Gürcistan`da 2003`de yaşanan "Gül Devrimi"nde Mikhail Saakaşvili, halkın, ABD`nin ve AB`nin tam desteğini alarak iktidara geldi. Gürcistan halkının Saakaşvili`den en öncelikli beklentisi ülkenin ekonomisini rayına oturtacağı ve demokrasiyi egemen kılacağıydı. Zaten Saakaşvili`yi iktidara getiren itici güç de bu oldu. Ancak aradan geçen sürede Saakaşvili`nin kendinden beklentileri yerine getirememesi (ya da getirmemesi) ülkede tansiyonu yükseltti. Saakaşvili`nin adının çetelerle anılması da tuz biber oldu. 2007 yılının sonuna geldiğimizde Saakaşvili için tehlike çanları artık daha güçlü çalıyordu. Tiflis`teki parlamento binası önünde düzenlenen gösterilere halkın katılımı oldukça yüksek oldu. Polis, göstericilere göz yaşartıcı gazla müdahale ederek birçok kişiyi gözaltına aldı. Özel kuvvetler, muhalefete ait bir televizyonun binasını basarak yayını bile kesti. Tiflis`te sıkıyönetim ilan edildi. Cumhurbaşkanı Saakaşvili`ye göre olayların arkasında Rusya vardı. "Rusya`nın, Gürcistan`daki istikrarı bozma çabasında olduğunu" söyleyen Saakaşvili güç de olsa iktidarını korumayı başardı.
Koltuk sallanıyor mu?
Ancak geçtiğimiz günlerde Gürcistan yeniden gerilmeye başladı. Tiflis`te yaklaşık 3 bin kişi, parlamento binası önünde gösteri yaptı. Göstericiler, hem Mikhail Saakaşvili`nin istifasını istiyorlardı, hem da aşırı güç kullanan polisi protesto ediyorlardı. 2 kişinin öldüğü onlarca kişinin yaralandığı gösteriler `şimdilik` sona erdi. Ancak AB ve ABD`nin desteği ile iktidarda kalmayı başaran Saakaşvili`nin atladığı çok önemli bir gerçek var; AB ve ABD için kişilerin değil çıkarların önemli olduğu. Çok fazla geriye gitmeye gerek yok. Saddam Hüseyin`in ve Usame bin Ladin`in önce nasıl kullanılıp sonra da `tedavülden kaldırıldığını` hatırlamak yeterli. Hiç kimse vazgeçilmez değil. Yeniden dizayn edilen Ortadoğu`dan gelen sinyaller, benzer olayların Kafkasya`ya da sıçrayacağı yönünde. Gürcistan`daki olayları bu pencereden bakıp yorumlamak (belki biraz da kahinlik olacak ama) yarını anlamada daha çok yardımcı olabilir.
Saakaşvili`nin gözü Türkiye`de
Bu süreçte Rusya`nın `geleneksel` olarak sıkıştırdığı Gürcistan`ın tek çıkış yolu Türkiye. Ermenistan`ı saymıyoruz zaten. Kendine hayrı olmayan bu devletçiğin başkasına nasıl hayrı olsun ki? Geriye kala kala (doğal olarak) Türkiye kalıyor. Suriye ile yaşadığımız süreci göz önüne alın. 1990`lı yıllarda Hafız Esad`ın devlet başkanı olduğu dönemde Abdullah Öcalan`a kol kanat geren Suriye, oğlu Beşar Esat`la yeni bir döneme girdi. Öcalan`ı topraklarından çıkarttıktan sonra Türkiye ile bahar havası yaşamaya başladı. Öyle bir hava ki, son dönemde Suriye’de cereyan eden gelişmeler sonrasında Beşar Esat, iktidarda kalmak için Türkiye`nin verdiği tavsiyelere kulak veriyor. Aynı şeyi Mikhail Saakaşvili için söylemek de abartılı olmaz. Çünkü Türkiye, AB ve ABD gibi `çıkar için` desteklemiyor komşularını. Ukrayna, Kırgızistan ve şimdi de Gürcistan’da oynanan oyunlar dikkate alındığında, menfaatler yerine istikrarı ön plana çıkaran Türkiye’nin, bölgedeki önemi de daha iyi anlaşılacaktır.
Saakaşvili`nin mutlu günü
Geçtiğimiz günlerde, TAV Havalimanları`nın işlettiği Ankara Esenboğa Havalimanı ile Batum Havalimanı arasında karşılıklı doğrudan uçuşlar başladı. Anadolu Jet, seferleriyle başkent Ankara ile Gürcistan`ın en önemli turizm merkezi Batum birbirine bağlandı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Batum Havaalanı`nda Saakaşvili ile bir araya geldi. Anadolu Jet`in, Türkiye`den Batum`a direkt sefer başlatması ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, Ankara-Batum ve İstanbul-Batum seferlerinin Türkiye ve Gürcistan arasındaki ticaret ve turizme hareket getireceğini ifade etti. Mihail Saakaşvili de yaptığı açıklamada, bu seferlerin iki ülke arasındaki turizmi arttıracağını belirtti.
Tabii, iki ülke arasındaki bu bahar havasının sürmesi için, Gürcistan’da istikrarın hakim olması da çok önemli. Belki de kendinden beklentileri yerine getiremeyen Saakaşvili`nin de Türkiye’nin tavsiyelerine kulak verme zamanı gelmiştir.
Fırat KÜÇÜKKÖMÜRCÜ