Hem dünya, hem Türk dünyası, hem de Kazakistan siyasi düzleminde son birkaç yılda meydana gelen önemli jeopolitik gelişmeler, katmanlar halinde Türkiye-Kazakistan ilişkilerine de yansıdı.
Prof. Dr. Cengiz Tomar
İstanbul AA
Prof. Dr. Cengiz Tomar, Kazakistan'ın başkenti Astana'da düzenlenen toplantıların Türkiye-Kazakistan ilişkilerine yansımasını kaleme aldı.
***
30 yıl önce Kazakistan’ın bağımsızlığını ilan etmesi ve Türkiye’nin bunu tanıyan, dahası diplomatik ilişkileri de başlatan ilk devlet olması hasebiyle ikili ilişkiler daimi bir istikrar içinde gelişmeye devam etti. Bağımsızlığın hemen ardından ilk hükümetler arası üniversite, Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi’nin kurulması, Türkiye tarafından Türk dünyasının diğer ülkelerine olduğu gibi Kazak gençlerine 1992-2012 yılları arasında “Büyük Öğrenci Projesi” çerçevesinde üniversitelerde burslu okuma imkanı verilmesi gibi somut projeler gerçekleştirildi. Türk Dünyası’na verilen burslar hala Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı tarafından devam ettiriliyor. Kazakistan’da son dönemde yatırımlarını en çok artıran üçüncü ülke olan Türkiye’nin, Kazakistan ile ilişkileri her dönemde iyi olmakla birlikte son birkaç yılda gözle görülür bir ivme kazandı. Karşılıklı ticarette beş milyar dolar sınırı aşıldı. Ticaret ve yatırımların dışında Kazakistan’da özellikle halkın ve gençlerin Türkiye’ye, Türk dizilerine, üniversitelerine ve Türkçeye olan ilgisi de açıktır.
Bu ilginin yanı sıra hem dünya, hem Türk dünyası, hem de Kazakistan siyasi düzleminde son birkaç yılda meydana gelen önemli jeopolitik gelişmeler, katmanlar halinde Türkiye-Kazakistan ilişkilerine de yansıdı. Dünya konjonktüründe Kovid-19 küresel salgını esnasında ve sonrasında meydana gelen siyasi ve iktisadi dönüşümler genelde Türkiye-Türk Dünyası, özelde Türkiye-Kazakistan ilişkilerinin gelişmesine katkıda bulundu. Bu ilişkileri etkileyen jeopolitik gelişmeleri birkaç başlıkta ele almak mümkün.
Küresel gelişmeler ve Türk dünyası
Kovid-19 salgınının dünya genelinde tedarik zincirini tahrip etmesi ve bunun ekonomilere etkisiyle birlikte enflasyonun yükselmesi, hem her ülkenin kendi kendine yeterli olması gerekliliğinin altını çizerken, hem de tarihsel, dini ve kültürel bağları bulunan kardeş ülke ve halkların, “dost kara günde belli olur” sözünde veciz bir şekilde ifade edildiği gibi birbirlerine yakınlaşmasına sebep oldu. Bunu, hem Türk dünyasında hem de Arap dünyasında yakından gözlemek mümkün.
1990’larda başlayan tek kutuplu dünyada Amerika Birleşik Devletleri (ABD) kendisine önce İslam daha sonra da Çin’i rakip ilan etmişken birdenbire 2000'li yıllarda "Putin Rusyası"nın bir imparatorluk edasıyla yeniden dirilmesi Sovyetler sonrası ortaya çıkan paradigmayı bir anda tarumar etti.
2020 yılında İkinci Karabağ Savaşı'nda Türkiye’nin Azerbaycan’a kayıtsız şartsız desteği tüm dünyada olduğu gibi Türk dünyasında da önce Türk halklarına ardından halkın baskısı sonucu hükümetlere tesir etti. Yine Türkiye’nin hem Azerbaycan hem de Ukrayna’da başarılı bir şekilde test ettiği İHA ve SİHA’lar gibi savunma sanayindeki teknolojik üretimleri de buna katkıda bulundu.
2022'nin başında Rusya’nın, hinterlandı olarak gördüğü Ukrayna’yı işgali, bölgedeki Türk Devletlerinde de alarm zillerinin çalmasına yol açtı. Özellikle Kazakistan gibi Rusya ile 6 bin kilometreden fazla sınırı bulunan ve önemli bir etnik Rus nüfusa sahip olan ülkelerde bu tehdit daha da yakından hissedildi. Zira daha önce de pek çok Rus yetkili ve milletvekilinin Kazakistan’ın Rusya’nın bir parçası olduğuna dair açıklamaları burada büyük tepki çekmekteydi.
Bilindiği üzere Türk Cumhuriyetleri içerisinde Türkmenistan, Kazakistan ve Azerbaycan gibi ülkeler petrol ve doğal gaz gibi önemli enerji kaynaklarına sahipler. Ukrayna savaşından evvel Kazakistan gibi ülkelerin ürettiği enerji kaynaklarının ihtiyaç içerisindeki Avrupa ülkelerine ihracı için Rusya üzerinden Kuzey Koridoru kullanılmaktaydı. Ukrayna’yı işgali neticesinde Rusya’ya uygulanan yaptırımlar ve bunun karşılığında Rusya’nın doğal gaz akışını kesmesi de Hazar geçişli Orta Koridor veya Kuşak-Yol alternatiflerinin güçlenmesine yol açtı. Bu hat sadece doğal gaz ve petrol değil, taşımacılık ve lojistik açısından yani “Yeni İpek Yolu” projesi için de büyük önem taşıyor. Astana’da yapılan Erdoğan-Putin görüşmesinde Putin’in “Türkiye’yi dünyanın en büyük gaz merkezi haline getirme niyetimizi belirledik” sözü ve daha sonra Moskova’da yaptığı açıklamalar bu gelişmeleri teyit ediyor.
Kazakistan siyasetindeki dönüşüm ve Türkiye-Kazakistan ilişkileri
Ankara’da başlayan ve iki lider arasındaki samimiyeti simgeleyen “masa tenisi” diplomasisi Astana’da da devam etti.
Kazakistan özelindeki siyasi dönüşümler de Türkiye ile ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunuyor. Zira son birkaç yılda Kazakistan siyasetinde baş döndürücü gelişmeler yaşandı. 2019 yılı Kazakistan siyasi tarihi açısından önemli bir dönüm noktası oldu. Ülkeyi kuran ve yaklaşık 30 yıl yöneten Nursultan Nazarbayev, sürpriz bir şekilde, görevini Kasım Cömert Tokayev’e devretti. Ocak 2022 olaylarının ardından, daha önce söz vermiş olduğu, reformlarına hız veren Tokayev, halkın kendisine olan desteğini arkasına almak için önce referandumla anayasa değişikliği için onay aldı. Şimdi de 20 Kasım’da aday olduğu cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidiyor. Böylece yapacağı reformlar için önümüzdeki yedi yıllık süreç için halkın onayını istiyor. Önümüzdeki yılın ilk 6 ayında ise parlamento seçimleri yapılacak. Şüphesiz Tokayev’in “Yeni Kazakistan” (Jana Kazakistan) sloganıyla yapmakta olduğu reformlar, dünya jeopolitiğinin bu kadar sıkıştığı bir dönemde, Türkiye ve diğer Türk devletleri ile ilişkilerini geliştirmeyi gerektiriyor. Zira Tokayev, Türkiye ile olduğu gibi Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan’la da ilişkilerini güçlendiriyor.
Bu yılın ocak ayındaki olayların ardından Tokayev, mayısta ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye yaptı. Bu ziyarette ulaşım, savunma sanayi, askeri istihbarat, bilişim teknolojileri, kültür, tarım, taşımacılık, ticaret, gümrük, çevre, eğitim, gençlik, iletişim ve arşiv alanlarında iş birliğini içeren 14 anlaşma imzalanmıştı. Bu defa Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Astana ziyaretinde Türkiye-Kazakistan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Dördüncü toplantısı yapılarak, yıllık 5 milyar doları aşan ticaret hacminin kısa sürede 10 milyar dolara ulaşması için karşılıklı mutabakat sağlandı. Ticaret, aile ve sosyal hizmetler, iş ve çalışma hayatı, kültür, spor, sağlık ve veterinerlik alanlarında karşılıklı iş birliği anlaşmaları imzalandı. İki ülke arasında neredeyse bütün bakanlıklar arasında anlaşma yapıldı. Ankara’da başlayan ve iki lider arasındaki samimiyeti simgeleyen “masa tenisi” diplomasisi Astana’da da devam etti. Ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Kazakistan tarafından Birinci Dereceli Dostluk Devlet Nişanı takdim edildi.
Kazakistan’ın liderliğinde kurulan Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı’nı (AİGK) Türkiye dahil 27 üyeden oluşan bir platformdan AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) gibi bir teşkilata dönüştürme çalışmaları devam ediyor. İki ülkenin Azerbaycan ve Özbekistan’la birlikte Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) ve Orta Koridorun gelişmesi için büyük çaba gösterdikleri biliniyor. Nitekim kasım ayında Semerkant’ta yapılacak TDT liderler zirvesi Türk devletleri ile Türkiye-Kazakistan ilişkilerine yeni boyutlar katacak. 2040 Türk Dünyası Vizyon Belgesi ve Orta Koridor'un ne şekilde hayata geçirileceğinin yol haritası bu zirvede şekillenecek. Tüm dünyada olduğu gibi bölgede ve Türk dünyasında da bundan 20 yıl önce tahmin dahi edemeyeceğimiz gelişmeler oluyor. Dileriz Türkiye ve Kazakistan arasındaki kardeşlik ilişkileri tüm Türk dünyasında aynı şekilde gelişir.
[Prof. Dr. Cengiz Tomar Ahmet Yesevi Üniversitesi Rektör Vekili]