İstanbul doğumlu ve müzisyen bir ana babanın kızı olan Sibel Dinçer, müziğe yedi yaşında, piyano ve ardından keman dersleri ile başladı. Orta eğitimini İstanbul Saint-Benoît Fransız Lisesi'nde tamamlayarak Mimar Sinan Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuarı'nda şan bölümünde eğitim gördükten sonra, tiyatro eğitimi için 1990 'da Belçika'ya geldi. Louvain-la-Neuve'de IAD (Institut desArts de Diffusion) Tiyatro okulunu bitirmesinin ardından tiyatro ve müzik kariyerini birlikte sürdürmeye başladı.
Değişik formasyonlarda Fransızca gruplarda müzisyenlik yaptıktan sonra, 2002'de Guyana'lı, Fransız ve Lüksemburg'lu üç müzisyenle "Sibel" grubunu kurdu."Sibel" grubunda piyano, ikinci keman ve sanda Sibel Dinçer liderliğinde, bas, saz ve vokalde Daniel Vincke, keman ve vokalde Bénédicte Chabot, bateri ve perküsyonda Claude Hoffmann, geleneksel Türk müziğinden örnekleri kendine özgü düzenlemelerle derleyerek, orijinal, jazz/füzyon türünde bir repertuar oluşturdu.Grup, kuruldugundan beri Belçika'nın çeşitli kentlerinde kültürel etkinliklere katılarak konserler vermekte. Eğitim Bakanlığı'nın çıkardığı pedagojik amaçlı "Eveil aux langues", Mısır'lı bir aileye yardım amaçlı "Cows for Said" adlı derleme cd'lere katılmasının yanı sıra "Sibel" grubu 2005 sonbaharında, kendi prodüksyonları olan bir albüm çıkarttı. Mustafa Balcı'nın "Mariage Aller- Retour" adlı belgesel filminin jeneriğine de bu albümden bir parçayla katılan grup hakkında geniş bilgiyi www.sibel-music.com sitesinden edinebilirsiniz.
Sibel Dinçer, 2006 yılı başında, degişik kültürlerden bayanların oluşturduğu "Gavur Gelinler" projesini de başlattı. Bu oluşumda da, grup, Sibel Dinçer'in liderliginde ve yine onun düzenlemiş olduğu çok sesli türküleri a capella (enstrümansiz) olarak yorumlamaktadır. (http://gavur.zeblog.com)
Sibel Dinçer halen Brüksel'de karma kültürlerden gelen müzik gruplarında, yine Belçika'lı Türlü Turşu grubunda (jazz/world) konuk sanatçı olarak, şan ve piyano eğitimi vererek etkinliklerine devam ediyor.
Sibel'i anlamak için önce dinlemek gerek…
Bilinmeyen kelimelerin şarkısını söyleyen arı ve billur gibi bir ses. Evrensel olduğunu tahmin ettiğimiz duygulara göre kimi zaman mırıldanıyor, kimi zaman coşuyor. Arka planda pianodan yayılan armoni, arada bir, değişken ve kaprisli bir kemanın büyüsüne bezeniyor. Sürekli hazır ve nazır vurmalı çalgılarsa kimi zaman dingin, kimi zaman coşarak kendini gösteriyor. Doğu'nun yakınlarda olduğunu, sazın egzotik tınısı duyuruyor.
« Sibel » in kökeninde, 1990 yılı ortalarında Brüksel'e gelen genç sanatçi Sibel Dinçer var. Sibel, tiyatro eğitimi, « Institut des Arts de Diffusion » dan bir diploma ve tiyatroda birkaç rolün ardından, çok geçmeden müziğe döndü. Doğduğu şehir olan İstanbul'da, konservatuarın opera bölümünde eğitimini sürdürürken, öğretmenlerinin hoş karşılamamalarına rağmen (ne de olsa klasik repertuarda kariyer yapacak biri için pek önerilen bir müzik türü değil) bir rock grubunda şarkı söylüyordu. Brüksel'de ise, sıla hasretinin de etkisiyle, pianoda kendi kendine eşlik ederek ûlkesinin müziğini yorumlamaya başladı. Yıl 2002. Kısa zamanda, atalarından gelen temaları kisiselleştirme şekli, deneyimli müzisyenlerin dikkatini çekti. Böylece grup « Sibel » doğdu: Sibel kemanda Bénédicte Chabot, vurmali çalgilarda Claude Hoffmann, bas ve sazda Daniel Vincke. Dört müzisyen birlikte yola devam ediyor, başlangıç fikrini geliştiriyor ve zenginleştiriyorlar : « Boğaziçi'nin batısında genel anlamda az tanınmış geleneksel Türk müziğine özgün bir renk vermek. »
« Sibel » in repertuarı, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir ucundan diğer ucuna, Bulgaristan'dan Türkmenistan'a dek duyulmuş olan aşk ve acı, umut ve başkaldırı şarkılarından oluşuyor. Uyarlamalar, düzenlemeler, armoniler ile dilin sınırını aşan bir duygu gücü barındırıyorlar ; bu müziğin güzelliğinden etkilenmek için kelimeleri anlamanıza gerek yok, nitelikten yana olan dinleyiciye doğal olarak kendini kabul ettiriyor. Işıklar sönüp ilk notalar duyulduğu andan itibaren, zaman ve mekan içinde, beklenmedik karışık gamlar arasında ilginç bir yolculuk başlıyor. Ender görülen bu dünyayı tanımlamak için bildiklerimiz yetersiz kalıyor. Hem uzak, hem yakın, büyülemeden ve kendine özel mantığını kabul ettirmeden önce, şaşırtıyor. Kesin olan birşey var, o da müziğin derinliğine yolculuk.
Sibel, Türk müzigini bir başka türlü beğenmek için var…