Birgül KAPAKLIKAYA
Bugün aldığım bir mesaj bana psikoloji konusunda yazma ihtiyacı hissettirdi.
“Psi” Yunan alfabesinde yirmi üçüncü harftir. Latince de kelebek anlamına gelir. Her ne kadar önceleri esinti, nefes, ve sonraları da “ruh” anlamında kullanılsa da, “Psi” nefs anlamına gelmektedir. Aslında psikoloji de nefs bilimidir.
Nefs ne midir?
İşte bu bir kaç cümleye hatta kitaplara bile sığmayacak kadar geniş bir konudur.
Çoğumuz daha kendimizi tanımadan başka insanları tanımaya çalışırız. Çoğu zaman da sonuç ya hayal kırıklığı ya da üzüntü getirir. Hatta kırk yıllık eşini dahi tanıyamadığını söyleyen insanlar vardır. Aslında bu da gayet normaldir ve kişi daha kendisini dahi tanımıyordur.
“Oku!” diye başlayan, bize bizi anlatan bir kitabin muhatabı olup da okumayan bizler, hayatımızdaki yolunda gitmeyen şeyler konusundaki sorumlulukları hep başkalarında aramaya devam ediyoruz.
Ben nerede hata yaptım? Ya da yapıyorum? Demeye başladığı andan itibaren çareler gösteriliyor insana oysa.
Bu insanın kendisini suçlaması gerektiği anlamına da gelmemeli. Çünkü yaşamda bizi biz yapan, hayatımızı etkileyen o kadar çok etken var ki; Genlerimiz, ebeveynlerimiz, çevremiz, mizacımız, zaman, vakit, ve daha pek çok şey…
Daha annemizin karnındayken annemizdeki yüksek korku, kaygı, depresyon, stres ve tüm olumsuz duygulardan etkilenmeye başlarız bile.
Bizler bu dünyaya ne için geldik?
Bilinmeyen hazine olan Allah’ı tanımaya, O’na kulluk etmeye, insan olmaya geldik. Eksik yönlerimizin farkına varıp onları tamamlamaya geldik. Kendimizi tanımazsak eksik yönlerimizin ya da hatalı davranışlarımızın nasıl farkına varabiliriz ki?
Hangi konularda eksiğimiz varsa o konularda imtihana tabi tutuluruz. Ancak hala eksik olduğumuzu düşünmeyip imtihanda hep başkalarını suçlarız. Ya eşimiz suçludur, ya kayınvalidemiz, ya arkadaşımız ya da muhatabımız kim ise o. Ya kaygılarımız vardır ya da şiddetli korkularımız. Korktuklarımız da hep başımıza gelir.
Psikoloji bir bilimdir, bilimsel olarak ele alınır, din ile ilişkilendirilmesi etik görülmez. Oysa bilim ile din birbirine alternatif değildir, birbirini tamamlar. Dine ters düşen bir bilim yoktur. Olsa olsa o hurafe olur.
Din evrenseldir. Ahlaklı olmak evrensel bir kuraldır. Allah katında tek din İslam’dır, onun temelinde de güzel ahlak vardır. “Ben, ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” Hadis-i şerif.
Dili, dini, ırkı, rengi, cinsiyeti ne olursa olsun, insan insandır. Bize insanları yargılamak, sorgulamak düşmez.
Biz bize nasıl davranıldığından değil, başkalarına nasıl davrandığımızdan sorumluyuz.
Başkalarını suçlayarak hiçbir yere varamayız.
Kainatta herşey bir matematik hesabi gibi bir ölçüye göre oluşur. Kişi ne ekerse onu biçer.
Bu kâinatın bir sahibi var, bizler de başıboş değiliz.