Aslanlar fili avlayabilir mi? Aslanın fili yenmesi ve onun hayatına son vermesi beklenen bir şey değildir. Ama izlediğim bir belgeselde bunun mümkün olduğunu gördüm. Bu belgeselde aslanlar kocaman bir file ormanda sürekli saldırıyorlardı. Peş peşe tekrarlanan saldırılar nedeniyle kan kaybeden fil sonunda aslanlara yem olmaktan kurtulamamıştı. Bu durum bir an için aklıma Ermeni Diyasporasının 92 yıldır ısrarla sürdürdüğü saldırıları çağrıştırdı!
Türk devletinin içinde bulunduğumuz günlerde sürekli uğraşmak zorunda kaldığı birkaç sorundan biri Ermeni Diaysporasının yürüttüğü düşmanca kampanyalardır. Doğrusu bu kampanyaların varacağı noktanın Türk bürokrasisi ve sivil toplumunca onlarca yıl layıkıyla teşhis edilememesi başlı başına sorgulanması gereken bir zaaftır.
Türk ulusu olarak başka devletler veya toplumlara kızgınlık duymakta acele davranıyoruz. Bu durum özellikle üzerimize düşeni yapmamışsak daha çabuk alevlenen bir reflekstir. Durum Ermeni iddiaları konusunda da tamı tamına aynıdır. Ne 1915'te yaşanan olayların ardında 30 yıl önceden başlayan terör örgütlerinin Anadolu'yu cehenneme çevirdiklerini ne de hayalci Ermenilerin, Sevr sonrası Fransızların lejyonu ve ondan önce Rus askeri sıfatıyla Müslüman halka karşı gerçekleştirdikleri toplu yok etme eylemlerini dünyaya anlatabildik.
Ortada bir taktik mücadelesi var. Bu mücadelede akıllı çözümler bulmak gerekir. Çünkü artık Diyaspora iddialarını kabul etmek bile dünyayı tatmin edemeyecek gibi görünmektedir. Son iki yıldan beri basında takip ettiğim bir gelişme var, ki bu gerçekleşirse üzerinde yaşadığımız topraklar tartışmaya açılacaktır.
Nedir bu gelişme? Kısaca açıklayalım:
ERMENİLERE TAPU DAYANAĞI SAĞLAYACAK SANAL BELGELER
Osmanlı Devletinde toprağın kuru mülkiyeti her zaman devlet aitti. Kaynağını Tımar Sisteminden alan bu anlayış bireyleri bir gayrı menkulün maliki değil zilyedi saymaktaydı. Devlet gerekli koşulları yerine getirmeyenlerden toprağı alma yetkisine sahipti. Bu durum 1858 Arazi Kanunnamesi ile değişti. Fakat günümüzde bile Anadolu'da kadastro işlemleri tamamlanabilmiş değil.
Tam bu noktada Diyaspora Ermenilerinin bir sıkıntısı var; ellerinde tehcirden önce malik olduklarını gösteren belgeler pek mevcut değil. Zilyetliği bile kanıtlayacak durumda değiller. Zaman zaman basına yansıyan tapu kayıtlarının internet ortamına aktarılması projesi onların imdadına yetişmek üzeredir!
Tapuların sanal ortama aktarılmasının elektronik hizmeti sağlayacak şirkete 60 milyon dolar kazandıracağı hesaplanıyor. Ne var bundan rahatsızlık duyacak demeyin. Çünkü her tapu belgesinde önceki malikleri veya zilyetler de yer alır. Bu durum devlet hazinesine aktarılan araziler için de geçerlidir. Böylece kendi ayağımıza baltayı indirmek anlamına gelen ahmakça bir "altın golü" kalemize atmak üzereyiz! Böyle bir gelişme Türkiye'de ev satın almak isteyen yaşlı Avrupalılardan önce her fırsatı Türk devletini yıpratmak için kullananlara inanılmaz bir avantaj sağlayacaktır.
Belki gerekli güvenlik önlemleri alınacak denebilir. Unutmayalım ki bazen Pentagon'un sırları bile internette arz-ı endam edebiliyor. Rus Mafyasının milyonlarca insanın banka hesap numaralarını ve şifrelerini ele geçirdiğini daha geçen hafta ulusal basın yazdı. Tapu kayıtlarının internette yayımlanması konusunda bazı örnekler bulunduğunu ifade edelim. Avusturya, İsviçre gibi küçük ve "tuzu kuru" ülkeler belirli dönemlerde maliklerin kayıtlara ulaşmalarına olanak sağlıyor. Ama onların karşısında soykırımı iddiaları cirit atmıyor.
1923 ve önceki tarihlerde vatana ihanet ettiği için toprakları devlet hazinesine aktarılanların bu haklarını canlandırmaları hukuken mümkün değildir. Ancak Ankara'nın elektronik devlet adı altında iç çamaşırlarını canlı yayında gösterime sunmasından daha önemli meseleleri var. Tapuların sanal ortama aktarılması devletin şeffaflaşması gibi sunulmaktadır. Bu görüş, temelli bir yalandır. Bunun yerine devlet kamu kaynaklarını kendi hesabına kullandığı için mahkumiyet alan ya da üstü örtülen dosyaları kamuya açıklayarak iyi bir başlangıç yapılabilir!
Tapuları sanal ortama aktarmak var olan sorunları daha da kaosa dönüştürecektir. Öceki zilyetlerin Agop, Mıgırdıç veya benzeri isimler olduğu belirtilen belgelerin basımını kişisel yazıcısında yapan ve ilgi duyan herkes bu isimlerin mirasçısı olduğunu öne sürerek Türkiye Cumhuriyetinin enerjisini daha fazla tüketmeye başlayacaklardır. Siz soykırımı iddialarının geçersizliğini bile anlatmaktan aciz iken Ermeni arazilerinin "fuzuli şâgili" olarak tanıtılacaksınız. Mahkemelerimiz bu saçma sapan iddialarla çalışamaz hale gelecekler.
Değerli okuyucum, en büyük dileğim bu makaleyi aklı başında bir devlet yetkilisinin baştan sona okuması ve Türk Kamuoyuna bu konuda bir açıklama yapmasıdır. Bu durum dışişleri bakanlığı ve adalet bakanlığı başta olmak üzere bütün devlet makamlarını ilgilendiriyor. Özellikle Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünü!
Sanal hizmete karar veren yetkililer, bu hizmeti sağlayan şirketler ve çalışanları, toplumsal tepki karşısında bir gün ortadan kaybolabilirler. Fakat unutmayınız ki ahmakça atılacak bu adımla ortaya dökülüveren sanal tapular Diyaspora için bir kurtuluş simididir. Böylece Türkiye'ye karşı yeni öldürücü silahlar elde etmiş olacaklardır. Böyle bir kampanya Türk devletinin elini kolunu bir daha çözemeyecek şekilde bağlayacaktır.
Böyle bir kolaylığı Ankara'da Ermeni Derin Devleti olsa bile başaramazdı!
Yazar: İlyas DOĞAN
Kaynak:Reyhan Gündoğmuş/Almanya