Son günlerde hızlı bir şekilde gündeme taşınan tartışmaları artık takip etmekte zorlanmaya başladık. Her şey o kadar hareketli, o kadar süratli bir şekilde gündemi dolduruyor ki, bizler artık neyi nasıl takip edeceğimizi şaşırdık.
Biraz geçte olsa şu Brüksel Meydan muhaberesine biraz değinelim istedik. Öyle ya, neresinden baksanız bir Türk kökenli bakan neredeyse koltuğundan olmak üzere.
Bir diğer önemli nokta ise uzun yıllar aynı safta durmuş insanların birden bire karşı karşıya gelmeleridir. Öncelikle gazeteci sayın Yusuf Çınal ve Mahir Pala'nın kamuoyu önünde başkalarının gündeminde olan bir konu için birbirlerini yıpratacak ve zor duruma düşürecek bir tartışma içersine girmelerine şahsen onların adına üzüldüğümü belirtmek isterim. Kendilerine itidal ve sağduyulu davranmalarını ve başkaları için gereksiz gerginliklerden kaçınmalarını tavsiye ediyorum.
Önsezi veya öngörü bir yetenektir.
Hangi konu olursa olsun, bazen perşembe'nin gelişi çarşamba'dan belli oluyor. Bilhassa yerel seçimler boyunca yaptığımız uyarılarda bir çok önemli konuya değindik. Belçika'da siyasi açıdan önemli misyon üstlenmiş durumda olan şahsiyetlere zaman zaman uyarılarda bulunduk. Belki bir çoğu bizi dikkate bile almadı. Hatta bazıları küçük eleştirilere bile büyük tepkiler göstererek bize yönelik tavır sergilediler.
Eleştirilerimizde vurguladığımız noktaların başında "A la Turka" siyaset anlayışını Türk kökenli politikacılarda gittikçe yaygın hale geldiği şeklindeydi. Bir diğeri ise genç siyasetçilerin yeterli bir alt yapıya ve siyasi kültüre sahip olmadan tepeden inme bir yerlere gelmeleri ve bu nedenle sürekli hata yapmalarıydı.
Önsezi veya öngörü bir yetenektir. Bunu güçlü kılan ise tecrübedir. Eğer sizde bu yeterli değil ise siyasette başarılı olma şansınız oldukça az demektir. Bu durumu dengelemenin yolu ise bir siyasetçi olarak uzman insanlarla çalışmaktır.
Brüksel'de meydana gelen tartışmalardan anlıyor ve görüyoruz ki, bakan Emir Kır bu konuda sınıfta kalmıştır. Çünkü son 4 aydır hata üstüne hata yapmaktadır.
Tartışmaların kaynakları ve boyutları..
Belçika'da yaşayan Türkler'in karşılaştığı bir çok tartışma başlığının içersinde sözde Ermeni soy kırımı konusu bu günlerde birinci sırada bulunmaktadır. Aslında bir yığın başka sorunlar önümüzde durunken bu konunun herşeyin önüne geçmesinin önemli bir sebebi ise dünyamızda yaşanan "varolmak kavgası'nın insanımıza yansımasıdır. İşsizlik, eğitim, sağlık, ulaşım, ırkçılık gibi konularda yaşadığımız tüm diğer sorunları bir kenara bırakıp, bir an sadece bu konu üzerinde duralım.
Ermeni meselesinin artık Türkiye ve Türkler'i dize getirme operasyonu olarak batılı ülkeler tarafından dayatıldığını dağdaki çobanlar dahi biliyor. Batılı ülkelerin sürekli ama sürekli olarak Kıta sahanlığı, Kıbrıs, Kürt meselesi, Ermeni patriği, Sözde soykırım gibi bir çok şeyi önümüze koyup ülkemizi baskı altında tutmaya, bazende karıştırmaya çalıştığınıda biliyoruz.
Belçika küçük bir ülke. Fakat Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerden biri ufak bir gaz kaçırsa kokusu hemen Belçika'yı sarıyor.
Ermeni meselesinde Kuzey Batı Avrupa ülkelerinin tavırları malum. Belçika'da kendini buna göre yapılandırmış durumda.
Bundan 10 yıl önce PS'li Adalet Bakanı L.Onkelinx sözde Ermeni soykırımı konusunda bir kanun taslağı hazırlamış. Çeşitli kaynaklar bu hazırlığın örneklerini bizlere ulaştırdılar. Daha sonra MR partisinin temsilcilerinin bu konunun liderliğini yaptığını gördük. Christien Defraigne adlı MR'li senatörün teklifi ile parlementoda onaylanan soykırım tasarısının senatoda bekletildiğini de biliyoruz. Ayrıca son olarak Brüksel'de yaşayan Türkler'in büyük çoğunluğunun oyunu alan PS partisinden Schaerbeek belediye başkan adayı bakan L.Onkelinx'in yine kendi partilisi Charleroi belediye başkanı Van Gompel yolsuzluğunu kamuoyu nezdinde nötr duruma getirmek düşüncesi ile hazırladığı hak mahrumiyeti kanun önerisine "nagasyonistlerin cezalandırılması" maddesini de eklemesi son günlerin önemli bir tartışma noktası oldu.
Belçika'da yaşayan Türk toplumu "hak mahrumiyeti" cezasının daha çok siyasette başarılı olanların önünün kesilmesi olarak algıladı. Nitekim Hollanda seçimleri öncesi yine Ermeni soy kırımı konusunda bazı Türk kökenli adaylar inkarcılıkla suçlanarak parti listelerinden çıkarılmıştı.
Peki, bu konuda artık nasıl düşünmeliyiz?
Bir şey artık aşikar ortadadır. Belçika dış politikasında diğer Avrupa ülkeleri ile birlikte hareket etmektedir. Ermeni meselesi Avrupa ülkeleri tarafından Türkiye'yi dize getirmek için bir maşa olarak kullanılmaktadır. Belçika'da bu doğrultuda çalışıyor, çalışacaktır.
Belçika'da yaşayan Türkler siyaset arenasında etkili olmaya başlamışlardır. Onları artık pasifize etmek gerekmektedir. Bu konuda sözde soykırım kanunu yaptırımları ile çok önemli bir araçtır. O halde kullanılmalıdır. Bu durum Belçika'da yaşayan Türkler'in bundan sonra hep ensesinde "Demokles'in kılıcı gibi duracaktır. İşte Emir Kır olayında bu durum yine ortaya çıkmıştır.
Seçim hesaplaşmaları ve Ermeni meselesi.
2006 yerel seçimlerinde bilhassa Brüksel'de Türk kökenli seçmenlerin iki belediyede oldukça etkili olduklarını biliyoruz. Türk kökenli bakan Emir Kır girdiği yerel seçimlerde partisinin listesinde en çok tercih oyu alarak seçilmiş ve hemen seçim akşamı 200'e yakın militanı ile St-Josse belediyesine adeta bir baskın düzenleyerek belediye başkanlığına el koyma girişimi şeklinde algılanacak bir eylemde bulunmuştur. Bu durumu gördüğümüz an çevremizdekilere hemen eyvahh dedik. Çünkü bu tür şeyler bir çeşit isyan, başkaldırı veya el koyma hareketi olarak algılanabilirdi. Öyle de oldu. Seçim sonrası yine aynı partiden belediye meclis üyesi olan Nezahat Namlı'nın basın bildirisini okuduktan sonra çevremizdeki insanlara söylediğimiz ilk şey "Artık Bakan Emir Kır'ın ipi çekilir" şeklinde oldu. Son günlerde yaşanan tartışmalar aslında bir hesaplaşmanın sadece bahanesi olarak gündeme geldiği düşünülmelidir.
Her ne kadar Bakan Emir Kır belediye başkanlığı konusunda daha sonraları geri adım atmış olsa da Brüksel Bölgesi başbakanı Charles Pique'nin tavrından gözden düştüğünü ve artık eskisi gibi desteklenmiyeceğini net olarak görebiliyoruz.
Bu olaydan çıkarılması gereken iki önemli nokta bulunmaktadır. Ermeni meselesi bir tehdit aracı olarak bundan sonra her Türk kökenli politikacı için kullanılacaktır. İkincisi ise sadece oy alarak Belçika'da bir yerlere gelmek mümkün değildir.
Tartışmaların ve hesaplaşmaların kahramanları….
Bakan Emir Kır:
Belçika'da ilk defa Türk kökenli bakan olarak tarihe geçerek büyük sükse yapan Emir Kır bugün için zor günler yaşamaktadır. Kendisini yakından tanıyoruz. Başarılı bir bakan olarak görevini tamamlaması Belçika'da yaşayan tüm Türkler açısından olumlu yansımaları olacaktır. Fakat Emir Kır'ın bugün geldiği noktaya bakılırsa aldığı sorumluluğu kaldıracak durumda olmadığı görüyoruz. Hele hele Ermeni meselesinde yaptığı son açıklamanın tam bir teslimiyet içerdiğini görüyoruz. Bu durumu kendisine oy vererek bakan olmasını sağlayan Türk toplumunun kabulleneceğini zannetmek pek gerçekçi gözükmüyor. Emir Kır açıklamalarında; "İki yıl evvel Brüksel Parlamentosunda dahi her zaman şunu açıkladım : Ermeniler korkunç katliam ve techirlere kurban gitti ve her devlet kendi geçmişiyle yüzleşmelidir" diyor. Bu bir nevi sizde haklısınız demektir ki, asıl inkarcılık ve haksızlık burada Emir Kır tarafından kendi toplumuna karşı yapılmaktadır. Bu açıklamaları üzüntü ve esef ile karşılıyoruz.
Mesut Yavaş:
Brüksel'in tanınmış işadamlarından olan Mesut Yavaş direkt olarak bu tartışmaların tarafı değildir. Kendisi Brüksel'de yaşayan her vatandaş gibi seçimlerde bulunduğu bölgede tercihini yapmıştır. Fakat seçim sonrası kendisine ait bir mekanın kullanıma kapatılması kendisine yönelik "yanlış tercih yaptın, cezalandırıyoruz" şeklinde anlaşılmıştır. Mesut Yavaş bu gelişmelerden rahatsız olmuş Beltürk'den ayrıldığını açıklayarak basınla olan ilişkisini koparmıştır.
Yusuf Çınal:
Bir kaç güne kadar işadamı Mesut Yavaş, Badd eski başkanı ve Beltürk gazetesi koordinatörü Mahir Pala, Bakan Emir Kır ve dolaylı da olsa tartışmalarda adı geçen Sait Köse ile son derece iyi ilişkileri olan bir basın mensubu. Olay patlak verince önce en yakın arkadaşı Mahir Pala ile karşı karşıya geldi. Sonra Mesut Yavaş ile gerginlik yaşadı. Bizzat kendisinden dinlediğimiz tavrı ise gayet netti. Emir Kır Türk kökenli bir bakandı ve Yusuf Çınal olarak ona zarar veren herkesin karşısında olacaktı. Bu tartışmaların taraftarları ile yaptığımız görüşmelerde bir şey net olarak ortaya çıkıyordu. Olaylara büyük bir acemilik ve kızgınlıkla yaklaşılmıştı. Sağduyu yok olmuş, önyargı ve duygusallık aklın önüne geçmişti. Böylece köprüler dinamitlenmiş ve Türk düşmanı sözde gazeteci M.Köksal Belçika'da uzun yıllar Türk toplumunun nabzını tutan insanları kaşı karşıya getirmeyi başarmıştı.
Gazeteci Yusuf Çınal'la ilgili son derece çarpıcı bir diğer gelişme ise kendisine ait "Hürriyet" gazetesinde çıkan bir haberinin, kendisi tarafından ne pahasına olursa olsun ateşli bir şekilde savunduğu bakan Emir Kır tarafından tekzip edilmesidir. Emir Kır'ın gazeteci Yusuf Çınal hakkında yayınladığı tekzip yazısı ise akıllara durgunluk verecek niteliktedir. Bu tekzipte şöyle denmektedir:
"28 Kasım 2006 tarihli Hürriyet gazatesinin 16. sayfasında Yusuf Çınal imzasıyla yayınlanan « Veremeyeceğim hesabım yok » adlı makaleyi hayretle okudum. Bu beyefendiyi bu makalede meşgul eden konu hakkında kendisine hiçbir şekilde demeç vermedim. Dolaysıyla şahsıma mal ettiği tüm açıklamalara yalanlama getirmek istiyorum. Ayrıca kendisinin kullandığı, yersiz ve şok edici sözler uydurmaya dayalı yönteme isyan ediyorum. Hukuki işlem başlatma hakkımı da saklı tutuyorum.
Bu tekzip yazısı ile gazeteci Yusuf Çınal en güvendiği ve ölümüne savunduğu politikacı tarafından arkadan vurulmuştur. Artık ne diyelim. Yorum değerli okurlarımızın..
Mahir Pala.
Belçika'da 40 yılı aşkın bir geçmişi olan ve bilhassa Ermeni meselesinde son derece dik duran bir kişiliği olan Mahir Pala tüm bu gelişmeleri şaşkınlıkla takip ettiğini söylemektedir.
Mahir Pala'nın ulusal konularda son derece hassas olduğunu bilmeyen yok. Bu konudaki düşüncelerini de hiç kimseden sakınmadan söylediğini de biliyoruz. Kendisinin Ermeni meselesinde yıllardır son derece aktif olarak Türk tezlerinin bir yılmaz savunucu olduğunu Belçika'da bilmeyen yok.
Mahir Pala kendisine yönelik suçlamaları şiddetle kınamaktadır. Olayların aslını bilmeden kendisine yönelik suçlamalarda bulunan kişilerin tavırlarına oldukça üzülen Mahir Pala gelişmeler için şu yorumları getirmektedir:
"Belçika'nın hiç bir yerinde kendisini savunamayan politikacı olmasın. Korkakların ve vizyonu olmayanların siyasette hiç bir zaman geleceği yoktur. Ermeni meselesinde ima yoluyla da olsa Türkiye düşmanlarının tezlerine destek vereceklerin hep karşısında olacağım. Bakan Emir Kır ile olan olayda hiç bir ilişkim olmamasına rağmen sanki tartışmaların kaynağı benmişim gibi bir anda günah keçisi yapıldım. Bana yönelik haksız itham ve suçlamalarda bulunanları affetmeyeceğim. Benim vatanını ve halkını satanlarla işim olmaz. Bu yaşıma kadar eğilmedim, bundan sonrada asla eğilmeyeceğim".
Tüm bu tartışmalarda dolaylı da olsa Schaerbeek'de oluşan tablonunda payı olduğu düşünülmelidir. Schaerbeek'de Sait Köse ve partisi tekrar belediye yönetimini ele geçirmişlerdir. Belçika'da yapılan yerel seçimlerin belkide en büyük çarpışma alanı Schaerbeek belediyesinde olmuştur. Schaerbeek belediyesinde Sait Köse ve partisi Türk toplumu açısından kimler tarfından desteklendiği malumdur. Adalet Bakanı Laurette Onkelinx Schaerbeek belediye başkanlığı için oldukça angaje olmuştu. Fakat seçimlerde oldukça iyi bir sonuç alınmasına rağmen gelinen nokta pek iç açıcı olmamıştır. Brüksel'de yapılan tartışmaları şiddetlendiren bir diğer faktör olarak da Schaerbeek belediyesinde oluşan son durumdur. Kısaca bir çok tartışma ve gerginlik noktası birbirini tetiklemiştir.
Değerli okurlar,
Oldukça karmaşık bir yapı içersinde Belçika'da yaşayan Türk toplumu açısından hiç de hoş olmayan bu gelişmeleri ancak aklı selim ile düşünelbildiğimiz ve birbirimizle dayanışma içersinde olduğumuz zaman aşabiliriz. Bu nedenle değerli basın mensuplarını, politikacıları ve aydınlarımızı aklı-selime davet ediyorum..