Söyleşi: Sevim Ünal
Fotoğraf sanatçısı Yakup Kadri Bozalioğlu ile röpörtajımızda sanatçının bir çok özelliği hakkında konuşup sanatçıyı tanımaya çalıştık.
Kendinizi tanıtır mısınız? Doğup büyüdüğünüz, eğitiminiz ve yaşadığınız yer.
-Sivas Zara doğumluyum. Zara Lisesi fen mezunu olup, Zara’da ikamet etmekteyim.
Yaptığınız iş asıl mesleğiniz midir, meşgale olarak mı yapıyorsunuz? Eğitimini aldınız mı, bir kurs gördünüz mü?
-Yayıncılık sektöründe iştigal etmekteyim. Meslek edindiğim yayıncılığın yanı sıra fotoğrafçılık ve gazetecilik yapmaktayım. Uğraşı alanım dâhilinde yürüttüğüm bu faaliyetlerim için ne bir özel eğitim aldım nede bir kursa katıldım. Lise yıllarında, 1976’da Hürriyet gazetesinin Hürriyet Haber Ajansı Zara muhabiri olmamla başladı 36 yıllık gazetecilik ve meslek edindiğim yayıncılığın bugünü…
Neden sanatın bu dalını seçtiniz?
-Yıl; 1976. 36 yıl öncesiydi… Fotoğrafçılığa ve gazeteciliğe başladığım o tarih… Öğrenci olaylarının yoğun olduğu yıllardı. O tarihte, okuluna yapılan bir saldırı sonucu vurulan İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü son sınıfında okuyan, üniversite öğrencisi öncesi gazetecilik, yaşamının son anlarına kadarda fotoğrafçılık yapmış rahmetli ağbim Ali Necip Bozalioğlu’nun hatıralarına sahip çıkmakla başladı fotoğraf sanatına olan bendeki tutku. O yıldı ağbimden bana kalanlar. Öyle başladı uğraşım olan mesleğime dair ne varsa. O yıl ve o yılla başladı gazetecilik ve fotoğrafa dair her şey…
Belli bir temanız var mı? Neleri çekiyorsunuz? Fotoğraf çekmek için nereleri geziyorsunuz?
-Gezi fotoğrafçısı olup, öncelikli olarak Sivas’ın tanıtımına yönelik tarihi mekânları ve kültürel değerlerimizi fotoğraflamaktayım. Böylelikle; 28.488 km² lik yüzölçümü olan Sivas’ı köy köy - ilçe ilçe gezip; Sivas İli, ilçeleri-beldeleri-köyleri-mezraları ve yaylalarını 15 yıldır fotoğraflıyorum.
Fotoğrafçılığı öğrenmek için hangi aşamalardan geçmek gerekir? Öğrenim süresi nedir? Nasıl bir fotoğraf makinesi önerirsiniz?
-Fotoğrafçılığın öğrenilip, iyi birer fotoğraf çekebilmesindeki faktörler yeteneğiyle alakalıdır. Fotoğrafı doğru okuyup görüntüleyeceği objeyi kusursuz kadrajlamaktır. Fotoğrafçılık Bölümü bulunan üniversitelerde fotoğraf eğitimi üzerine öğrencilerine verilen bilgilerin fotoğrafçılığın öğreniminde önemi olsada asıl olması gereken fotoğrafçılık ruhunun doğuştan var olmasıdır.
-Fotoğrafçılığın başlangıcında çok özellikli bir fotoğraf makinesiyle çalışılması taraftarı değilim. Neden derseniz; fotoğrafçılığa ait bilgiler yenilendikçe zaman içinde kabiliyetini, becerilerini odaklandığı bu sanat dalında fotoğraflayacağı objeleri daha ayrıntılı çalışabilmesinde zaman içinde yarı amatör fotoğraf makinesi ve diyafram aralığı değişken; makro, geniş açı ve zoom gibi objektiflere ihtiyaç duyacak, fotoğrafçılıktaki arayışı kendisi yakalayacaktır. Önerim fotoğrafçılığa atılan ilk adımda herhangi bir fotoğraf makinesi ile çalışması doğru olanıdır.
Yurt dışında Türk fotoğrafçıları ve Türk Fotoğrafı yeterince tanınıyor ve tanıtılıyor mu?
-Türkiye’de fotoğraf denince akla ilk gelen, mesleğinde duayen olan her bir kıtada Türkiye fotoğraflarında imzası olan Fotoğrafçı Ara Güler’i duyar ve biliriz. Ara Güler yurt dışındaki fotoğraf sanatçılarının vizöründen çok iyi bakılıp net bir şekilde görülebilen, bilinip, tanınan mesleğinde başarıları hep var olan önemli bir portredir. Onun 50’li yıllarda çektiği İstanbul’un siyah beyazını fotoğraf albümlerine ve sergilerine taşıyarak yurtdışına hem Anadolu’nun görselliğini hemde Hayal Ötesi Kent İstanbul’un tanıtımında katkıları olmuştur. Yine; Gültekin Çizgen, Ersin Alok, Sabit Kalfagil, İzzet Keribar, Şakir Eczacıbaşı, İbrahim Zaman ve vahşi hayvan fotoğrafçısı Süha Derbent gibi birçok fotoğraf sanatçıları fotoğraflarıyla kabul görüp Türkiye’yi diğer ülkelerde fotoğraflarıyla tanıtılmasına katkılar vermiş ustadlarımızdır.
-Ülkemiz, fotoğraf sanatında var olması gereken yerde değil belki, ama yinede yarım asrın görselliğine tanıklık edip Türkiye coğrafyasını mükemmel şekilde kadrajlayıp, yurt dışında Türkiye’yi tanımak isteyenlere yayımladıkları fotoğraf albümleriyle, açtıkları fotoğraf sergilerinde ve verdikleri konferanslarla Türk fotoğrafçılarının başarısını tarihi ve kültürel zenginlikleriyle donanımlı Türkiye’yi yurt dışına taşımışlardır.
Yurt dışı ve Yurt içinde nerelerde sergilere katıldınız?
-1980 yılında Yeni Fotoğraf dergisinin Türk fotoğrafını tanıtma amacıyla İsviçre`de açmış olduğu karma sergiye yöresel fotoğraflarımla `Türk Fotoğrafçıları Sergisi` ne katıldım.
-1995 yılında İstanbul`da The Marmara İstanbul Oteli`nde `Fotoğraflarla Zara` sergisi. Yine, 1998 yılında Cumhuriyet`in 75. Yıldönümü nedeniyle Zara Kültür Evi`nde Zara ve köylerini tanıtan `Fotoğraflarda Zara` sergisi açtım.
Sizce ülkemizde fotoğraf sanatı hangi düzeyde? Sanatın bu dalı herkes tarafından ilgi görüyor mu?
-Bilgisayarlar arası bir iletişim şebekesi olan İnternet`in, Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinin yazılı ve görsel verilerinde ki aktarımlarını kullanıcılarına bu anlamda hizmet olarak vermesi Fotoğraf Sanatını günümüzde oldukça yaygınlaştırmıştır. Fotoğraf paylaşım siteleri olan Fotokritik ve Fotoalem tarafından üyelerine, fotoğraf paylaşımlarında ve fotoğrafaltı yorumlarının yapılmasında fotoğraf sanatı adına verdikleri bu katkılar değere alınmalıdır.
-Sonra her şehire fotoğraf derneği, her bir üniversiteye fotoğrafçılık kulübü açılmıştır. Fotoğraf sanatının gelişmesinde fotoğrafçıların mükemmel fotoğraflarına tanık olmak her an mümkün… Ne var ki kabul etmeliyiz ki o doğal haliyle çekilen pozların, düzenlenmesinde işlev yapan photoshop gibi programlarda işlenilip paylaşılmasıyla sanat değeri taşıyan fotoğraflar da özelliğini kaybediyor. Yinede bugünün iletişim olanaklarıyla teknolojik yeniliklerin sürekli yaşanıldığı fotoğraf sektöründe; film takılan analog fotoğraf makinelerinden, masrafsız olan dijital fotoğraf makinelerine kadar olan geçiş sürecinde fotoğrafların renk tonlanmaları, görüntü ve filtre değerlerinde ki değişikliklerin yapılmasıyla orijinalliği deforme edilmektedir. İşte Fotoğrafçılığın bugününe bakacak olursak, fotoğraf sanatı teknolojinin himayesinde ne yazıktır ki değişime uğrayıp kadrajlanmıştır.
Türkiye’deki sanat piyasası etkin mi? Etkinse bu pazardan en çok kimler yararlanıyor?
-Sanatçı sanatsal tarz çalıştığı eserlerinin tanıtılmasında özellikle büyük kentleri tercih ediyor. Eserlerinin sunumu ve tanıtımında etkili olması için medyanın desteğini de alıp fotoğraf, resim gibi alanlardaki çalışmalarında kendilerini fark ettirecekleri gücü bir şekilde oluşturmak zorundalar. Sanatçı, sanat camiasında ki yerini çok önemli yerlere taşıyıp eserlerine olan yorumlarındaki saygınlığa sosyal iletişimdeki konumunun avantajlarınıda sağlayıp sanat piyasasında kalıcı olmak için efor harcamak mecburiyetindedirler. Sanat piyasasında var olmak budur…
Sanat adına neler yapılabilir? Kendinizi daha çok geliştirmek için neler yapıyorsunuz, önerileriniz nelerdir?
-Sanatın evrenselliğini koruyabilmek için biz sanatçılar eserlerimizdeki anlatım dilinin güçlü olmasına özen göstermeliyiz. Diğer bir anlatımla evrensel değerlerimizin folklorik ve kültürel farklılıklarını görsel anlatımla fotoğraflamaktır. Sanatın tanıtımında edebiyat, fotoğraf, resim, müzik ve tiyatro vardır. Evrensel sanatın içinde var olması gereken bu sanat dallarının herhangi birinin mevcut olması, sanat adına nelerin yapılabileceğinin ortaya konması demektir. Sanatın içinde olmak, kendinizi geliştirmek için bir araçtır…