Brüksel Yunus Emre Türk Kültür Merkezi ve Belçika Türk Öğrenciler Platformu (BETÖP) bünyesindeki beş üniversite öğrenci derneği iş birliği ile ‘16. Yüzyılda Batıda Türk Algısı’ konulu konferans düzenlendi. Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Doç. Dr. Özlem Kumrular’ın konuşmacı olarak katıldığı konferansta Türk algısı, imgesi, batıda ki kaynaklardaki ifadesi ve Avrupa da bıraktığı derin izler tartışıldı.
Doç. Dr. Kumrular; Avrupa’nın 16. yy.’da Osmanlı İmparatorluğu’nda cereyan eden olayları merak ve korkunun yanı sıra hayranlıkla ve kıskançlıkla takip ettiğini belirtti. Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında bulunan Avrupalıların yazdıkları mektuplarda özellikle Türklerin başına gelen felaketleri Tanrının Türklere bir gazabı olarak yorumlayarak sevinmelerine, Avrupa’nın günahkâr Hıristiyan halkı içinde bir uyarı olarak yorumlanmasına neden olduğunu ifade etti. Kumrular, Türklere ve İslam’a karşı doğaüstü olaylar üzerinden kitlesel bir etki uyandıracak mitler ve kara efsanelerinin kısa sürede Avrupa’da yayıldığını, hatta korkunun Sırbistan gibi bazı ülkelerde sadece Türklerin anlatıldığı yeni edebiyat türlerinin çıkmasına vesile olduğuna değindi.
Türk korkusu’nun sadece Avrupa coğrafyası ile sınırlı kalmadığını; Hıristiyan misyonerler tarafından dünyanın dört bir yanına yayılmaya çalışıldığına değinen Kumrular, İnebahtı Savaşının galibiyeti sonrası 1584’te Toledo’da yapılan yıl dönüm kutlamalarına Japonya imparatorluğundan temsilcilerinin katılmasının da bunun bir göstergesi olduğunu belirtti.
‘Korkunç Türk’ imgesinin bu kadar geniş coğrafya’da hızlı bir şekilde yayılmasında korsanların ve ‘düşmanı’ canavarlaştırarak anlatan sayısız eserin kaleme alınmasının ve bunların hızla çoğaltılarak yayılmasının etkisi vurgulandı. Kilisenin ve iktidardakilerin destek verdiği bu yayınlarla eş zamanlı Osmanlılar ile ilgili daha objektif ve doğru bilgilerin yayılamamasının en önemli nedeninin ise dil engeli ve Osmanlı’ya matbaa’nın geç gelmesi olduğunu belirtti.
Kumru konuşmasında, Türk algısı’nın savaşlarda Türklere bizzat esir düşen yazarların yanı sıra hayatında hiç Türkle karşılaşmamış olanlarında eserlerindeki tasvirlerin asırlar boyu referans kaynağı teşkil ettiğine değindi. Shakspeare ve Türk Korsanlarına İnebahtı Savaşında esir düşmüş İspanyol yazar Cervantes’in aynı gün ölmelerinin çarpıcı bir tesadüften başka bir şey olamayacağını ancak her iki edebiyat devinin de Türklere ilişkin olumsuz özellikler katarak Türk korkusunun ölümsüzleştirmesinde ki rolünün tesadüf olmaktan çok uzak olduğunu vurgulamıştır. Konuşmasının sonunda ‘Roma bir günde kurulmadığı gibi bir günde de yıkılmadı’ dendiğini hatırlatan Kumrular, bu kötü Türk imajının hafızalardan silinmesinin uzun ve meşakkatli bir iş olacağının altını çizdi. Bu yolda son yıllarda sevindirici gelişmeler yaşandığını, bunlardan en önemlisinin ise Türk kültürünü ve sanatını yabancılara tanıtmak için kurulan ve hızla yayılan Yunus Emre Enstitüsü’ne bu anlamda çok önemli görevler düştüğüne değindi.
Konferans soru-cevap bölümüyle sona erdi. Katılımcılar, son derece ilginç ve bilgilendirici buldukları konferansı düzenleyen Yunus Emre Türk Kültür Merkezine ve BETÖP’e teşekkür ettiler.
Konferansa, Avrupa Parlamentosu Bulgaristan Milletvekili Metin Kazak, Daimi Temsilci Yardımcısı Ömer Faruk Doğan, Muavin Konsolos Gamze Aygün; TOBB, TURBO ve TÜBİTAK temsilcileri, Akademisyenler ve Üniversite öğrencileri katıldı.