Şefik Birkiye: Başarılı Türk Mimar
03.08.2014 23:15
O, gerek hayat hikayesiyle, gerekse mesleki geçmişiyle bir başarı hikayesi... Babasının Dışişleri Bakanlığı’ndaki görevi sebebiyle daha küçük yaşlarda birçok ülke görüp kendisini çok çeşitli alanlarda geliştirmiş ünlü Türk mimar. Dünya çapında bir çok başarılı işte imzası olan ve “çılgın proje” lere imza atan Şefik Birkiye, kurucusu olduğu Vizzion Europe ile büyük çalışmalar yapmaya devam ediyor.
Birkiye’nin Türkiye’de son zamanlarda ses getiren eseri de Atatürk Orman Çiftliği’ndeki yeni Başbakanlık binası oldu. Şefik Birkiye, 1954 yılında Ankara’da dünyaya geldi. Eğitim hayatı Türkiye ile beraber Romanya, Almanya, Danimarka, Belçika gibi farklı ülkelerde geçti. Küçük yaşta farklı ülkeler görmek onu geliştirdi. Belçika’da mimari eğitimi gördü ve şehircilik, şehir ekonomisi, şehir hukuku gibi konularda eğitim aldı. Yurtdışında eğitim aldığı için dünyaya açılması da zor olmadı. 1979 yılında arkadaşları ile bir mimarlık bürosu kurdu ve dünya çapında bir marka haline geldi.
Şefik Birkiye ile kendisini, yurtdışındaki Türk vatandaşlarını, kurucusu olduğu VizzionEurope’u, inşa ettiği yeni Başbakanlık binasını ve projelerini konuştuk.
VizzionEurope ve çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Ben öncelikle bütün şirketlerimin ismini Vizzion olarak değiştirdim ve A’dan Z’ye proje yapmak için soyunduk. Bir arsayı seçmek, programını tespit etmek ve ona en uygun işleticileri bulmak ve inşa ederek işletmeye açmak sistemi üzerine çalışıyoruz. Bu oldukça az yapılan bir şey ama daha kaliteli proje yapmamıza izin veriyor. Böylelikle bir çok aracıyı aradan çıkartmış oluyorsunuz ve projenin her alanına hakim oluyorsunuz. Biz kullanıcıyı tatmin etme amacına uygun olarak çalışıyoruz. Birçok konuda yapının inşa edileceği şehirlerin tarihine ve adetlerine uygun, uzun vadeli dayanabilecek yüksek kalitede binalar yapmaya çalışıyoruz.
Projelerinizde nelere dikkat ediyorsunuz?
Bence en önemli kısmı şehirlerin kalitesini yapan mahalleler, caddeler, meydanlar, bulvarlar. Onların da çok fonksiyonlu olması. Çünkü bir caddede hem büro olacak, hem konut olacak, hem de ticaret yeri olacak. Çünkü tek fonksiyonlu projeler hep problem yaratıyor. Biz bunların önüne eski şehirlerin kalitesini yaratan çok fonksiyonlu evler yaparak geçmek istiyoruz.
Türkiye için planladığınız projelerinizden bahsedebilir misiniz?
Ben idealist bir mimarım diyebilirim. Benim gözümde son kullanıcıyı tatmin etmek, onun kullandığı teknikler içerisinde dayanıklı binalar yapmak ve kullanmasını en rahat hale getirmek. Bunu yapmak için de az mimarın yapabildiği, bana en motivasyon veren A’dan Z’ye karar verebilmek. Bu çok büyük bir lüks tabii. Genellikle bu tip projeler yapıyoruz. Türkiye’de de çok proje değil, örnek proje yapmak için çalışıyoruz. Mesela Taksim’de içerisinde eski binalar, moda merkezleri, gastronomi merkezleri, oteller vs. olan çok maksatlı bir adayı yeniden inşa ediyoruz. Herkesin yapmadığı çok maksatlı bir program. Bir de turizmle ilgili projelerimiz var. Belirli arsalarla da anlaştık ve İsviçre ve Fransa’da yaptığımız projelerden Türkiye’de de yapmak istiyoruz. Amacımız turizmi, turizm sezonu dışında kullanmak. Eğitim olsun, çeşitli merkezler olsun, sporcular için kamp merkezi olsun, tiyatro ve kültür merkezleri gibi turizmi çeşitli konularda kullanmak. Çünkü genellikle Avrupa’da turizm sezonu dört-beş ay ve bu oldukça kısa bir süre. Bunun öbür kısmını başka konularda kullanmak gerekli.
Atatürk Orman Çiftliği’nde yapımı devam eden yeni Başbakanlık binası projesi Türkiye genelinde çok ses getirdi. Peki bu proje nasıl ortaya çıktı?
Başbakanlık binası için uygun gördüğü yer eski Orman Müdürlüğü’nün idare binalarının olduğu bir arsaydı. Bu arsada birkaç proje yaptırılmış. Ben ikisini uzaktan gördüm. Benden de rica edildiğinde memnuniyetle bir eskiz yapabileceğimi söyledim. Sanıyorum bu projeler arasından benim yaklaşımımı tercih etti Sayın Başbakanımız. Ben çok memnun oldum. Çünkü benim yaklaşımım uzun vade dayanabilecek bir stile imza atmaktı. Her yerde yapmaya çalıştığım gibi kendi yöremizden esinlenerek Türk tarihi ve motiflerinden izlenimler alarak bunları güncel bir mimariye getirmek amacıyla çalıştık ki bu noktaları geleceğe de taşıyabilelim. Bu inşallah bir örnek olabilir. Çünkü binalar moda olmamalı. Mimari bir sanattır. Gitgide üstüne inşa edebildiğimiz, her devire adapte edebildiğimiz ve kendi yöresinin zenginliğini gösteren işler yapmalıyız. Bu proje kariyerimin en olgun zamanına rastladı. Amacım da bu binanın çok uzun yıllar dayanması. Bu yapının her tarafı da Türkiye’de şu anda çok az yapılan bahçelerle donatıldı ve bir çok yenilik içeriyor. Başbakanlık binası benim için de büyük bir fırsat oldu. Elimden geldiğimi yaptığımı sanıyorum.
Ordu Belediyesi Hizmet Binası projenizden bahsedebilir misiniz?
Proje karşılığında da ücret kabul etmediniz… Ordulu olduğum için bu projeyi benden rica ettiler ve büyük memnuniyetle belediye binasını çizdim. Tabi ki ücret almak istemedim. Bu projeden sonra şimdi de valilik binasını rica ettiler. Ondan da tabi ki bir şey isteyemeyeceğim. Şimdi de daha büyük bir proje olarak valilik binasını çiziyorum. İnsanın farklı yerlerde çalıştıktan sonra biraz da memleketine hizmet vermesi gerektiğini düşünüyorum. Benim babam Türkiye Cumhuriyeti’nin bir memuruydu ve biz bir memurun parasıyla eğitim gördük. Onun için ülkeme ve memleketime bir borcum var diye düşünüyorum.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Türkiye’de çok eski ve zengin bir mimari var ve biz bunu dünya çapında tanıtabiliriz. Türkiye’deki çeşitli bölgelerin mimarlarından faydalandığımız zaman çeşitli akımlar yaratabiliriz diye düşünüyorum. Avrupa’da buna alışığız. Türkiye’deki yeni projeleri de yarışmayla ve çeşitli cemiyetlerin de katılmasıyla seçmek ve halka sunmak gerekli. İsviçre’de yaptığımız projemizde halkla olan görüşmemiz iki sene sürdü. Onlar bölgeyi daha iyi tanıyorlar ve sizin göremediğiniz noktaları görebiliyorlar. Yarışmalar ve halkın da katıldığı karar sistemlerinin birlikte çalışacağı sistemli bir noktaya doğru gidebilirsek bu bizim noktamızı yükseltecektir. Sonrasında dünyaya örnek dahi olabiliriz diye düşünüyorum.