Uzun yıllardır şiir ve edebiyat günleri düzenlemekteyiz.
Bu proğramlara Türkiye’den ve Avrupa’nın değişik ülkelerinden ünlü şairler, ozanlar ve yazarlar katıldı.Şiir yarışmaları yapılıp, dereceye girenlere para ödülleri verildi.
Bunu yaparken tek bir isteğimiz vardı. Bu da, buradaki insanlarımızın bilhasa gençlerimizin şiire, edebiyata, güzel konuşma, güzel yazma ve okumaya olan ilgilerini artırmak idi. Çünki tarih boyunca insanlar; sevdaları, hasretleri, başkaldırmaları, tarifsiz acıları, geçen günlere, duyulan özlemleri en güzel şekilde şiirlerde dile getirmişlerdir.
Bizde gençlerimizin bu inceliği yakalamalarına dilimizin zenginliğini görmelerine, şiir alanında ürün vermek isteyen yeni şairlerin seslerinin duyrulmasına imkan tanımak ve bu vesileyle Türk Edebiyatı’nın yaşatılmasına katkıda bulunmak istedik. Bu vesileyle aynı zamanda da şiirseverleri bir araya getirmeyi amaçladık.
Son yedi yılın meyvesini de almaya başladık. Şiir ve edebiyat üzerine buradaki genç nesillerimizin yazmiş olduğu, Belçika’daki Türk toplumu’na has şiirlerden oluşan, ilk şiir kitabını bastırarak sizlere yeni bir şiir kitabı kazandırmış bulunmaktayız.
Şiir bir cennet bahçesi Şair gülü, şükür gülü
Girmeyene anlatılamaz Yaprak yaprak dokur gülü
Bahçe nedir, cennet nasıl Her mısrasında fikir gülü
Görmeyene anlatılamaz Dermeyene anlatılamaz.
Merhum şair Abdurrahim Karakoç şiiri işte böyle tarif etmekte. Bundan yıllar önce okuduğum Azarbaycan üzerine yazılmış bir kitaptada “Ozan bizde kütüphane demektir” denmekte. Evet eskiden ozanlar köy köy, kasaba kasaba gezerek bilgilerini paylaşırlardı. Tabiri caiz ise ayaklı kütüphane idiler. Anadoluda da öyle değil mi? Şair,
Deresinde sazan varsa
Beş vaktinde ezan varsa
Her köyünde ozan varsa
İşte orası Anadolu’dur
Anadolu şairler, ozanlar, aşıklar yurdudur. İnsanlarımız düğünlerini manilerle, cenazelerini ağıtlarla kaldırırlar. Sevinçde de kederde de sözleri mısralara dökerler. Geneli şair ruhlu insanlardır. İşte şair Faruk Nafis Çamlıbel yolcu ile arabacı arasında geçen konuşmayı mısralara döküp şiireleştiriyor. Terhis olan asker eskinin ulaşım aracı olan faytona biner;
Asker, Arabacı,
Atları hızlı sürki köye pek geç varmasın Biter seninde yolun, diner gözünde yaşlar
Sevdiğimin gözleri yollarda kararmasın Benim talihsiz yolum, bittiği yerde başlar
Öyle değil mi? Arabacı yolcuyu alıp götrür, sevenlerine kavuşturur. Yolcu için yolun bittiği yer, arabacı için ise yeni bir yolun başlangıçıdır. Yeniden yollara düşer, yeni yolcuları sevenlerine kavuşturmak üzere.
Bazan bir proğram sonrası haydi hayırlısı bu proğramıda başarıyla atlattınız diyorlar. Benim hemen aklıma yolcu ile arabacı şiiri geliyor. Birini bitirdik ama yeni bir faaliyet için kolları sıvamaya başlama zamanı diyorum. Bir kitapta okumuştum, Türkiyede insanlara yardımda bulunabilmek için fedakarca koşuşturan bir zata hep koşuşuturuyorsun ne çok işin, ne çok derdin var diyorlar. O da doğrusunuz ama ben “derdimi seviyorum” diye cevap veriyordu. Doğrusu bizde derdimizi seviyoruz.
Selam ve saygılarımla,
Kalın sağlıcakla.