Başbakan Erdoğan düzenlediği basın toplantısı ile "Demokratikleşme Paketi`nin içeriğini kamuoyuyla paylaştı.
Erdoğan, konuşmasına "Çeşitli dillere yapılan tercüme yoluyla ulaştığımız, dünya üzerindeki sevgili Türkiye dostları, değerli kardeşlerim, sesimizi Türkiye`ye ve dünyaya duyuran, medyamızın çok değerli mensupları, hanımefendiler, beyefendiler, sizleri en kalbi muhabbetlerimle selamlıyor; birazdan Türkiye`ye ve dünyaya ilan edeceğimiz demokratikleşme paketinin, ülkemiz, milletimiz, bölgemiz; ekonomimiz ve demokrasimiz; en önemlisi de birliğimiz ve kardeşliğimiz için hayırlara vesile olmasını Allah`tan niyaz ediyorum" diyerek başladı.
Paketin oluşumuna katkı sağlayan çalışma arkadaşlarına, ilgili kurum ve kuruluşlara şükranlarını ifade eden Erdoğan, "3 Kasım 2002 seçimlerinde ve sonraki her seçimde bizi destekleyen, bu 11 yıllık reform sürecinin bizzat sahibi olan, reform kararlılığımızı her daim diri tutan ve bizi muhafaza eden bu noktada desteklerini esirgemeyen aziz milletimize, konuşmamın en başında teşekkür ediyorum. Gazi Mustafa Kemal`den, bir demokrasi şehidi olarak gönüllerimizde silinmez yer edinen merhum Adnan Menderes`e, değişim sevdalısı merhum Turgut Özal`dan, bütün bir ömrünü Türkiye`nin özgürleşmesine adamış merhum Erbakan`a kadar, Türkiye`nin büyümesi, kalkınması, demokratikleşmesi ve özgürleşmesi için mücadele vermiş herkese buradan milletçe minnettarlığımızı ifade ediyorum" diye konuştu.
Erdoğan, özellikle, 3 Kasım 2002 seçimleriyle oluşan, 11 yıl boyunca da aynı istikamet doğrultusunda fedakarca görev yapan, milli iradeyi en güçlü şekilde savunup, milletin talepleri doğrultusunda çalışan Meclis`e, milletvekillerine, şu an görevde bulunan ya da 11 yıl içinde çeşitli görevlerde bulunmuş, Türkiye`nin reformlarına katkılar sağlamış, Türkiye`nin demokratikleşmesi için çalışmış herkese teşekkür etti.
"Uzun soluklu bir sürecin sadece bir safhası"
"Birazdan açıklayacağımız paket, elbette 11 yıllık uzun soluklu bir sürecin sadece bir safhasıdır" diyen Erdoğan, uzun soluklu sürecin bu safhasında, paketin hazırlanmasında emeği geçen Başbakan yardımcılarına, bakanlara, genel başkan yardımcılarını, milletvekillerine, bürokratlara ve tüm kurumlara da şükranlarını ifade etti.
Erdoğan, Türkiye`nin, terörle mücadele kadar, demokratikleşme hafızasını da kaydeden ve değerlendiren, bu paketin oluşumunda koordinasyon görevi yapan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığına ayrıca teşekkürlerini iletti.
Türkiye için gerçekten tarihi bir anı yaşarken, özellikle teşekkürü hak eden, özellikle şükran ve minnet ifadelerini hak eden bir kesim olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Tarih sahnesine çıktığımız andan bugüne kadar, hürriyet ve istiklalimiz için sayısız şehitler verdik. Her bir şehidimiz, fedakarca ve kahramanca canını ortaya koyarken, arkasında kalan ülkesinin ve milletinin, huzur, hürriyet ve istiklal içinde yaşamasını hep arzu ediyorlardı. Bugün biz, bu demokratikleşme paketini açıklarken, aslında, işte tüm o şehitlerimizin de arzularını bir kez daha yerine getiriyoruz. Terörün son bulması, akan kanın durması, gözyaşlarının dinmesi öncelikli olarak şehit ailelerinin, şehit yakınlarının arzu ve temennisidir. İç barışımızı güçlendirecek, toplumsal birlik ve bütünlüğümüzü geliştirecek, huzurumuzu tahkim edecek her adım, milletimizin en büyük temennisidir. Bu demokratikleşme paketiyle, Türkiye`nin istiklalini güçlendiriyor, özgürlük alanını daha da genişletiyor, ufkunu daha da açıyor ve umudunu daha da çoğaltıyoruz. En önemlisi de bu paketle, şehitlerimizin uğruna can verdikleri milletimizin, birliğini, kardeşliğini, dayanışmasını daha da pekiştiriyoruz. Böylece vasiyetlerini yerine getirdiğimiz tüm şehitlerimizi, bu anlamlı günde bir kez daha rahmetle ve minnetle yad ediyor, Allah onlardan razı olsun, mekanları inşallah cennet olsun diye dua ediyoruz."
"Paket, ilk değil, bir son da değil"
"Bugün ülkemiz ve milletimiz açısından tarihi bir anı yaşıyor, çok önemli bir aşamaya geçiyor, Türkiye`yi daha da büyütmek için önemli adımları atıyoruz" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Burada şu hususun altını özellikle çizmek istiyorum, bugün açıklayacağımız demokratikleşme paketi, bir ilk değildir, bir son da olmayacaktır. Bu paket bir ilk değildir. Zira, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal`in devrim niteliğindeki adımları Türkiye`yi her yönden ileri standartlara ulaştırmayı, muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmayı hedeflemiştir. 1950`de başlayan demokratikleşme tarihimiz boyunca da nice önemli adımlar atılmış, nice cesur reformlar gerçekleştirilmiştir. Özellikle, 3 Kasım 2002 seçimleriyle oluşan parlamento ve iş başına gelen Hükümetimiz, 11 yıllık süreç içinde çok önemli reformlar gerçekleştirmiş, demokratikleşme yolunda çok cesur adımlar atmıştır. Bugün açıklayacağımız paket, Türkiye`nin demokratikleşme tarihinin, özellikle de son 11 yıllık sürecin tabii bir sonucudur.
Bu paket, bir son da değildir. Zira, insanoğlu var oldukça değişim ve tekamül devam edecek, şartlar değiştikçe yeni ihtiyaçlar ortaya çıkacaktır. Dahası, Türkiye, demokratikleşme sürecinde yaşanan kesintiler nedeniyle, ayağında prangalarla, zincirlerle, ağırlıklarla bugüne kadar ulaşmıştır. Açıklayacağımız paket, elbette Türkiye`yi bütün prangalarından kurtaracak, bütün tortuları temizleyecek bir paket değildir; ancak, bu istikamette, bu hedef doğrultusunda çok önemli bir aşamadır, nihai hedefe ulaşmak için de çok önemli bir eşik noktasıdır."
"Son nokta olarak asla görmüyoruz"
Başbakan Erdoğan, 11 yıl boyunca, yaptıkları reformları nasıl bir son nokta olarak görmediyseler, bugün açıklayacakları ve başlatacakları reformları da bir son nokta olarak asla görmediklerini bildirdi.
"Türkiye değiştikçe, şartlar iyileştikçe ve olgunlaştıkça, dirençler ortadan kalktıkça; siyaset, bir hak arama yöntemi olarak, bir sorun çözme yöntemi olarak daha fazla güç kazandıkça, yeni reformlar, yeni hak ve özgürlükler Türkiye gündeminde kaçınılmaz olarak yerini alacaktır" değerlendirmesinde bulunan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Milletim de, sizler de takdir edersiniz ki, Türkiye`nin demokrasi ve özgürlük ihtiyaçlarına, bir kerede ve bütün zamanlar için cevap verecek bir paket talebi, makul ve rasyonel bir beklenti olamaz. Böyle bir beklentinin, siyasetin ve toplumun tabiatıyla çelişeceği açıktır. Bunu ben geçtiğimiz haftalarda da ifade ettim. Gönül isterdi ki, 11 yıl önce, Hükümet görevini devraldığımız gün, bir tek paketle tüm yasakları kaldıralım, tüm kısıtlamalara son verelim, bütün özgürlüklerin önünü açalım. Ancak, özellikle Türkiye siyasetinin buna müsait olmadığını aziz milletim çok iyi gördü ve görüyor. Çözüm, demokrasi, hak ve özgürlükler, barış kavramlarını dillerinden düşürmeyen parti ve siyasetçilerin, 11 yıl boyunca bu kavramlar karşısında, değişim karşısında nasıl bir direnç oluşturduklarını milletim gördü, yaşadı ve bugün de görüyor, yaşıyor."
Çözümsüzlüğün bir siyaset tarzına dönüştüğü, siyasetin, çözüm değil, çözümsüzlük arayışı içinde üretildiği bir siyasi ortamda, reform yapmanın son derece zor olduğunu ifade eden Erdoğan, "Biz, 11 yıl boyunca işte bu zora rağmen, bu dirence rağmen reformlar yaptık" dedi.
"Milletimizin yüzünü güldürür, darbecilerin ise uykusunu kaçırır"
Erdoğan, "Sadece siyaset, sadece muhalefet değil; Anayasadan yasalara, bürokrasiden sivil topluma, medyadan iş dünyasına, devletin koridorlarına sirayet etmiş çetelerden, uluslararası tertiplere kadar, çok geniş bir yelpazede karşımıza çıkan çok büyük dirençlere rağmen, biz cesaretle reform süreçlerine sahip çıktık" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Darbe senaryolarına, tertiplere rağmen kararımızdan vazgeçmedik. Partimizi kapatma tehditlerine rağmen yolumuzdan dönmedik. Tahriklere, kanlı provokasyonlara rağmen değişim iradesinden geri adım atmadık. Partimize yönelik doğrudan terör eylemlerine rağmen, tehditlere rağmen biz boynumuzu eğmedik. Milli iradeye, sandığa, demokrasiye yönelik her türlü saldırıya, her türlü kışkırtmaya rağmen, milli iradeden, sandıktan ve demokrasiden taviz vermedik. Millet bize bir emanet yükledi, biz de bu emanetin hakkını vermek, bu emanetin gereğini yerine getirmek için cesaretle, kararlılıkla, dimdik durarak, aldatmayarak, Türkiye`yi bu seviyelere taşıdık, Türkiye`ye gerçekten büyük başarılar yaşattık. Çok açık söylüyorum, demokratikleşme paketleri milletimizin yüzünü güldürür, darbecilerin ise uykusunu kaçırır. Reformlar, özgürlüğe susayan toplum kesimlerini sevindirir, milletin iradesine musallat olan baskıcı, ceberrut vesayetçi odakları rahatsız eder. İleri demokrasiye doğru attığımız her adım, mağdur ve mazlum kesimleri mutlu eder, tektipçi seçkincileri, yasakçı zihniyetleri tedirgin eder. Biz, milletimizi memnun edecek, razı edecek, mutlu edecek, sevindirecek ne varsa onu yapmaya devam edeceğiz."
Paketin bir son olmadığını tekrarlayan Erdoğan, "Türkiye, artık geri döndürülemez biçimde demokrasi istikametinde ilerlemektedir. Bu paket, işte bu ilerleyişin çok mühim, tarihi bir aşamasıdır. Bundan sonra da hak ve özgürlük talepleri olacaktır, bundan sonra da demokrasimizin daha da derinleştirilmesi için tartışmalar yaşanacaktır. Esas olan, hak ve özgürlük taleplerinin, altını çiziyorum, burada siyasi bir zeminde, demokratik bir kültürle veyahut da böyle bir kültür diline getirilebiliyor ve muhatap bulabiliyor olmasıdır. Esas olan, hak ve özgürlük taleplerinin, şiddetin, silahın dışlandığı bir ortamda, siyasetin meşru araçlarıyla dillendirilmesi ve mücadelenin de siyasi zeminde verilmesidir" diye konuştu.
"Silah, meşru demokratik bir hak talebinin yerini tutamaz"
"Yumruklar sıkılıysa, tokalaşma, ellerin birleşmesi mümkün değildir" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Gönüller kapalıysa, kalpler birbirine karşı kaskatı kesilmişse, oradan gönül birlikteliği çıkmaz. Fikirler değil, silahlar konuşuyorsa, oradan çözüm hiçbir zaman sadır olmaz. 11 yıl boyunca, bütün gayemiz, o sıkılı yumrukları çözmek, o kaskatı kesilmiş kalpleri yumuşatmak, silahların konuşmasını önleyip, fikirlerin konuşmasını sağlamak yönünde olmuştur. 11 yıl boyunca, siyaseti, siyasetin zeminini, siyasetin sorun çözme kabiliyetini güçlendirmek için yoğun gayret sarf ettik. Sorunları siyaset kurumu çözecekse elbette halkla beraber çözecektir. Toplumsal kabul, toplumsal destek her türlü demokratik adımın enerji kaynağını oluşturur. Biz, ne yaptıysak milletimizle birlikte yaptık, milletimizin desteğini alarak yaptık. Oturdukları yerden ahkam keserek ileri vaadlerde bulunanlar öncelikle halkın hissiyatını, halkın kabul ve rızasını sağlamak durumundadır. Nasıl halka rağmen düzen kurmaya çalışanlar başarılı olamadıysa, halka rağmen ileri adımlar atmak da mümkün değildir."
Tektipçi veya özgürlükçü rejimin de halka rağmen tesis edilemeyeceğini ifade eden Başbakan Erdoğan, "İşte bu yüzden biz demokratikleşmeyi halkımızla birlikte gerçekleştirmenin gayreti içindeyiz" diye konuştu. 2002 sonunda Avrupa Birliği turlarına çıkarken en çok vurgu yaptıkları konunun demokratikleşmenin bir zihniyet değişimini gerektirdiği olduğunu hatırlatan Erdoğan, bu zihniyet değişiminin birlikte başarıldığı ölçüde daha ileri hedeflere ulaşabileceğini söyledi.
"Meşruiyetin kaynağı artık millettir"
"Bu paket, Türkiye’nin ulaştığı seviyenin aslında bir tezahürüdür" ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Artık Türkiye’de, kimlik dayatan, makbul vatandaşı tanımlayan, vatandaşlarının kökeniyle, inancıyla, dünya görüşüyle uğraşan bir devlet yoktur. Artık Türkiye’de, vatandaşının ihtiyaçlarına, taleplerine, çığlığına, feryadına kulak tıkayan, vatandaşını asimile eden, taleplerini reddeden, ihtiyaçlarını inkar eden bir devlet anlayışı yoktur. Bu ülkede artık, kamu alanını otoriter kılan bu alanı, kendi tanımladığı makbul vatandaşa benzemeyenlere cehennem haline getiren bir devlet anlayışı yoktur. `İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın` Türkiye`de devlet, işte bu anlayışa dönmüştür, yani özüne, aslına rücu etmiştir. Son 11 yılda, hukuk ve demokrasi alanında yaşadığımız sessiz devrimle yukarıdan dayatmacı, buyurgan, ceberrut, kibirli bir devlet ve siyaset anlayışı, artık tarihin çöp sepetinde yerini almıştır. Bugün Türkiye’de, insanıyla, vatandaşıyla var olan, insanı için var olan, bütün vatandaşlarına karşı aynı mesafede duran bir devlet anlayışı vardır. Milletine efendilik eden değil milletine hizmetkar olma aşkıyla bu yola çıkmış bir iktidar vardır. Meşruiyetin kaynağı artık millettir. Türkiye’de, hem ilke olarak, hem teorik, hem de pratik olarak, söz, yetki ve karar artık millettindir."
Türkiye’nin demokrasiye, çok partili sisteme, sancılı bir sürecin sonunda, 1950`de geçtiğini hatırlatan Erdoğan, "Bu dönemde Türkiye, her bakımdan adeta tıkır tıkır işleyen bir saat iken 1960 müdahalesiyle bu saatin zembereği kırılmış, bu saat durdurulmuştur" dedi.
Milletin ihtiyaçlarının, taleplerinin, değerlerinin 1960 müdahalesiyle çok ağır bir baskı altına alındığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, "27 Mayıs’ın o kara gölgesi ne yazık ki bugün bile aslında Türkiye’nin üzerindedir" diye konuştu.
Anayasanın birçok maddesiyle, birçok yasalarıyla ve kurumlarıyla 27 Mayıs`ın yaşatılmak istendiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ne yazık ki 27 Mayıs’ta şekillenmiş bir siyaset, devlet, bürokrasi, medya, üniversite, sivil toplum anlayışı, bugün bile belli alanlarda, çeşitli biçimlerde varlığını idame ettirmektedir. Esasen, Türkiye’de değişimin önündeki en büyük engel, açık açık ifade ediyorum, 27 Mayıs’ın o karanlık gölgesidir, 27 Mayıs’ın bugün bile çeşitli kesimlerce yaşatılan zihniyetidir. Elime o dönemlerin gazete arşivlerinden gelen bazı örneklerini gördüğümde atılan başlıkların bile aynı olduğunu görüyorum. Bu çok garip bir tesadüftür. Başta Anayasa`da ve siyasette olmak üzere bu zihniyet değişmediği müddetçe, Türkiye’de değişim zor olmaya, meşakkatli olmaya devam edecektir. Ancak saati durdurulsa da, zembereği parçalansa da Türkiye’de millet, zamanın ruhunu kavramayı her zaman başarmış, millet devletin, bürokrasinin, hatta siyasetin önünde ilerlemiştir. Milletimiz her yeniliğe açık olmuş, yeniliklere çok hızlı ayak uydurmuş, hatta devleti ve siyaseti dönüştüren de bizzat milletin kendisi olmuştur. Şimdi, şu andan itibaren, bu paketin açıklandığı andan itibaren, aynı zihniyetin, 27 Mayıs refleksleriyle, malum korkuları canlandırmaya çalışacağına hiç ama hiç kuşku yoktur. Hiç endişeniz olmasın. Sarf edilecek cümleleri tahmin etmek bile hiç güç değildir."
"Korkaklar, zafer anıtı dikemezler"
11 yıl boyunca attıkları her adımda, yaptıkları her reformda söylenenlerin şu andan itibaren yine ezberden dile getirileceğini ifade eden Erdoğan, "11 yıl boyunca, her reformla birlikte `Türkiye bölünüyor, parçalanıyor, dağılıyor` iddiasını dile getirdiler, göreceksiniz bunları bugün de aynı şekilde söyleyeceklerdir" dedi.
11 yıl boyunca, her reformdan sonra milleti korkutanların bugünden itibaren de bunu yapmaya çalışacağını söyleyen Başbakan Erdoğan, "11 yıl boyunca değişimden her zaman ürktüler, çekindiler, değişimin hep karşısında durdular, göreceksiniz bugünden itibaren de yine değişimin karşısında duvar olmayı sürdürecekler. Ama biz 11 yıl boyunca, 27 Mayıs zihniyetinin, statükonun, çözümsüzlükten beslenme siyasetinin milletin taleplerinin önüne geçmesine izin vermedik, bugün de vermeyeceğiz" diye konuştu.
"Muhalefet, artık dilini, üslubunu, en önemlisi de siyaset yapma tarzını değiştirmek, millete ayak uydurmak, büyüyen Türk vizyonuna, ona göre hareket etmek zorundadır" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Türkiye 2013 yılını yaşarken, 1960’da durdurulan saatte kilitlenip kalmak, muhalefet adına, demokrasimiz adına, Türkiye adına bir talihsizliktir. Ben bunu defalarca ifade ettim, unutmayın İstiklal Marşı’mızın ilk kelimesi, `Korkma` diyor. Korkaklar, zafer anıtı dikemezler. Değişimden, yeniliklerden, ileri standartlardan korkanlar, bir milim dahi ilerleme kaydedemezler. Siyasetlerini korku üzerine, korkutmak üzerine kuranlar, değişimin karşısında ayakta duramaz, varlıklarını idame ettiremezler. Türkiye’nin bölünme, parçalanma, gerileme diye bir meselesi asla yoktur ama Türkiye’nin muhalefet diye bir sorunu vardır. Türkiye’nin kendisi hiçbir politikası, hiçbir proje üretmeyen, üretemeyen, sadece yapılana, yapılmak istenene karşı çıkan bir muhalefet anlayışıyla yoluna devam etmesi fevkalade zordur. Kendi hatasını, kendi eksiğini görmeyen, sorgulamayan muhalefetin, adeta milleti suçlar hale geldiğini görüyoruz. Muhalefetin, artık bu korku söylemini, korkutma üslubunu bir kenara bırakması, hem değişmesi hem de değişimin önünde engel olmaktan çıkması gerekiyor. Yeni Türkiye`ye, büyük Türkiye`ye, büyük Türkiye vizyonuna yakışan bir muhalefet, inanın Türkiye’nin hakkıdır ve bu artık ertelenemez bir ihtiyaç halini almıştır."
"Millet ne dediyse biz onu yapıyoruz"
Diğer taraftan bir başka zihniyetin daha paket açıklanmadan, `Dağ fare doğurdu` bahanesinin hazırladığı tahmininde bulunduğunu dile getiren Erdoğan, "Paketten, insanoğluna ölümsüzlük iksiri isteyenler veyahutta ölümsüzlük iksiri bekleyenler, irrasyonel bir beklentinin içindedirler, abartılı bir bekleyişin içindedirler. Kuşkusuz hayal kırıklığına uğrayacaklardır" dedi.
Erdoğan, bugüne kadar taş üzerine taş koymayıp sadece kendilerini taşa tutanların, bundan sonra da yapılanları tezyif etmeyi, küçük göstermeye çalışmayı sürdüreceklerini söyledi. Sorundan beslenenlerin ileri çözüm laflarını sadece çözümsüzlük çağrısı olarak nitelendiren Başbakan Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu:
"11 yıldır yaptığımız hiçbir reforma destek olmayan, sadece gerilim üreten bu zihniyetin bugünkü reformları alkışlamasını da beklemiyoruz. Biz, yüzümüzü millete çevirdik, sadece ve sadece milletimizin hissiyatını ölçü olarak alıyoruz. Bu paketin kıymetini en iyi, bu işin dertlisi olanlar, yüreği yananlar, ocağına ateş düşenler bilir. Bu paket, acıların tedavisi, özellikle, ölümlerin son bulması, akan kanın durması, akan göz yaşlarının dinmesi noktasında son derece önemli bir adımdır. Bu paket, bir istikamet çizmektedir, bir kapı aralamaktadır. Bu paket, 11 yıl önce hayali dahi kurulamayan, telaffuzu dahi yasak olan hak ve özgürlükleri getiren bir pakettir. Yine tekrar ediyorum, Bu bir aşamadır, bir basamaktır, büyük Türkiye istikametinde çok önemli bir safhadır. Türkiye, siyasetin, hukukun, demokrasinin rehberliğinde, milletin desteğiyle bugünlere ulaşmıştır, bu şekilde devam ederek, çok daha ilerisine mutlaka ulaşacaktır. Bu paket, birilerinin dediği gibi dayatmanın eseri değildir. Bu paket, bir müzakerenin, bir pazarlığın eseri asla değildir. Demokratik hak ve özgürlükler, müzakerenin, pazarlığın, dayatmaların konusu olamaz. 11 yıl boyunca hiçbir reformu dayatmalarla, baskıyla, pazarlıkla açıklamadık. Millet ne dediyse, biz onu yaptık ve yapıyoruz. Milletimiz için hayırlı olan neyse, biz onu yaptık ve bugün de onu yapıyoruz. Milletimizin talepleri, ihtiyaçları neyse, biz ona kulak verdik ve bugün de onun gereğini yapıyoruz. Paket, çözümler itibarıyla sürprizlerden ibaret ama sorunların hiç biri sürpriz değildir. Paketin gizlendiği, saklandığı, kamuoyunda tartışılmadığı eleştirisinin son derece temelsiz olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum. Pakette yer alan sorunlar, çoğunluğu son 30 yılın olmak üzere, Cumhuriyet tarihimiz boyunca var olan ve sürekli konuşulan sorunlardır."
Seçim sistemi
Erdoğan, yeni seçim sistemiyle ilgili üç farklı alternatifi de tartışmaya açtıklarını belirterek, "Mevcut sistemle yani yüzde 10 barajıyla devam edebiliriz. Barajı yüzde 5`e çekip, 5`li gruplandırmayla Daraltılmış Bölge Seçim Sistemini uygulayabiliriz. Üçüncü seçenek olarak da, ülke barajını tamamen kaldırarak, Dar Bölge Seçim Sistemini getirebiliriz. Bu üç seçeneği önümüzdeki günlerde tartışacak, Türkiye için en doğrusu, en isabetlisi hangisiyse, o yönde düzenlemeyi Meclis`e getirecek, yolumuza o şekilde devam edeceğiz" dedi.
Başbakan Erdoğan, Başbakanlık Yeni Bina`da düzenlediği basın toplantısında, her bir sorun alanıyla ilgili tüm tartışma, görüş, öneri ve tavsiyelerin dikkate alındığını, çözümlerin de ona göre şekillendiğini belirterek, "Gönül isterdi ki, bütün bu sorunların kaynağı olan Anayasa yeniden yapılabilse ve sorunlar kökten çözüme kavuşabilseydi. Biz iktidar olarak `yeter ki üzümü beraber yiyelim` dedik. `Sizin sayınızın toplamda 220 olması, bizim sayımızın 326 olması böyle bir çalışmayı gerçekleştirmemize mani değil` dedik. Biz, böyle bir uzlaşma komisyonuna üç üye verirken 220`lik muhalefet dokuz üyeyle katıldı. Onları da geçtik. Orada zaten bir uzlaşma diye bir şey söz konusu değil maalesef. Şu anda 59 madde, aklımda kaldığı kadarıyla, madem 59 maddede uzlaştınız, şu anda bu 59 maddeyi hemen 15 gün içerisinde Meclis`ten geçirelim, dörtlü mutabakat var, bir mesafe alın. Az değil, 59 madde. Bir taraftan burada bu mesafe alınırken diğer taraftan komisyon yine çalışmalarına devam etsin. Buna mani bir hal yok. Bakın, buna da yaklaşmadılar. Niye? Mesele ipe un sermek. Bir iş yapalım, bir işi başaralım... Böyle bir dert yok. Bugün çözümün karşısında duran, her çözüm girişimini sabote etmek için çalışan böyle bir muhalefetle, ne yazık ki yeni bir Anayasa da mümkün olamadı" diye konuştu.
Yaptıkları bütün reformlarda olduğu gibi bu reform paketinde de referans noktasının önce millet olduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, parti programlarının, özellikle 4`üncü Büyük Kongre`de açıklanan "2023 Siyasi Vizyonu"nun referansları arasında olduğunu kaydetti. Erdoğan, Parti programına bakanların, tüzüğü inceleyenlerin, çeşitli kongrelerdeki açıklamaları takip edenlerin, seçim beyannamelerindeki tabloyu izleyenlerin bugün de geçmişte de yapılan bir çok reformun orada yer aldığını göreceklerini belirtti.
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Evrensel hak ve özgürlükler, altına imza attığımız uluslararası anlaşma ve şartlar bizim referansımızdır. Katılım müzakerelerini başlattığımız, aday ülke olduğumuz Avrupa Birliği Müktesebatı bizim referansımızdır. Bugüne kadar, çeşitli sorunlar için yaptığımız çalıştaylar, hazırlanan raporlar, Akil İnsanlar Heyeti`nin çalışmaları bizim referansımızdır. Pakette açıklayacağımız her bir maddenin, işte bu referansların bir ya da bir kaçına tekabül ettiğini göreceksiniz. Burada özellikle bir noktanın altını çiziyorum, bundan tam 1 yıl önce, yine bir 30 Eylül gününde, Partimizin 4`üncü Büyük Kongresini gerçekleştirdik. O Kongrede, kamuoyuna, 63 madde halinde, 2023 vizyonumuzu açıkladık. 10 yıllık bir vizyon olmasına rağmen, sadece 1 yıl içinde, bu 63 maddenin önemli bir çoğunluğunu yerine getirdiğimizi, bir kısmında sürecin hızla devam ettiğini göreceksiniz. Yani açıklayacağımız paket, 2001`de, partimizi kurduğumuz andan itibaren başlayan uzun soluklu yürüyüşün, verdiğimiz sözlerin, milletimize açıkladığımız plan, proje ve hedeflerin yerine getirilmesidir.
Pakette, milletimizden gizlenen, saklanan, referanslar anlamında yeni hiçbir şey yoktur. Her bir maddenin sözü geçmişte verilmiştir. Her bir madde, geçmişte hedef olarak ortaya konulmuştur. Her bir madde, seçimlerde milletimizden teyit almıştır."
"Her yaşam tarzı bizim teminatımız, güvencemiz altındadır"
Paketin içeriğine geçmeden, bazı hususları hatırlatmak istediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu ülkede, bu topraklar üzerinde, ay yıldızlı bayrağımız altında, 76 milyon, her bir fert olarak, biriz, beraberiz, kardeşiz ve birlikte Türkiye`yiz. Bize oy verenlerle ya da vermeyenlerle birlikte yaşadığımız, birlikte yürüdüğümüz bir yolun, bir istikametin içindeyiz. Nasıl ki her bir vatandaşın talep, arzu, istek ve ihtiyaçları bizim için önemliyse, her bir vatandaşın, korkusu, endişesi, tereddüdü de bizim için son derece önemlidir.
Biz burada gelip geçiciyiz. Kalıcı olan millettir. Kalıcı olan, eserlerdir. Biz, sadece bizi sevenler tarafından değil, muarızlarımız tarafından, muhaliflerimiz tarafından da takdir edilmeyi istikamet tarzı olarak benimsemiş bir kadroyuz. Bunu defalarca ifade ettik, icraatlarımızla defalarca ortaya koyduk, biz, 76 milyonun nazarımızda bir ve beraber olduğuna inanan bir iktidarız. Biz batıya bakarken doğuyu, güneydoğu`yu görmezlikten gelen iktidar olmadık. Biz, kuzeye bakarken güneyi görmezlikten gelen bir iktidar olmadık. Biz, 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarında yaşayan tüm vatandaşlarımıza hizmeti, hizmetkar olmayı kendine hedef telakki eden bir iktidar olduk.
En başından itibaren, herkesin birlikte yaşayacağı, bir arada ve birbirine hoşgörü içinde yaşayacağı bir ülke inşa etmenin mücadelesini verdik. Siyasi görüşler farklı olabilir. İdeolojiler, diller, inançlar, mezhepler, yaşam tarzları farklı olabilir. Sorunlar, sıkıntılar, kaygılar, çözüm önerileri farklı olabilir. Ama ortak olan bir şey var, aynı geminin içindeyiz ve aynı istikamete, aynı limana, aynı büyük Türkiye hedefine birlikte gidiyoruz. Birbirlerine müdahale etmedikleri sürece, her yaşam tarzına saygılıyız, bizim teminatımız, güvencemiz altındadır onlar. Bugüne kadar bunu yaptık, bundan sonra da bunu muhafaza edeceğiz. Birbirlerinin özgürlük alanlarına müdahale etmedikleri sürece, her türlü özgürlüğü savunduk ve savunmaya devam edeceğiz. Birbirlerinin değerlerini tehdit etmedikleri sürece, her türlü değeri baş üstünde tuttuk, tutmaya devam edeceğiz.
İnsanın, insan olmaktan kaynaklanan her hakkını savunmak, bunun için mücadele vermek, insan olarak bizim mesuliyetimizdir. Dışlamadan, ayırt etmeden, ötelemeden, horlamadan geleceği inşa edeceğiz. Bin yıldır bir ve beraber yaşadığımız bu topraklarda, aynı hedef ve idealler doğrultusunda, ebediyyen bir ve beraber olacağız. Konuşacağız, istişare edeceğiz, birbirimizin görüşlerine değer verecek, birbirimize yüreklerimizi açacağız, açmamız gerekir. Silahı, şiddeti, sıkılı yumrukları, vandallığı, hakareti elimizin tersiyle itecek, dil ile, gönül ile konuşacak, her sorunumuzu birlikte çözeceğiz."
"Yasal ve idari düzenlemelerle hayata geçecek"
Başbakan Erdoğan, "olamaz" denilenlerin 11 yıl içinde kahir ekseriyetiyle "olur" hale geldiğini, imkansızları mümkün kıldıklarını, hayalleri hedefe dönüştürdüklerini belirtti. Milletçe çok büyük sevinçlerin birlikte inşa edildiğini, birlikte yaşandığını kaydeden Erdoğan, "İnşallah çok daha fazlasını yapacağız. Bir olmaya, iri olmaya, diri olmaya devam edecek, herkesin gönül huzuruyla, emniyetle, hoşgörüyle, kardeşçe yaşadığı bir Türkiye`de nefes alıp vermeyi birlikte sürdüreceğiz. İşte bu paket, bunu sağlayacak aşamalardan biridir" diye konuştu.
Önyargısız biçimde ele alındığında bu paketin, on yılların tortusunu kaldırdığının, on yılların sorunlarına çözüm ürettiğinin ve kardeşliği daha da güçlendirdiğinin açık şekilde görüleceğini söyleyen Başbakan Erdoğan, paketin hayırlı olmasını, ülke, millet ve bölge için yeni bir dönemin, yeni bir sürecin kapılarını aralamasını, kardeşliği ve Türkiye`yi yüceltmesini diledi.
Demokratikleşme paketindeki reformların bir kısmının yasal düzenleme gerektirdiğini, bir kısmının da Bakanlar Kurulu kararı, yönetmelik değişikliği ve genelgeler gibi idari düzenlemelerle hayata geçeceğini kaydeden Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sizlere öncelikle yasal düzenleme gerektiren reformlarımızı sıralamak arzusundayım. Bazı kanunlarda yapacağımız değişikliklerle, çıkaracağımız bazı kanunlarla, siyasi hakları daha da genişletiyor, on yıllardır devam eden tartışmalara artık son veriyoruz.
Bu kapsamda öncelikle, seçim sistemini değiştirmek için önemli bir adım atıyor, seçim sistemini tartışmaya açıyoruz. Türkiye`deki mevcut seçim sistemi, özellikle 12 Eylül müdahalesinin ardından her zaman tartışma konusu olduğunu biliyoruz. Her zaman eleştiri konusu oldu. Hemen tüm siyasi partiler de, seçim sisteminin değişmesi gerektiğini ifade ettiler ve ediyorlar. Şunu altını çizerek ifade etmek istiyorum, mevcut seçim sistemi, yüzde 10 barajı, AK Parti`nin getirdiği bir sistem değildir. Bunu bilenlerimiz var, bilmeyenlerimiz var. Biz, 2002 seçimlerine girerken bu sistem uygulanıyordu, biz bu sisteme tabi olarak o seçime girdik. Yüzde 10 barajı vardı. Daha partimizi kurarken, mevcut seçim sisteminin katılımcılıktan uzak olduğunu, değişmesi gerektiğini güçlü şekilde biz de ifade etmiştik.
Geçen yıl, 30 Eylül`deki 4`üncü Büyük Kongremizde yayınladığımız 63 maddelik Siyasi Vizyon belgemizde de, 2023 Vizyonumuz çerçevesinde seçim sistemini değiştireceğimizi bir hedef olarak ortaya koymuştuk. Gerek Akil İnsanlar Heyeti raporlarında, gerek Avrupa Birliği İlerleme Raporlarında, gerekse bugüne kadar hazırlanmış bir çok raporda, seçim sistemindeki sorunlar dile getirilmişti. Tüm öneri, tavsiye, eleştirileri gözden geçirdik ve bu sorunu çözmek için bir adım atıyoruz.
Yeni seçim sisteminin nasıl olması gerektiği konusunda biz bir tek seçenek sunmuyoruz, 3 farklı alternatifi tartışmaya açıyoruz. Mevcut sistemle yani yüzde 10 barajıyla devam edebiliriz. Barajı yüzde 5`e çekip, 5`li gruplandırmayla Daraltılmış Bölge Seçim Sistemini uygulayabiliriz. Üçüncü seçenek olarak da, ülke barajını tamamen kaldırarak, Dar Bölge Seçim Sistemini getirebiliriz. Bu üç seçeneği önümüzdeki günlerde tartışacak, Türkiye için en doğrusu, en isabetlisi hangisiyse, o yönde düzenlemeyi Meclis`e getirecek, yolumuza o şekilde devam edeceğiz."
Siyasi haklarla ilgili düzenlemeler
Siyasi haklar alanındaki ikinci düzenlemeyi "Siyasi Partilere Devlet Yardımı" konusunda yaptıklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Siyasi partilere devlet yardımının kapsamını genişletiyoruz. Siyasi Partiler Kanunu`nun Ek 1`inci maddesini değiştiriyor, devlet yardımı için yüzde 7 olan mevcut oranı yüzde 3`e çekiyoruz. Yani seçime katılan siyasi partilerden yüzde 3`ü aşan oranda oy alanlara da, Hazineden ayrılan toplam kaynak içinden devlet yardımı yapılacak. Bu düzenlemenin de, siyasi partilerimizi güçlendireceğine, katılımcılığı artıracağına, rekabetin daha adil hale gelmesine katkı sağlayacağına inanıyoruz.
Bir başka düzenlemeyle, siyasi partilerin teşkilatlanmalarına da kolaylık getiriyoruz. Siyasi Partiler Kanunu`nun 20`inci maddesini değiştiriyoruz, ilçede teşkilatlanma için beldelerde teşkilat kurma zorunluluğunu kaldırıyoruz. Mevcut durumda, bir ilçede teşkilatlanmak için, ilçe sınırları içerisindeki beldelerin en az yarısında teşkilat kurma zorunluluğu vardı. Bunu kaldırıyor, `Beldelerde teşkilat kurulması zorunlu değildir` ibaresini getiriyoruz.
Bir başka düzenlemeyle, siyasi paritlerde eş genel başkanlığın önünü açıyoruz. Bu alanda uluslararası örnekleri inceledik, demokrasilerdeki işleyişe baktık ve ilgili yasa maddesini değiştirmeyi uygun gördük. Seçim Kanunu`nun 15`inci maddesine bir ek yapıyor, tüzüklerinde yer almak ve 2 kişiden fazla olmamak kaydıyla, partilere eş genel başkanı sistemini uygulama imkanı getiriyoruz."
Farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda
Bir başka yasal düzenlemeyle siyasi partilere üyelikte engelleri kaldırdıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Siyasi Partiler Kanunu`nun 11`inci maddesinde yapacağımız değişiklikle, siyasi partilere üye olmayı daraltan, kısıtlayan bazı engelleri ortadan kaldırıyoruz. Seçim Kanunu hükümlerine göre, oy verme hakkına sahip olan herkesin, siyasi partilere de üye olabilmesinin önünü açıyoruz. Bu amaçla, 11`inci Maddenin B bendindeki 6 kısıtlayıcı engeli ortadan kaldırıyoruz.
Yine Siyasi Partiler Kanunu`nda yapacağımız değişiklikle, farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda imkanını getiriyoruz. 298 Sayılı Kanun`un ilgili maddesini değiştirerek, siyasi parti ve adaylar tarafından yapılacak her türlü propagandada Türkçe`nin yanında farklı dil ve lehçelerin de kullanılabilmesini mümkün hale getiriyoruz. Aynı şekilde, ön seçimlerde farklı dil ve lehçelerde propaganda imkanını getiriyoruz. Siyasi Partiler Kanunu`nun 43`üncü maddesindeki kısıtlayıcı hükmü kaldırıyor, ön seçimlerde de Türkçe`den başka bir dil ya da lehçeyle propaganda imkanını tüm partilere sağlıyoruz."
Erdoğan`ın konuşmasından öne çıkan bazı başlıklar şöyle:
Belirli suçlar, kişinin, dili, ırkı, milliyeti, rengi, cinsiyeti, engelliliği, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini veya mezhebi nedeniyle işlenirse, cezası daha da ağırlaşacak.
Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu kuruyoruz.
Yaşam tarzına saygıyı TCK ile güvence altına alıyoruz.
Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin sürelerini uzatıyoruz.
Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde hükümet komiseri uygulamasına son veriyoruz... Yükümlülükler düzenleme kurulları tarafından yerine getirilecek.
Eğitim
Özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitim verilmesini mümkün hale getiriyoruz.
İlkokullardaki öğrenci andı uygulamasını kaldırıyoruz.
Köy isimlerinin değiştirilmesinin önündeki yasal engeli kaldırıyoruz.
Kişisel verilerin korunmasına yasal güvence getiriyoruz. Kişilerin özel bilgileri ilgisiz kişiler tarafından kullanılamayacak, ilgisiz kişilerle paylaşılamayacak.
Başörtüsü yasağı
Kılık kıyafet yönetmeliğini değiştirerek, kamu kurumlarında başörtü yasağını kaldırıyoruz.
Azınlıklar
Mor Gabriel, diğer adıyla Deyrulumur Manastırı