Önümüzdeki dönemde bu yazı sütununda, Orta Asya ülkesi Kırgızistan Cumhuriyeti'nde siyaset, ekonomik, kültürel ve sosyal alanlardaki gelişmeleri aktarmayı sürdüreceğiz. Ülkenin gündeminden inmeyen siyasi gelişmelerin bu yıl neleri getireceğini irdeleyeceğiz.
Aşiret anlayışının hala hakim olduğu Kırgızistan'da iktidarın veya herhangi bir devlet ve kamu yönetiminin başına gelen her yönetici tepkiyle karşılanıyor. Devlet ve toplum nezdinde aşiretlerin mücadelesi iktidardakilerin her kararını da hayli etkiliyor.
Orta Asya'da geçen yıl siyasetteki çekişmeleri ile dünya gündemine oturan Kırgızistan, bağımsızlığından bu yana devlet makamlarında görülen kuzey-güney rekabeti ve kavgasını aşmaya çalışırken, Kırgız halkı ikinci kez ayaklandı ve ikinci devlet başkanını ailesiyle birlikte ülkeden kovdu.
Ülkede son yıllarda ardı arkası kesilmeyen gerilimlere baktığımızda, bir kişinin hatasının tüm topluma mal edildiğini görmekteyiz. Bireysel bir hata, hatayı yapan kişinin etnisitesine göre toplumuyla birlikte yerinden yurdundan sürülmesiyle sonuçlanabiliyor. Geçen yılın nisan ayında yaşanan devrimin ardından zincirleme olarak başkent Bişkek civarındaki Mayevka, Petrovka ve Yurevka köyleri ile Tokmok ilçesi, Calalabad ve Oş kentlerinde yaşanan gerilimler ve ortaya çıkan kanlı sonuçları bunun en canlı örnekleri olarak karşımıza çıkıyor.
PARLAMENTER SİSTEM TERCİHİ
Nisan devriminin ardından işbaşına gelen geçici yönetim öncelikle ülkenin idari sisteminde değişikliği gündeme aldı. Referanduma sunularak kabul edilen yeni anayasa ile hem başkanlık sisteminden parlamenter sisteme geçiş, hem de devlet başkanının görev ve yetkilerinin sınırlanması sağlandı.
Referandumun ardından yapılan parlamento seçimlerinde, ülke ve baraj sisteminin de etkisiyle beş parti Meclise girerken, beklenmedik bir şekilde eski devlet başkanı Kurmanbek Bakiyev yanlısı olarak bilinen Atayurt Partisi, sandıktan ilk sırada çıktı. Ancak Kırgız seçmenler, hiçbir partiye tek başına iktidar vizesi vermedi. Devlet Başkanı Roza Otunbayeva'nın sandıktan ilk sırada çıkan Atayurt Partisi'ni atlayarak, ikinci sıradaki Sosyal Demokrat Parti'ye, bu partinin hükümeti kuracak yeterli çoğunluğu sağlayamaması üzerine üçüncü sıradaki Cumhuriyet Partisi'ne görev vermesi, aslında gerek toplumda gerekse bölge uzmanlarında, ülkede çalkantılı dönemin yeniden başlayacağı endişesine yol açtı. Ancak Sosyal Demokrat Parti lideri Almazbek Atambayev'in başbakanlığında bir hükümet kurulması konusunda anlaşan Cumhuriyet Partisi, Sosyal Demokrat Parti ve Atayurt Partisi, halkın da gönlünü bir nebze olsun ferahlattı. Zira ülkenin yeni bir kaos ortamına sürüklenmemesi için özellikle siyasi alanda istikrar şart.
Petrol ve doğal gazı olmayan, sahip olduğu bol su kaynakları ve altın madeninden de yeterli gelir elde edemeyen Türkistan coğrafyasının bu küçük ülkesinin, Kazakistan ve Özbekistan gibi komşu ve kardeş ülkelerin ekonomilerinin yanı sıra Çin gibi dev bir ekonomi karşısında rekabet şansının olmaması, yaşamının dış yardımlara bağlı olması sonucunu doğuruyor. Kırgızistan, her yıl IMF, Dünya Bankası, Asya Kalkınma Bankası ve diğer kredi veren ülke ve örgütlerden 250 milyon dolar civarında nakit para yardımı alıyor. Ulaşım, iletişim, altyapı, eğitim, sağlık ve savunma alanlarında kullanılmak üzere bir o kadar miktar da yine çeşitli ülkeler ve kuruluşlar tarafından teknik yardım ve destek olarak veriliyor.
Yıllık 4,5 milyar dolar ticaret hacmine sahip, 2.8 milyar dolar dış borcu bulunan ve bu rakam giderek artan Kırgızistan'da yönetim, bütçe açıklarını her yıl kredi alarak kapatmaya çalışıyor.
İşte böylesine bir durumdaki, 20 yıllık geçmişinin son beş yılına iki devrim sığdıran Kırgızistan'da koalisyon hükümetinin en büyük sorunu ekonomi. Siyasi istikrarın yolunun ekonomik istikrardan geçtiğinin farkında olan koalisyon hükümeti, öncelik olarak kendisine ekonomik zorlukları aşmayı aldı. Ancak hükümet bu konuda en büyük desteği de Rusya ve Türkiye'den bekliyor. Çünkü bu iki ülkenin maddi desteği olmadan sıkıntılarını aşma şansı bulunmuyor.
Hükümetin, öncelikle toplumu rahatlatmak, başta öğretmenler ve doktorlar olmak üzere kamu görevlilerinin maaşlarına zam yapabilmek, çiftçiye ucuz akaryakıt sağlamak, ayrıca yaklaşık 620 milyon dolarlık bütçe açığını kapatmak için acilen kaynak arayışına girmesi bekleniyor. Bunların yanı sıra yolsuzluk, rüşvet, hız kazanmış iç ve dış göçü durdurmak, yargı ve güvenlik alanında geniş kapsamlı reformlar da hükümetin çözmesi gereken sorunlar arasında ilk sıralarda yer alıyor.
ETNİK KAVGA KIVILCIMLARI SÖNMEDİ
2005'teki Lale Devrimi'nin ardından büyük bir hızla artan iç ve dış göç, bilhassa başkent Bişkek'in de içinde bulunduğu Çuy eyaletinde çarpık kentleşme ile birlikte birçok sosyal sorunu da beraberinde getiriyor.
Hızla artan iskansız konutların yer aldığı resmi kayıtlara bile geçmeyen, bu yüzden su, elektrik, doğalgaz verilmeyen, eğitim ve sağlık tesisleri yapılmayan, ulaşım ihtiyaçları karşılanmayan, altyapı hizmetleri sunulmayan bu yerleşim birimlerinde yaşayan halk, bunun yanı sıra ciddi ekonomik sorunlarla da karşı karşıya.
Diğer taraftan tarım ve çiftçilik yapan bazı etnik toplumlar, Sovyetler Birliği döneminde işletmek üzere kendilerine verilmiş olan ve tek geçim kaynakları olan tarım arazilerinin ellerinden alınmasının endişesini taşıyor. 2005'teki Lale devriminin ardından bazı çapulcuların evsiz olduklarını ileri sürerek Ahıska Türklerinin yaşadığı Papenovka köyünde önemli miktarda arazi işgal etmesi ve bu arazilerin çok geçmeden büyük paralarla satılması, zihinlerden hala silinmedi ve silinmesi de biraz zor görünüyor. Çünkü, tapulu olmasına rağmen işgal edilerek satılan bu arazilerde bugün milyon dolarlık lüks konutlar peşpeşe yükseliyor.
Siyasi gerginliklerin getirdiği ekonomik geriye gidiş, yıllardır bir arada yaşayan farklı etnisitedeki toplumlar arasında zaman zaman ciddi kırılmalara da sebep oluyor. Ülkenin güneyindeki Oş ve Celalabad eyaletlerinde Kırgız ve Özbek Türkleri arasında çıkan kanlı çatışmalardan sonra iki toplumun hala barışmadığı bir gerçek.
Ülkede ekonomik programlara öncelik verme düşüncesinde olan koalisyon hükümetinin etnik uzlaşma adına barış programlarını da mutlak surette hayata geçirmesi gerek.
HALK DEVİRMEYE ALIŞTI
Son beş yılda iki devrim yaşayan Kırgızistan'da halk, yeni yönetimi, eski yöneticilerin hatalarını tekrarlamaları ve ekonomik sorunların çözülmemesi halinde, devirmekle tehdit ediyor.
Hükümetten, yaşam standartlarının yükseltilmesini, konut açığının çözümü, güneyden kuzeye göçün durdurulmasını, yolsuzluk ve rüşvetle mücadele edilmesini bekleyen toplum, hayat pahalılığı, konut ve toprak sıkıntısı, işsizlik ve yoksulluk ile güvenlik güçlerinin karıştığı suç olayları konularında çok tepkili. Son bir yılda güvenlik sorununun giderek arttığı ülkede, saldırılar, tehditler ve kaçırma olayları neredeyse rutin hale geldi.
Tüm bu olumsuzluklara karşı mücadele, sorunları çözme ve düzeni sağlama sözü veren koalisyon hükümetini zor günler bekliyor.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ
Aslında ülkede istikrarın sağlanması noktasında koalisyon hükümetinin ve de halkın karşısında ciddi bir sorun daha var, Cumhurbaşkanlığı seçimi.
2010 yılında Kurmanbek Bakiyev iktidarının devrilmesinin ardından kurulan geçici hükümetin başına getirilen Roza Otunbayeva, anayasa değişikliği ve parlamenter sistemin de dahil edildiği referandum paketinde 2012 yılına kadar Cumhurbaşkanı seçildi. Bu yılın sonunda görevi sona erecek olan Otunbayeva, her ne kadar anayasa uyarınca ikinci kez seçimlere katılamayacak olsa da, son dönemlerde, yeniden anayasa değişikliği yapılması ve Otunbayeva'ya da seçimlere katılma hakkı verilmesi talep edilmeye başlandı.
Cumhurbaşkanlığı seçim takvimi için bir hayli zaman olmasına rağmen, parlamento içindeki ve dışındaki partiler, özellikle muhalefet partileri, şimdiden seçim atmosferine girmiş durumda. Parlamento seçimlerinde devrik lider Bakiyev yanlılarının sandıktan birinci parti olarak çıkması da, eski iktidar yanlıları ile mevcut iktidar yanlıları arasında büyük bir çekişme yaşanacağını gösteriyor.
Koalisyon hükümetinin dağılması ve yeni bir hükümet kurma çabalarının yıl içinde başarılı olmaması ihtimali de dile getirilen senaryolar arasında. Böylesi bir durumda cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ertelenmesi en mantıklı yol. Ancak bu noktada, devrim yapmayı alışkanlık haline getirmiş halkın, gelişen olaylara karşı ne tür tepki vereceği de hesaplanmalı.
Nezir Alioğlu