELİYİZ”
Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneği (EkoAvrasya) Yönetim Kurulu Başkanı Hikmet Eren, Türkiye ile Hollanda arasında yapılan Türk işgücü anlaşmasının 50. yılının geride bırakıldığını belirterek, “Bundan 50. yıl önce Anadolu’dan Hollanda’ya ekmek parası için giden vatandaşlarımız, ‘Bugün döneriz, yarın döneriz’ diye gün sayarken yarım asrı geride bıraktılar. Bundan 50 yıl önce Hollanda’da Türk nüfusunun toplam sayısı 20’yi geçmiyordu. Bu 20 kişi de diplomatik görevi olan vatandaşlarımızdı. Ama bugün bu sayı 400 bin civarına ulaştı. Birinci, ikinci ve üçüncü nesil derken şu anda Hollanda’da dördüncü nesil yaşamını başarılı bir şekilde devam ettiriyor. Bu başarıyı siyaset, iş dünyası ve sivil toplum çalışmalarında görüyoruz. Türk diasporasının sorumluluğunun, misyonunun tanımlanması ve bu yönde bir vizyon geliştirilmesi gerekmektedir. İnanıyorum ki bu çalıştay buna bir başlangıç teşkil edecektir” dedi.
UZMANLAR GÖÇÜ ANLATTI
Açılış konuşmalarının ardından “Göç’ün 50. Yılı Çalıştayı’nda panelistler söz alarak kendi uzmanlık alanlarıyla ilgili görüşlerini belirttiler.
EkoAvrasya Dış İlişkiler Koordinatörü Dr. Can Ünver’in Moderatörlüğünde gerçekleştirilen Çalıştay’da şu konularda sunumlar yapıldı:
Doç. Dr. Murat Erdoğan, “Küresel Göç Hareketliliği ve Türk Göçmenleri”.
Eski milletvekili Fadime Örgü, “Hollanda`da Siyasetinde Göçmenlerin Konumu”. Ahmet Demirhan, “Hollanda Toplumunda Göçmenlerin Konumu”.
Dr. Can Ünver, “Türkiye, Avrupa`daki Türklerin Diasporası ve İlişkiler”.
Nermin Aydemir, “Türk Asıllı Gençlerin Seçimlere Katılımı: Beklentiler, Sorunlar ve Çözüm Önerileri”.
Kamil Saygı, “Diaspora`nın Yeni Aktörleri: Hollanda`da Türk Girişimcileri”.
Adil Akultun, “KOSGEB Destekleri ve Eşleştirme Modeli; Hollanda Örneği”. Adnan Dalkıran “Hollanda`da Kültür, Sanat Etkinlikleri ve Türk Göçmenler”. Mehmet Emin Ateş, “Göçmen İşçilikten Diaspora`ya Geçiş”.
Programda, ‘Hollanda’da Türk Medyası’nın tarihini anlatmak için yer alan İlhan Karaçay, TRT çekimleri için bulunduğu İspanya’dan dönüşte uçağı kaçırdığı için toplantıya katılamadı.
*******************
Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis Güngör’ün konuşma metninin tamamı:
Bugün burada 18 Aralık Dünya Göçmenler Günü vesilesiyle, Hollanda’ya yapılan Türk iş gücü göçünün 50’nci yılını hatırlama, yadetme, göç kavramı ve Hollandalı Türkler’in konumları üzerinde fikir alışverişi yapmak üzere biraraya gelmiş bulunuyoruz.
Değerli politikacılarımız, temsilcilerimiz ve alanlarında uzman konuşmacılarımız, birazdan hem genel göç fenomeni ve hem de Hollanda Türkleri’nin konumlarını dile getirecekler.
Benim burada ifade etmek istediğim iki konu var. Bunlardan biri bir anektod, diğeri de çalıştay başlığından da hareketle, göçün ikinci 50’nci yılında artık bir ‘diasporatik vizyon’un geliştirilmesi olacak.
Önce anektod: Yaklaşık 25 yıl önce. Yine bir aralık ayında Ankara’dayız. Günlerden Cumartesi. Kar yağıyor. Biz, Hollanda’dan gelen 20 kişilik bir öğrenci grubuyla, Yüzüncü Yıl Konferans Salonu’nda ‘Batı Avrupalı Türkler’ sempozyumu yapıyoruz. Sempozyumun konusu o yıl yayınladığımız Batı Avrupa Türkleri kitabından esinlenmişti. Türkiye o günlerde ve tabii ki sonraki yıllarda bizi “Gurbetci, Almancı, İşçi’ gibi kavramlarla tanımlamaktaydı. Oysa biz, bundan çeyrek asır önce kendimizi ‘Avrupalı Türkler’ olarak tanımlamaya başlamıştık. Sempozyum yapıldı. Bizim kavram, bazılarınca yadırgandı. Buraya kadar bir şey yok. Sempozyum sonrası, elimizde yeni yayınladığımız ‘Batı Avrupalı Türkler’ kitabı ile, bir çok kurum ve kuruluşu ziyaret ettik. Bunlardan biri de TBMM idi. Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk bizi ağırladı. Kendisine ‘Batı Avrupa Türkleri’ kitabını heyecanla takdim ettik. Kitaba şöyle bir baktı. Biraz şakayla, ‘Çocuklar, durun, başımıza bir de Avrupa Türkleri çıkarmayın, zaten başımızda bir çok Türk topluluğu var. Bir de siz çıkıp, Avrupa Türkleri diye bir topluluk oluşturmayın, sizinle uğraşmayalım’ dedi.
Tabii bu cümleler belki bir espri niteliğinde söylense de, Ankara’nın o zamanlar bize bakış açısını ortaya koymaktaydı.
Ve aradan geçen yıllar içinde biz ve araştırmacı bilim insanları bıkmadan usanmadan ‘Avrupalı Türkler’ kavramını kullanmaya devam ettik. Belki 20 yıl sonra Ankara artık ‘Avrupalı Türkler’ kavramını siyasi söylemlerinde kullanmaya başladı ve literatüre geçmiş oldu.
Evet. Şimdi 2014 yılındayız. 1964 yılında Türkiye Hollanda arasında yapılan iş gücü anlaşması çerçevesinde, Türkler’in Hollanda’ya gelişlerinin 50’nci yılı.
Hollandalı Türkler artık, üçüncü ve dördüncü nesille anılmaktalar. Dün akşam, Hollanda’nın şirin bir kasabasında, Kuzey Deniz’inin kenarında Hollandalı Sufilerin on bin metre kare alana yaptırdıkları Kültür Merkezinde Hz. Pirin, Vuslat gecesini, Şeb-i Arus programını büyük bir huşu içinde yaptık. Programın ikinci bölümünde Hollanda’da doğan üçüncü nesil Türk gençlerinin de yer aldığı Tasavvuf musikisi eşliğinde ‘Devran’ programını göz yaşları içinde seyrettik. Amsterdam, Rotterdam doğumlu çocuklar tıpkı, Konya’da, Bursa’da, Urfa’da, Üsküp’de, Prizren’de doğan çocuklar gibi Türkçe ilahiler söyleyip Sema yaptılar.
Bu çocuklar, Avrupalı Türkler’in dördüncü nesli başta olmak üzere, sayıları milyonlara ulaşan bir kitle, artık ‘Avrupalı Türkler Diasporasını’ oluşturmaktalar. Göçmenlikten, diasporaya geçiş sürecini yaşamaktalar. Tam da bu noktada, göç ve diasporanın artık küresel bir ajanda olduğu da göz önüne alındığında, ‘Avrupa Türkleri Diasporası’nın başta tanımı olmak üzere, diasporanın üzerine düşen sorumluluklar hakkında yeni bir vizyon geliştirilmesi gerekmektedir.
Nasıl ki çeyrek asır önce, Ankara’da başlattığımız ‘Batı Avrupa Türkleri’ kavramı, bugün bir devlet söylemi halini aldıysa, bugün burada yapılacak tartışmalar doğrultusunda, `Avrupa Türkleri’nin Diasporatik Vizyonu’nun da bundan böyle konuşulması ve tartışılması gerekmektedir.
Ankara Çalıştayı’nın, söz konusu Diasporatik Vizyon kavramı tartışmasına bir başlangıç teşkil etmesini, Avrupalı Türkler’in göçmenlik ve azınlık psikolojisinden kurtularak, küresel bir Pazar olan diaspora topluluğu bilincine erişmesine vesile olmasını arzu ediyorum. Zira bizim diasporatik vizyonumuz, bir Japon’un ya da bir Brezilyalı’nın diaspora anlayışı gibi, iki ülke ve toplumla sınırlı bir aidiyetten ibaret olamaz. Bizim diasporatik sorumluluğumuz içinde, yaşadığımız Avrupa ülkeleri ve Türkiye başta olmak üzere, aidiyet duyduğumuz Balkanlar, Orta Doğu, Orta Asya’yı da içine alır. Hatta, sorumluluğumuz dünyanın neresinde bir mazlum varsa, onlarla dayanışma ve yardımlaşmayı biz kendimize bir insanlık görevi sayarız.
Bu duygu ve düşüncelerle bugün burada yapılan ‘Göçmenlikten Diaspora’ya Hollanda Türkleri Çalıştayı’nın hayırlara vesile olmasını dilerim.