Geçtiğimiz haftalarda İstanbul Samatya’da yaşandığını Avrupalı mesai arkadaşlarımızın bize yönelttiği sorulardan öğrenmiş olduğumuz ve batı medyasında çıkan haberlere dayanan bazı sorulara ilişkin olarak bu açıklama ve sağduyu çağrısını kaleme alma gereği duyduk.
2013’ün ocak ayında İstanbul’un köklü Ermeni mahallesi olarak bilinen Samatya’da bazı Ermeni asıllı vatandaşların cinayetler sonucu hayatını kaybetmesi kadar bu olayların batı medyasında yeralış şekli de son derece önemlidir.
Herşeyden önce hayatını kaybeden Ermeni vatandaşların ailelerine başsağlığı ve sabır diliyoruz. Bu cinayetlerin bir an önce aydınlanmasını ve sorumluluların adalete teslim edilmesini diliyoruz.
İfade etmeliyiz ki İstanbul Ermenileri Türkiye Cumhuriyeti’nin asli unsurlarındandır. Birlikte yaşamanın getirdiği zenginlikle İstanbul’u İstanbul yapan topluluklardan biridir. Bu topluluğun huzurunu bozacak her türlü gelişme Türkiye’nin ve Türk insanının da huzurunu bozmaktadır.Avrupalı muhattaplarımızdan öğrendiğimiz bu üzücü olaylar son derece olumsuz ve bir an önce aydınlığa kavuşması gereken olaylardır. Her can kıymetlidir.
Diğer bir üzücü nokta ise yurt dışında yaşayan biz Türk ve Ermeni asıllı Avrupalıları olumsuz etkileyecek bir uslupla yapılan Avrupa basınındaki haberledir. Maalesef batı basını konunun ilgi çekici noktalarını işlerken o bölgenin önde gelen Ermeni temsilcilerinin ifadelerine dahi yer vermemiştir. Bu durum hem habercilik mesleğinin gereklerine uymamakta, hem de sorumluluk ve etik bakımından yeni tartışmalar ve iddialar üzerinden huzurun tehdit edilmesine yol açmaktadır.
Bu haberleri okuyan bazı Avrupalı siyasetçi, akademisyen ve gazeteciler durumun aslını bizlere sormuş ve yaptığımız sıradan bir basın turundan Avrupa basınının önemsemediği ama asıl ağızlardan yapılan açıklamaları okuduk.
İstanbul’da yaşanan bu üzücü olayların ardından Samatya’nın bağlı olduğu Fatih Belediye başkanının bizzat konuyla ilgilendiği, son sistem kameraların bölgeye yerleştirildiği ve resmi makamların suçluların yakalanması için girişim yaptıklarını ve daha da önemlisi bu olayların hırsızlık benzeri adi suçlar olması konusu üzerinde durulduğunu bizzat Samatya Surp Kevork Ermeni Kilisesi Vakfı Başkanı Yesayi Demir ifade etmiştir.
Demir, Fatih belediyesinin sitesinde şu ifadelerle durumun aslını anlatmaktadır.
“Fatih Sultan Mehmet Han, Samatya’yı Ermeni halkına hediye etti. Faillerin bir an önce yakalanıp adalete teslim edilmesi de toplumumuzu rahatlatacaktır. Sayın Belediye Başkanımız sağ olsun, bütün kayıt cihazlarını kritik noktalara koydular. Emniyet amirlerimiz her zaman söylediğim gibi inanılmaz bir titizlik gösteriyorlar. Kendileriyle çok yakın çalışıyoruz.Aldığımız bilgilere göre kriminal suçtan şüpheleniyoruz”. Ayrıca olaylar netlik kazanmadan Ermeni toplumuna yönelik bilinçli ve kasıtlı yapılmış olaylar olarak anlatılması da toplumumuzu olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir. Bundan dolayı tüm kesimlerin gerekli hassasiyeti göstermesi de ayrıca önemlidir.Samatya 560 yıldır birlikte yaşadığımız, huzur ve güven sağlanmış yerlerdendir. Bu huzur ve güvenin bozulmasına müsaade etmeyeceğiz.
Bizler Samatya’da yıllardır barış ve huzur içerisinde yaşamaktayız. Bu olaylarla tedirginliğimiz arttırmıştır. Burası bizim evimizdir. Ne olursa olsun burada hep birlikte barış, huzur ve sevgi içerisinde yaşamaya devam edeceğiz. Ayrıca yaşanan bu acı olayların toplumun büyük bir kısmı tarafından kınanması ve bizlere verilen destekler de umutlarımızı arttırmıştır. Ne amaçla işlenirse işlensin en kutsal değer olan insan hayatına yönelik bu olayları ve yapanları kınıyoruz. Faillerin bir an önce yakalanıp adalete teslim edilmesi toplumumuzu rahatlatacaktır’’
Yine saldırıya uğrayan yaşlı bir Ermeni asıllı vatandaş olan 80 yaşındaki Sultan Aykar; 50 yıldır Samatya’da her kesimden insanla birlikte yaşadım, bu olayları yapan psikopat yakalanınca hepimiz rahatlayacağız. Sadece Ermenilere karşı deyip kestirip atılmamalı’’ şeklinde konuşmuşlardır.
Bu olaylar şayet Ermeni karşıtı bir girişim ise ortaya çıkarılmalıdır. Ancak henüz netlik kazanmamışken Avrupa basınının konuyu Ermenilere karşı kasıtlı bir girişim gibi göstermesi sağduyulu bir davranış değildir. Bu üzücü olayların tekrar etmemesi ve suçluların yakalanması lazım. Ancak bu durumu önyargılı ve Ermeni yetkililere dahi kulak vermeden aktarmak sorumluluk içeren bir davranış değildir.
Bu vesileyle tekrar acılı ailelere başsağlığı diliyor, suçluların yakalanmasını bekliyor ve Avrupa basınını huzuru bozacak ön yargılı haberler yapmaktan kaçınmaya, araştırmaya ve her ilgili kesime söz hakkı tanımaya davet ediyoruz.