BERLİN(AA)
Türk-Alman ilişkilerinde yaklaşık iki yıldır devam eden iniş çıkış ve gerilimin ardından yumuşama dönemine giriliyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`ın aralık ayında Türkiye’nin “düşmanlarının sayısını azaltmak ve dostlarının sayısını çoğaltmak istediği” açıklamasının ardından atılan karşılıklı adımlar, Türkiye ile Almanya`yı tekrar birbirine yakınlaştırmaya başladı.
Ankara ile Berlin arasındaki ilişkiler, komedyen Jan Böhmermann`ın Cumhurbaşkanı Erdoğan`a hakaret içeren şiir okuması, Federal Meclisin 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarıyla ilgili karar tasarısını kabul etmesi, Türk siyasetçilerin 16 Nisan referandumu öncesinde Almanya`da siyasi etkinliklere katılma girişimlerinin diplomatik teamül sınırları aşılarak engellenmesi ve Alman parlamenterlere İncirlik Hava Üssü’nü ziyaret yasağı gibi gelişmeler nedeniyle bozulmuştu.
24 Eylül seçimlerinin ardından gerilim durdu
Almanya`da 24 Eylül 2017`deki genel seçimin ardından iki ülke arasındaki gerilim sona erdi. İki tarafta hakim iyimser bekleyiş, yerini tekrar diyalog kurulmasına yönelik adımlar atılmasına bıraktı.
Önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Alman mevkidaşını Antalya`ya davet etti ve gayriresmi bir görüşme gerçekleştirildi.
Ardından Türkiye-Almanya ilişkilerinin düzelmesi için atılan adımlara yeni bir halka daha eklendi ve geçici hükümette Maliye Bakanı olarak yer alan aynı zamanda Başbakanlık Müsteşarı olan Peter Altmaier, Berlin Büyükelçiliğinde Osmanlı-Almanya ilişkilerini anlatan fotoğraf sergisini ziyaret etti. Bu ziyareti, Almanya`nın Türkiye`ye "sokulma yaklaşımını" gösteren bir tutum olarak nitelendirmek mümkün.
Keza Almanya`da Diyanet İşleri Türk islam Birliği (DİTİB) din görevlileri hakkında açılan soruşturmaların sonlandırılması ve PKK gösterilerinde örgüte ve elebaşı Abdullah Öcalan`a ait sembollere müsamaha gösterilmemesi, FETÖ`cü darbe girişiminin kilit isimlerinden Adil Öksüz`ün Almanya tarafından arananlar listesine alınması, Türkiye`nin olumlu bulduğu konular arasında yer aldı.
Gabriel`i ziyaret, yakınlaşma adımlarının üst noktası
Son olarak Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel`in Mevlüt Çavuşoğlu`nu Goslar`daki evinde ağırlaması ve kendi elleriyle Türk çayı ikram etmesi, sembolik olmaktan çok son dönemdeki yakınlaşma adımlarının üst noktası olarak görülebilir.
Görüşmedeki olumlu atmosfer ve her iki bakanın ilişkilerdeki gerginliği gidermeye hazır olduklarına yönelik açıklamaları, yeni dönemin sinyallerini veren işaret olarak kabul edilebilir.
Türk yargısının son dönemde aldığı kararları memnuniyetle karşılayan Alman hükümeti, Türkiye ile tekrar eski günlere dönülebileceği mesajını vermeye hazır olduğu izlenimi sunuyor.
Dünden bugüne sorunların hemen çözülemeyeceğine veya görüş ayrılıklarının hala mevcut olduğuna işaret etseler de iki bakan da ülkeler arasındaki iş birliklerini yeniden güçlendirmek ve ilişkilerde bir sayfa açmak istiyor.
Ekonomi kurulları toplanacak ve strateji diyaloğu yeniden başlatılacak
Bunun en somut göstergesi, Gabriel ve Çavuşoğlu`nun görüşme sonrası yaptıkları basın toplantısında ekonomi bakanlarına uzun bir aradan sonra iki ülke yetkililerinden oluşan Karma Ekonomik Komisyonu`nu yeniden toplamayı tavsiye etmek istediklerini ve bir süredir dondurulmuş dışişleri bakanlarının stratejik diyaloğunu da yeniden başlatacaklarını açıklamaları oldu.
Yine de temkinliliği elden bırakmayan bakanlar, iki ülkenin her zaman aynı görüşte olmayabileceğini ve bunun da normal olduğunu vurguladı.
Basın toplantısı esnasında spontane gerçekleşen davet üzerine Gabriel, İstanbul`daki Alman Lisesi`nin 150. kuruluş yıl dönümüne katılmayı kabul ettiğini söyledi.
Ankara-Berlin hattındaki son gelişmelerin ardından Alman siyaset dünyasında gözler Die Welt muhabiri Deniz Yücel’in tutukluluk durumuna çevrilmiş durumda.
Türk hükümeti bugüne kadar Alman tarafından gelen talepleri geri çevirmiş, Türkiye’de yargının bağımsızlığını vurgulamış ve mahkeme üzerinde herhangi bir siyasi etkide bulunmanın söz konusu olmayacağının altını çizmişti.
Yaklaşık bir yıldır tutuklu Yücel hakkındaki iddianamenin gelecek günlerde tamamlanıp mahkemeye sunulması, Alman hükümeti üzerinde iç siyasetteki baskıyı da hafifletebilir.
Alman tarafı, Yücel’in tutukluluk durumuna son verilmesi beklentisini taşırken Türk tarafı bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) vereceği kararın dikkate alınacağı mesajını veriyor.
Türk-Alman ilişkilerini yakından takip eden gözlemciler, bundan sonraki süreçte Deniz Yücel hakkındaki iddianamenin tamamlanması ve mahkemeden çıkacak kararın Alman hükümetini rahatlatacak bir sonuç olması durumunda, ilişkilerin daha da iyiye gideceği beklentisini taşıyor.