Buluşma 2007 fuarı için Belçika'ya gelen Bakay Şirketler Gurbu Türkiye temsilcisi Salman Bakay, Buluşma 2007 fuarını değerlendirerek ilginç tespitlerde bulundu. Salman Bakay Avrupa'da yaşayan Türklerin kendi ürettikleri güzelliklere sahiplenmede bazı sorunları olduğunu gözlemlediğini belirterek sivil toplum örgütlerinin yetersizliğini vurguladı.
Salman Bakay Buluşma 2007 fuarı süresince yaptığı gözlemleri şu şekilde özetledi: "Avrupa'da en büyük yapı taşını ben taşıdım demeniz için, pasaportunuzu, kültürünüzü ve sahip olduğunuz değerleri en uç noktalara götürmeniz gerekmektedir. Ancak o zaman Türklüğünüz ve vatanseverliğiniz bir anlam ifade eder.
Anadolu'da yaşamak, Avrupa'da yaşamaktan çok faklıdır. Türkiye'de kendi vatanınızda, kendi toprağınızda çok daha rahat çalışabilirsiniz. Ama kendi kültürünüzü, kendi benliğinizi dışarıya taşıyamazsınız. Halbuki Avrupa'da bunu yapacak düzeyde bir şekilde yoğun insanımız var. Örneğin Belçika'da 160 binin üzerinde Türk kökenli insanımız olduğu söyleniyor. Fakat ne yazık ki, bu potansiyelin tam anlamıyla iyi yönde kullanılmadığını görüyoruz. Burada sivil toplum örgütlerinin çok zayıf olduğu, hatta bir çoğunun boş bir tabela'dan başka bir şey olmadığı görülüyor. Burada kesinlikle bir diyalog eksikliğini de kendini gösteriyor.
Avrupa'da aslında her türlü alt yapı var. İnsanlar genelde daha fazla eğitimli. İnsanların çoğu herşeyin farkında ve görüyorlar. Fakat ne yazık ki, ortak hareket etme, dayanışma içersinde olma refleksleri kopmuş vaziyette. Bunun üzerinde çok ciddi bir şekilde düşünmemiz gerekiyor. Toplumun nabzını tutan ve yönlendiren derneklere bu konuda çok iş düşüyor. Toplumsal başarıların temelinde sivil toplum örgütlerinin payı çok büyüktür. Bunu kimse unutmasın.
Aslında Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmesine de gerek yok. Türkler Avrupa'ya zaten girmiş durumda. Bir çok Avrupa Birliği üyesi ülkenin nüfusu kadar Türk insanı zaten Avrupa'nın göbeğinde yaşıyor. Bu Türkler'in diğer etnik yönden farklı guruplardan öğreneceği çok şey var. En azından Yahudi ve Ermeni lobilerine bir bakın. Onların gücü Avrupa ülkelerinde ticarette, siyasette, sanatta aldıkları rollerinden kaynaklanmaktadır. Bizler kendi kendimize şu soruyu yöneltmeliyiz. "Bizler niçin sesimizi olması gerektiği gibi duyuramıyoruz"?
Farklı alanlarda etkin olan olgularla işbirliği yaparak, geleceğimiz için bizde varız derseniz, herşeyden önce toplum olarak başarılı olursunuz. Başkaları size saygı duymak zorunda kalır. Bu şekilde kimse size ikinci, üçüncü sınıf insan muamelesi yapamaz.
Buluşma 2007 fuarında açılış günü olan ilk günde katılım çok güzeldi. Fakat bu tür buluşmalarda sadece Türk değil, Belçika'da yaşayan tüm İslam toplumu bir kaynaşma içersinde olmalıydı. Bunu burada göremedik. Bu kadar hazırlık ve çaba karşısında kesinlikle daha fazla ilgi olmalıydı. Böyle bir şeyi gerçekleştirebilen bir toplum, bu ülkenin siyasetçileri ve kurumları tarafından da ciddiye alınır.
Siz bu tür etkinliklerde yeterli birlik, dayanışma ve yoğunluk gösteremezseniz, diğer konularda da yok sayılırsınız..Bizden hatırlatması..