Ergenekon Davası Sancılı Başladı…
Yasemin Güneri bildiriyor- Ergenekon davasına katılan sanıklar, sanık vekilleri, gazeteciler ve izleyiciler duruşma salonuna sığmayınca kargaşa yaşandı.
İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün, tutuksuz sanıkların ve vekillerin duruşma salonunun dışına çıkmasının, bu şekilde salonun rahatlatılmasını önerdi. Şengün, "Bu şekilde, hengame içinde duruşma yapmak yerine salonu rahatlatmak gerekir. Aklın yolu bir" dedi. Şengün'ün bu sözlerine sanık vekilleri "İstanbul içinde bir spor salonu ayarlansın" yanıtını verdi. Sanık vekilleri duruşma salonunda ayakta kaldıklarını, adil yargılama koşullarının sağlanamadığını belirterek, yargılamanın başka bir yerde yapılması için davanın ertelenmesini talep ettiler. Sanık vekilleri aynı zamanda Türkiye'de ilk kez bir ceza infaz kurumunda duruşma yapıldığını ve bunun adil yargılama hakkına aykırı olduğunu belirttiler. Mahkeme Başkanı Şengün, yargılamanın yapılıp yapılamayacağının mahkemenin takdirinde olduğunu belirterek, "Hiçbirimiz bu şartlardan memnun değiliz. Fiili şartlar farklı olabilir ama yargılamayı etkilemez" yanıtını verdi.
Bir başka sanık vekili de, sanık vekillerinin ayakta durduğunu ve belgeleri inceleyip mahkemeye sunma şartlarının bulunmadığını belirtti. Sanık vekillerinden ünlü ceza hukukçusu Prof. Dr. Uğur Alacakaptan, "Bu koşullarda sağlıklı duruşma yapmak imkansız. Ne sanıklar ne de avukatlar miting havasında duruşma yapamazlar. Hem sorgulama hem savunmanın layıkıyla yapılacağı bir duruşma ortamının sağlanmasını talep ediyoruz" dedi.
Mahkeme Başkanı Şengün de, "Mahkeme belli olmadan, her nasılsa, nereye hizmetse burası mahkeme salonu olarak yapılmış. İstanbul'da bu şartlara uygun bir yer bulunamadı. Bu şartlardan her ne kadar siz şikayetçiyseniz ben de şikayetçiyim. İstanbul şartlarında ancak böyle bir yer temin edildi. Yeni bir salon yapmak en az üç ay sürer" diye konuştu.
Ergenekon iddianamesi....İddianame, 47'si tutuklu 86 şüpheli hakkında hazırlandı ve 2455 sayfadan oluşuyor.
İddianamede bir numaralı sanık olarak emekli Tuğgeneral Veli Küçük, iki numaralı sanık olarak da İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek gösteriliyor.
Doğu Perinçek'in yanı sıra örgütün diğer yöneticileri olarak da Cumhuriyet gazetesi başyazarı İlhan Selçuk, İstanbul Üniversitesi'nin eski rektörü Kemal Alemdaroğlu, Mehmet Karadağ ve Sevgi Erenerol sayılıyor.
Veli Küçük'e yönelik suçlamaların başında, "silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek" geliyor.
Emekli Tuğgeneral ayrıca, Danıştay'a ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırıları azmettirmekle de itham ediliyor.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'e yönelik suçlamalar ise örgüt kurma, yönetme ve silahlı isyana teşvik etme.
Hurşit Tolon ve Şener Eruygur iddianamede yok 1 Temmuz 2008'de yapılan operasyonla gözaltına alınan Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı ve emekli Orgeneral Şener Eruygur, emekli Orgeneral Hurşit Tolon ile Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay iddianamede yer almıyor.
Bu kişilerden Sinan Aygün ve Mustafa Balbay daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmışlardı.
Geçtiğimiz yıl Nokta Dergisi'nde yayınlanan ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek'e ait olduğu öne sürülen "Darbe Günlükleri", iddianamenin kapsamı dışında.
İddianamede Ergenekon adı verilen örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri'yle, Emniyet Genel Müdürlüğü'yle ve Milli İstihbarat Teşkilatı'yla ilişkisinin olmadığı belirtiliyor.
Ergenekon adı verilen soruşturma, 12 Haziran 2007 tarihinde İstanbul Ümraniye'de bir evde ele geçirilen bombalar ve patlayıcı maddelerle ilgili olarak başlatılmıştı.
Soruşturmayı İstanbul Cumhuriyet Savcıları Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın yürütüyor.
Ergenekon Davasının Baş Sanıkları…
Ergenekon İddianamesi'nde örgütün liderleri olarak emekli Tuğgeneral Veli Küçük, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu, Kuvayı Milliye Derneği Genel Başkanı emekli Albay Fikri Karadağ, Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk ve Türk Ortodoks Patrikhanesi Sözcüsü Sevgi Erenerol yer alıyor. Muzaffer Tekin'in ismi de 'örgüt yöneticisi' olarak geçiyor. Bunların dışında örgütle çok yakın temasta olan birçok isim var. İşte Ergenekon'un yönetim kadrosu ve örgütün önde gelenleri:
VELİ KÜÇÜK: Kamuoyu, onun adını ilk kez 3 Kasım 1996'daki Susurluk kazasından sonra duydu. Kazada hayatını kaybeden Abdullah Çatlı'nın, telefonla son görüştüğü kişiler arasında Kocaeli İl Jandarma Alay Komutanlığı'nda görevli Albay Veli Küçük de vardı. İtirafçı İbrahim Babat'ın 'Susurluk Raporu'nda yer alan ifadesine göre, Küçük, 1990'da JİTEM'in başındaki albaydı. Emniyet İstihbarat Dairesi'nde başkan yardımcısı olarak görev yapan Hanefi Avcı, 1997'de TBMM Susurluk Komisyonu'nda verdiği ifadede, Küçük'ün Çatlı ile defalarca telefon görüşmesi yaptığının belirlendiğini söyledi. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş da, kazayla ilgili raporunda, Sami Hoştan'ın, 1996 yılında (7 ayda) Küçük'le 34, Çatlı ile 13, Korkut Eken'le 6 kez telefon görüşmesi yaptığı belirtildi. Kocaeli'nde Jandarma Alay Komutanlığı yaptığı dönemde, bölgede birçok faili meçhul cinayet işlendi.
Sapanca-Hendek-Düzce üçgeninde Behçet Cantürk, Enis Karaduman, Hacı Karay ve Savaş Buldan, faili meçhul cinayetlere kurban gitti. Görev başındayken, TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'nun çağrısına rağmen ifade vermeyi reddetti. Olayı soruşturan İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Aykut Cengiz Engin, Çatlı'ya ait cep telefonu görüşme dökümlerinde Küçük'ün ismine rastlayınca, Genelkurmay Başkanlığı'na suç duyurusunda bulundu. Genelkurmay'ın talimatı üzerine Jandarma Genel Komutanlığı, Küçük ile ilgili iddiaları araştırmak üzere üç generalden oluşan bir komisyon kurdu. Turhan Bedirhan, Cahit Balcı ve Yaşar Ilık'tan oluşan generaller heyeti, araştırma sonucu Küçük ile ilgili suç unsuruna rastlamadı. Küçük heyete, Çatlı, Hoştan ve Sedat Peker gibi isimlerle 'istihbarat temini için' konuştuğunu söyledi.
Tuğgeneral rütbesine yükseldikten sonra Giresun Jandarma Bölge Komutanlığı ve Çanakkale 116. Jandarma Er Eğitim Tugay Komutanlığı'nda çalıştı. 2000 yılında da emekliye sevk edildi. Ağustos 2001'de İran-Azerbaycan ilişkilerinin gerildiği bir dönemde Bakü'de ortaya çıktı ve Azeri basınına "Türk ordusu yardıma hazır." açıklaması yaptı. 2002 yılında, hâlen cezaevinde bulunan, yeraltı dünyasının ünlü ismi Sedat Peker'in, 'Öztürkler' adlı internet sitesinin açılışına katıldı. Burada yaptığı konuşmada, 'Ergenekon' ifadesini ilk kez kullandı: "Türk birliği mutlaka tecessüs edecektir. Asil Türk milletinin yolu Tanrı Dağları'ndan, Ergenekon'dan geçecek."
Emekli olduktan sonra Hrant Dink'in 301'den yargılanması için suç duyurusunda bulunan Hukukçular Birliği Başkanı Kemal Kerinçsiz ile defalarca aynı karede yer aldı. Avukat Erdal Doğan, müvekkili Dink'in Küçük tarafından tehdit edildiğini, müvekkilinin en çok bundan etkilendiğini öne sürdü. Ancak Küçük, bu iddiaları yazılı açıklamayla reddetti. Emekli olduktan sonra İstanbul eski Valisi Erol Çakır ve Narkotik Şube eski Müdürü Nihat Kubuş ile Stratejik Güvenlik Koruma ve Eğitim adlı şirket kuran Küçük, bir söyleşide şunları söylüyordu: "Hiçbir zaman amatörce çalışmadım. Devletim dedi ki 'Şu görevi yap', 'Emredersin' dedim, yaptım.
Tutturmuşlar JİTEM diye. Öyle bir kuruluş yok. İstihbarat Gruplar Komutanlığı vardı. Devlet bana 'İstihbarattasın' dedi. 'Pişman mısın?' dersen, hayır, gene aynı şeyi yaparım. Devletime karşı görevimi yaptım."
MUZAFFER TEKİN: Türk Silahlı Kuvvetleri'nin çeşitli birliklerinde görev yaptı. 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı'na komando tugayı ile teğmen rütbesinde katıldı. 1985'te Tuzla Piyade Okulu'nda görevliyken 4 teğmenin dövülmesi hadisesinin geçtiği yerde meydana gelen tahribatla ilintilendirildi ve askerî mahkemeye sevk edildi. Ancak mahkeme süreci devam ederken görevine iade edildi. Ardından mahkemenin neticesi beklenmeden mümtazen terfi durumunda olmasına rağmen Askerî Şûra kararı ile re'sen emekliye sevk edildi. Konu bunun üzerine sivil mahkemeye intikal etti ve Tekin bu olaydan beraat etti. Mayıs 2006'da Alparslan Arslan tarafından gerçekleştirilen Danıştay Saldırısı'ndan sonra kayıplara karıştı.
Saldırının azmettiricisi ve düzenleyen çetenin lideri olmakla suçlandı. Bu süreçte emekli Başçavuş Mahmut Öztürk'ün evinde saklandığı ortaya çıktı. Olaydan birkaç gün sonra esrarengiz bir şekilde göğsünden bıçakla yaralanmış hâlde hastaneye bırakıldı. İntihar etmek istediği öne sürüldü. İlk sorgusunda saldırgan Arslan'ı tanıdığını açıkladı. Evinde yapılan aramada Türk Solu Dergisi'nin tüm sayıları ciltlenmiş hâlde bulundu. Ayrıca 'İstihbarat ve Gerillanın El Kitabı' gibi belgeler ele geçirildi. Danıştay saldırısı üzerine gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldı. Ancak Ergenekon operasyonu kapsamında tutuklandı.
KEMAL KERİNÇSİZ: Avukat. Büyük Hukukçular Birliği Başkanı. Ocak 2007'de suikast sonucu öldürülen Hrant Dink ve Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk hakkında 301'den yargılanmaları için şikâyetçi oldu. Boğaziçi Üniversitesi'nde yapılması planlanan Ermeni Konferansı'nı iptal ettirdi. Ulusalcı birçok organizasyonun içerisinde yer aldı.
DOĞU PERİNÇEK: Yargıtay Başsavcı Yardımcılığı görevinde bulunan ve Adalet Partisi'nden dört dönem Erzincan Milletvekili seçilen, Erzincan Kemaliyeli Sadık Perinçek ve Malatya Darendeli Lebibe Perinçek'in oğlu. Babası yedek subaylık görevini yaptığı sırada Gaziantep'te doğdu. 1968'de Fikir Kulüpleri Federasyonu (Dev-Genç) Genel Başkanlığı görevini üstlendi. Aynı yıl gerçekleştirilen kitlesel gençlik eylemlerinin önderlerinden oldu.
Kasım 1968'de arkadaşlarıyla Aydınlık dergisini kurdu. 12 Mart 1971 Muhtırası'nın ardından, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 141. maddesi uyarınca 20 yıl hapse mahkûm edildi. 2,5 yıl kadar hapis yattıktan sonra, Temmuz 1974'te genel afla serbest kaldı. 28 Ocak 1978'de Türkiye İşçi Köylü Partisi Genel Başkanlığı'na getirildi; yaklaşık bir ay sonra 20 Mart'ta Aydınlık'ın günlük gazete olarak yayımlanmasına öncülük etti. 12 Eylül 1980 Darbesi'nin ardından tutuklandı. 8 yıl hapse mahkûm edildi, Mart 1985'te serbest kaldı. Ocak 1987'de haftalık 2000'e Doğru Dergisi'nin genel yayın yönetmenliği ve başyazarlığına geldi. 10 Nisan 1990'da 'Sansür Sürgün Kararnamesi'nin çıkarılmasının ardından Diyarbakır Cezaevi'nde üç ay tutuklu kaldı. 1991'de TCK'nın 141. maddesinin kaldırılmasıyla siyasi haklarına kavuştu ve aynı yılın Temmuz ayında Sosyalist Parti'nin 2. büyük kongresinde genel başkan seçildi.
Yine aynı yıl '2000'e Doğru' dergisi için, gazeteci kimliği ile Suriye'ye giderek Bekaa Vadisi'nde terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan'la görüştü. Görüşmede neler yaşandığını ve nasıl karşılandığını ayrıntılı olarak yazdı. Fotoğraflara yansıyan Öcalan'la samimi görüntüleri, Türk kamuoyunda tartışmalara sebep oldu.
Sosyalist Parti'nin Anayasa Mahkemesi'nce kapatılması üzerine kurulan İşçi Partisi'ne 10 Temmuz 1992'de genel başkan oldu. Sosyalistlikten ulusalcılığa, ateizmden Müslümanlığa savrulan bir düşünce yapısına sahip. Hep Amerikan karşıtı eylemlerde bulundu. Ancak oğlu Mehmet Perinçek Rusya'da Amerikan APS bursuyla eğitim görüyor. Siyasette varlık gösterecek bir oyu hiç alamadı. Ama sürekli gündeme oturmayı bildi. Açıkladığı MİT raporlarıyla, 28 Şubat dönemindeki aktif tutumuyla yakın tarihin aktörlerinden oldu. AK Parti iktidarının ardından ortaya çıkan Kızılelma Koalisyonu'nun en önemli isimlerindendi. Ergenekon ile PKK irtibatını sağlayanın o olduğu iddia ediliyor.
KEMAL YALÇIN ALEMDAROĞLU: 13 Şubat 1939'da Trabzon'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirdi. 27 Mayıs Darbesi'nden önce, 28 Nisan 1960'ta Menderes Hükûmeti'ne karşı gerçekleştirilen öğrenci eylemlerinin içinde yer aldı. Bu sırada gözaltına alınarak Davutpaşa Kışlası'nda tutuldu. Darbeden sonra Menderes karşıtı subaylar tarafından serbest bırakıldı ve okuluna döndü. İstanbul Üniversitesi Rektörü Bülent Berkarda'nın başdanışmanlığını yaptı. Bu süre içerisinde 'gölge rektör' olarak anıldı. 31 Aralık 1997'de de aynı üniversiteye rektör seçildi. İşbaşına geldiği andan itibaren sert uygulamalarıyla dikkat çekti. Karaköy Rotary Kulübü üyesi ve Taksim Toplantıları katılımcılarından. Ergenekon terör örgütünün sivil kanat yöneticilerinden olduğu ileri sürülüyor.
İLHAN SELÇUK: İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. 12 Mart 1971 Muhtırası'ndan sonra gözaltına alındı. Oktay Kurtböke ile Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılandı. Gözaltında tutulduğu Ziverbey Köşkü'ndeki sorgulama günleri üzerine açıklama yapmayı düşünmediğini belirtse de daha sonra burada yaşadıklarından yola çıkarak köşkün adını taşıyan bir kitap yazdı. Kitapla birlikte Ziverbey Köşkü'nün işkenceleri ilk kez açığa çıktı. Köşk'teki işkenceyi ifadesinin içine gizlice yerleştirmişti. Yazdığı her cümlenin sondan ikinci kelimesinin baş harfi yan yana getirildiğinde 'işkence altındayım' ifadesi çıkıyordu. Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve köşe yazarı.
ERGUN POYRAZ: Örgütün yazarı. 1963 yılında İstanbul'da doğdu. 1983 yılında girdiği Yıldız Üniversitesi İnşaat Bölümü'nü ikinci sınıfta iken bıraktı. 1984 yılında evlendi; ancak 4 yıl sonra boşandı. Bir süre boşta gezdikten sonra Aydın'a giderek hayvancılık yaptı. 1993-1994 arasında Bilecik'te bir inşaat şirketinde idari sorumlu olarak çalıştı. 32 yaşında askere gitti.
Amasya'da başladığı vatani görevini Kıbrıs'ta tamamladı. 1995 yılında Aydın'a ailesinin yanına döndü ve yazarlığa başladı. İlk yazdığı 'Refah'ın Gerçek Yüzü' adlı kitap, Refah Partisi'nin kapatılma davasında delil olarak kullanıldı. Anayasa Mahkemesi, kitaptaki belgeleri kendisinden istedi. Belgeleri vermek için Ankara'ya gittiğinde başkentte kalması istendi. O tarihten itibaren Ankara'da yaşadı. Daha sonra 'Millî Nizam Partisi'nden Fazilet Partisi'ne İhanetin Belgeleri' isimli kitabı yazdı. Bu kitabın ardından da Millî Gençlik Vakfı kapatıldı. Kitap, Necmettin Erbakan ve Refah Partililer hakkında 'anayasal nizamı yıkmak için çete oluşturmak'tan açılan davada en önemli delil oldu. Son olarak Başbakan Tayip Erdoğan ve eşi hakkında "Musa'nın Çocukları", Cumhurbaşkanı Abdullah Gül üzerine de "Musa'nın Gülü" isimli kitapları yazdı.
Ergenekon operasyonu kapsamında evinde yapılan aramalarda Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın arşivleri, Ergenekon ve Lobi belgeleri ile Ayrık Otu/Master Planı adlı bir belge bulundu.
SEVGİ ERENEROL: Misyonerlik karşıtı faaliyetleri olduğu iddia edilen Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü. 3. Eftim Selçuk Erenerol'un en öne çıkan kızı. Aralık 2002'de Selçuk Erenerol ölünce yerine oğlu Ümit (Paşa) Erenerol, 4. Eftim olarak patrikhanenin başına geçti. Ancak bazı sebeplerden dolayı yönetim ve kontrol Sevgi Erenerol'a geçti. Ergenekon yapılanması içerisinde yer alan kişilerle ortak hareket etti.
Ergenekon terör örgütü patrikhaneyi toplantı merkezi olarak kullandı. Toplantılara MGK eski Genel Sekreteri Tuncer Kılıç, Muzaffer Tekin, Kemal Kerinçsiz ve bazı emekli generallerin de katıldığı fotoğraflarla belgelendi. Kamuoyunda ses getirecek suikast planlarının burada hazırlandığı iddia edildi.
ÜMİT SAYIN: İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Kurumu Enstitüsü'nde görevli Doçent Doktor. Ulusalcı fikirleri ile tanınıyor. Daha önce İstanbul Üniversitesi Rektörü Mesut Parlak'a bilgisayarından tehdit mesajları attığı iddiasıyla gündeme geldi. Sayın'ın el konulan bilgisayarındaki msn yazışmaları ve dokümanlarda Ergenekon yapılanması kapsamında gözaltına alınan kişilerle kurduğu yakınlık tespit edildi. Muvazzaf subaylarla da yakın temas hâlinde olduğu ileri sürüldü. Faaliyetlerini Özlem Mason Locası'na bağlı yürütüyordu. ABD'de bulunduğu sırada, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin temsilcisi olarak görev yaptı. Açık istihbarat adlı internet sitesinin sahibi ve halen tutuklu olan Behiç Gürcihan tarafından korkaklıkla suçlandı.
EMİN GÜRSES: Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde öğretim üyesi, Doçent Doktor. Genelkurmay Özel Harp Dairesi Başkanlığı'nın emrinde faaliyet gösteren Psikolojik Harekât Dairesi'nde çalışırken öğretim üyelerini fişlediği ortaya çıktı. Gözaltına alınmadan önce bir TV kanalında yaptığı konuşmada, "Beni ancak ABD adına görev yapan bir savcı gözaltına alabilir." dedi. Tutuklu bulunduğu sırada ek ifade vermek üzere İstanbul Adliyesi'ne getirildi. Bu ifadede önemli itiraflarda bulunduğu öne sürülüyor.
AYŞE ASUMAN ÖZDEMİR: Emekli bankacı. Ulusal Köy Kütüphaneleri adlı projenin yürütücüsü. Bir dönem Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nde görev yaptı. 'Kardelen Projesi'yle PKK'ya destek veriliyor diyerek dernekten istifa etti; www.acikistihbarat.com isimli internet sitesinde yazılar yazdı. Ümraniye'de yakalanan bombaların ardından gözaltına alındı; ancak serbest bırakıldı. Savcı Zekeriya Öz'ün itirazı üzerine 2 ay sonra tekrar gözaltına alınarak tutuklandı. Ancak bu kez de sağlık sorunları sebebiyle tahliye edildi.
FİKRET EMEK: Uzun yıllar Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görev yaptı. 1997'de Şırnak'ta teröristlere yaşanan çatışmada ağır yaralandı, beraberindeki 14 asker şehit oldu. 2005 yılında binbaşı rütbesindeyken emekli oldu. Muzaffer Tekin'in, evinde bulunan Millî Güvenlik Siyaset Belgesi'ni Fikret Emek'ten aldığını söylemesinin ardından, Haziran 2007'de Eskişehir ve Ankara'daki evlerine baskın düzenlendi. Bu evler âdeta bir cephaneliği andırıyordu. 11 kilogram C-3 tipi plastik patlayıcı ve suikast silahı Kanas tipi dürbünlü tüfek ele geçirilenler arasındaydı.
SAMİ HOŞTAN: 'Arnavut Sami' olarak biliniyor. Susurluk davasında 4 yıl hapis cezası aldı. Ergenekon yapılanmasının finans işlerini yönettiği iddia ediliyor. Aynı zamanda Ergenekon adına DHKP-C ile birlikte Avrupa'daki uyuşturucu trafiğini kontrol etti.
FİKRİ KARADAĞ: Emekli Albay. Kuvayı Milliye Derneği Genel Başkanı. Mersin'de silah üzerine yaptırdığı 'ölme, öldürme' yeminli toplantılarla gündeme geldi. Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk ve bazı DTP'lilere düzenlenecek suikastın organizasyonunda yer aldığı öne sürüldü.
Kaynak:Ajanslar/Türkiye