Dün okuduğum bir haberde Belçikalı bir siyasetçinin "Biz yabancılara ve özellikle Türklere gereken önemi vereceğiz" sözü vardı.
Bu cümlenin anlamını bir kaç dakika analiz ettikten sonra, tabiri caizse, siyasetcinin "kaş yaparken göz çıkardığını" farkettim. Yabancılara özellikle de Türkler'e önem verilmediği anlamına geliyordu söyledikleri.
Yabancılardan kastı neydi bilimiyorum ama ülkenin şu anki bulunduğu kaos zaten insanların birbirini yabancı görmesinden kaynaklanmıyor aslında. Bütün sorun yine pastayı paylaşamama sorunu değil mi?
Peki "devlet ana" neden bütün evlatlarına eşit davranmıyor, kimini gerçek, kimini ise üvey evladıymış gibi görüyor?
Ülkenin bu kaostan bir an önce mutlaka çıkması gerekiyor. Hem ekonomik, hem de siyasi kriz pek çok insanı strese sokmaya yetiyor zaten. Bu arada bir de vurdumduymaz'lar sınıfı var tabii. Bu sınıftakilerin çoğunun yaşamdan beklentisi çok farklı diyebilirim. Örneğin "verin yiyeyim, örtün yatayım" gibi.
Bir grup da herkesi eleştirme sevdasında. Kimin nasıl açığını yakalarım, çıkarlarım için kimi yakarım diye adeta yarış halinde. Sevgi, barış, birlik beraberlik ya da merhamet duyguları artık yerini haksız rekabet, yarış, üstünlük, acımasızlık duygularına bırakmış durumda...
İnsanlığın maddi çıkarlara dayalı bir kavram olmadığını yine hatırlatmadan geçemiyorum. Tek dert para mı şimdi? Harika bir kariyerin varsa, çevresi geniş bir iş adamıysan ya da seçilmiş bir siyasetçiysen çok fazla birşey bilmene gerek yok... Saçma sapan bir şeyler söylesen bile herkes seni alkışlıyor.
Bunları hepimiz farkediyoruz etmesine de, peki aydın dediğimiz yazarlar, çizerler, sanatçılar neden bu konuları hep yzeysel olarak geçiyor.
Belçikalı siyasetcilerin " yabancılar" terimi beni rahatsız etmiyor değil. Çünkü ben de en az onlar kadar Belçikalı hissediyorum kendimi. Bu ülkenin dillerini en az onlar kadar iyi öğrenmiş isem, bu ülkede onlardan daha fazla çalışıyor ve onlarla aynı vergileri veriyorsam, ülkeye, insanlara faydalı olmaya çalışmak hedefimse benim onlardan ne farkım var? Soruları geliyor hemen aklıma.
Yabancı kelimesini hak eden gruplar da yok değil elbette. Biraz önce yukarıda bir cümlede kullandığım "ver yiyeyim, ört yatayım grubu" , hiç bir işe yaramayıp sadece herkesi eleştirenler grubu. Aslında onlar hangi kategoriye giriyor onu da halen çözmüş değilim.
Gercek insanlık, insani duygulara sahip olmaktır. Sevmek, sevilmek, üretmek, üretirken de tüketirken de başkalarının haklarını da düşünmektir. Bana göre insanlık, doğruluktur, dürüstlüktür, demokrasidir, insan haklarıdır. Herşeyden önce insan sevgisi taşımaktır.
Sevgiyle kalın..