Uzun bir zamandır Londra’ya gitme düşüncemiz vardı. Aslında 1984 yılında bir Londra seferimiz olmuştu. Birkaç gün kaldığımız ve eski Londra denilen merkezi büyük ölçüde gezmiş görmüştük. Şimdi ise hem bir akraba ziyareti ve hemde bir miras dosyasının çözümü için Londra’ya gitmem gerekti. Brüksel’den hareket ettiğimiz anda okurlarımızla paylaşmak üzere gözlemlerimizi de bir kenara not ettik. İşte Londra gözlemlerimiz..
Calais Gümrüğü
Londra’ya gidebilmek için aslında birkaç seçeneğimiz vardı. Havayolu, denizyolu, hızlı tren ve otobüs yolculuğu. Bu sefer otobüs ile gitmeyi tercih ettim. Hem ekonomik, hemde şu ünlü Eurotunnel nasıl bir şey onu görmek istedim. Fransa-İngiltere arası Calais şehrinden ulaşım nasıl sağlanıyor uzun zamandır merak ediyordum.
Brüksel Gare Du Nord ile Victoria Coach Station arası toplam 8 saat sürebiliyor. Sattler süren bir yolculuk sonrası Calais gümrüğüne vardık. İngiltere’nin Schengen ülkeleri vize mevzuatına dahil olmadığını biliyordum. Bazı ülke vatandaşlarına sınırlarda transit vizesi veriliyor ve bu vize harcı 60 Euro`nun üzerinde olabiliyor. Neyse ki biz Belçika vatandaşıyız.
Gümrükte ilk kontrol Fransa tarafından yapıldı. Oldukça sıkı bir kontrol. Giriş kontrolü, pasaport kontrolü, İngiltere pasaport kontrolü, gümrük kaçak mal kontrolü, otobüs evrak kontrolü ve çıkış kontrolü. Bir gümrükte daha bu kadar şaşırdığımı hatırlamıyorum. Birde Bulgaristan’a kızıyoruz. Şu Calais gümrüğünden bir geçinde görün. Pasaportlar özel bilgisayarlarda taranıyor. İnsanların dakikalarca yüzüne gözlerine bakıyorlar.
İngiltere bir de AB ülkesi. Bu nasıl iştir anlamak zor. Ne Fransız’ın İngiliz’e nede İngiliz’in Fransız’a güveni var. Gümrük kontrolü dönüşte de aynı şekilde tekrarlandı.
Bakımsız Caddeler, Bakımsız Binalar
Londra’da en çok dikkatimi çeken konulardan biride sosyal konutların, devlet binalarının ve banliyölerdeki sokaklardaki ticari binaların ne kadar bakımsız döküntü halinde oldukları oldu. Belli ki İngiltere ekonomik nedenlerle inşaat sektörüne yönelik projeler üretmiyor, yatırım yapamıyor. Yollarda perişan. Eğer Londra tüm İngiltere’nin yüzü olarak kabul edilirse, fakirliğe doğru hızlı adımlarla ilerleyen yaşlı, çaresiz, güçsüz bir ülke çıkıyor karşımıza.
Polis Devleti
Londra’da bir diğer dikkat çekici nokta çok yakından izleniyor olmanız. Neredeyse 10 metre mesafede bir kamera sizi izliyor. Bazen kocaman bir ekranda kendinizi görüyorsunuz. Özellikle Londra’nın uluslar arası otobüs terminali olan Victoria Coach Station’da her hareketiniz adım adım izleniyor. En ufak bir hareketinizde kumanda merkezindeki bir görevli uygun bir dille sizi uyarıyor. Diyelim ki yere çöp attınız. Hemen bir anons: ‘’Lütfen çöplerinizi çöp kutusuna atınız’’. Tam bir polis devleti haline gelmiş Londra’da sakın ola yanlış yapmayın, çünkü devlet gözü sizi ülkeye adım attığınız an adım adım izliyor.
Beyaz İngilizler, Azınlığa Düşmüş
Londra’da sokaklarda gözüm adeta beyaz İngiliz aradı. Neredeyse her 10 kişiden 8’i farklı bir renk. Klasik Hintli tipi en yaygın olanı. Afrikalılar, Asyalılar, Orta-Doğu ve Uzak-Doğulular rengarenk Londra. Ancak Brüksel’de olduğu gibi dil çok fazla farklı değil. Herkes İngilizce konuşuyor gibi. Yani hakim kültüre ayak uydurulmuş. Renginiz farklı ama diliniz İngilizce. Brüksel’de ise bir sokakta aynı anda 20 farklı dil konuşulabiliyor.
Londra Sorunlar Yumağı.
Dünya’nın en önemli metropollerinden biri olan Londra aynı zamanda bir sorunlar yumağı halinde. Ekonomi en önemli sorun. Özellikle göçmen olmak çok büyük bir sorun. Konut sahibi olmayı bırakın bir kiralık ev bile en ucuz hali ile 500 pound’dan başlıyor. Yani 600 avro civarında. Ortalama maaşın ise ise 1.500 pound olduğu belirtiliyor. Yani maaşın 3’de 1’i kiraya gidiyor. Fiyatlar ise textil hariç ateş pahası. Londra merkezde bir fincan kahve 3 pound, gerisini artık siz düşünün.
Londra’da eğitim sisteminin çökmüş durumda olduğu belirtiliyor. Gazetelerin haber başlıklarında en çok yer verilen konuların başında geliyor eğitim sorunları.
Londra’da ulaşım ise bir muamma. Şehirden çıkmak için saatlerce beklemeniz gerekiyor. Londra’ya gidecekseniz sakın olan özel aracınızla gitmeyin, başınıza iş alırsınız.
Türkçe Gazeteler.
Londra’da Kuzey Kıbrıs başta olmak üzere değişik yollarla buraya gelmiş kayıtlı 500 bin, kayıtsız en az 100 bin olmak üzere 600 bin Türk kökenli vatandaşın yaşadığı belirtiliyor. Londra’da 2 Türk gazetesinin merkezine ziyarette bulunduk. Olay Gazetesinin sahibi Türkiye’de olduğu için görüşemedik, ancak Avrupa Gazetesi imtiyaz sahibi Vatan Öz ile oldukça samimi bir ortamda Avrupa’daki Gazetecilik konusunda sohbette bulunduk. Londra’da 10 civarında gazete olduğu belirtiliyor. Gazetelerin ilan sayfaları dopdolu. Belli ki; Türkçe basılan gazeteler okunuyor ve ilgi ile takip ediliyor.Bunun farkında olan esnafta Türkçe basılan ve ücretsiz dağıtılan gazetelere bolca ilan veriyor.
Londra’daki gazeteler gördüğüm kadarıyla ekip halinde çalışıyor. Ziyaret ettiğin her iki gazetede kurumsallaşmış ve belli bir personel kadrosu ile işlerini profesyonelce yürütüyor.
Lonrda’da aktif Türk gazete yöneticilerinin Köln, Brüksel ve Paris’te yapılan Avrupa Türk Medya mensuplarına yönelik üst düzey toplantılardan pek haberi yok. Görülüyorki devletimiz her yere ulaşmış, ancak Londra’ya ulaşamamış.
Başkonsolosluk
Londra ziyaretimizde yolumuz aynı zamanda TC Londra Başkonsolosluğuna uzandı. Rutland Lodge Rutland Gardens, Knightsbridge London SW7 1BW, adresindeki konsolosluk binasında gördüğümüz manzara bizleri oldukça şaşırttı diyebilirim. Personel harika, oldukça dar bir mekanda saat gibi işleyen bir düzen var. Hizmet en etkin bir şekilde veriliyor. Ancak Avrupa’nın hiçbir yerinde olmayan darlıkta küçücük bir mekanda nerdeyse nefes almanın bile zor olduğu bir alanda hizmet sunuluyor. Belçika’da Brüksel, ve Anvers’deki çalışma alanı ve rahatlığı bildiğimizden Londra’daki durumu yadırgadım. Böyle bir metropolde TC başkonsolosluğu şanına yaraşır bir binada olmalı.
Türk Avukatlar
Londra’da yerel Türkçe medyanın en düzenli müşterilerinin başında Türk kökenli avukatların verdiği ilanlar geliyor. Avukatların sayısı da, avukatlık işi olanların sayısı da oldukça fazla. Hizmet ücretleri ise çok uçuk.
Bir vekaletname hazırlanması için diğer ülkelerde en fazla vereceğiniz ücret 200 avroyu geçmezken, Londra’da sizden bir çırpıda 600 pound istenebilir. Londra’da benzer işleri olan dostlara tavsiyemiz bir değil, birden fazla avukat ile görüşülerek karar verilmesi olabilir.
Tarihi Şehir Londra
Londra’da her şeye rağmen büyük bir tarihin geride bıraktığı derin izler var. Üzerinde güneşin batmadığı Büyük Britanya İmparatorluğu. Bin yıllık bir tarihi olan İngiltere’nin özellikle son 300 yılında yaşadığı siyasi ve ekonomik kazanımlarının Londra’da bıraktığı mirası hayranlıkla izliyorsunuz. Elbette bu mirasın buraya taşınması kan, gözyaşı, işkence, sömürü, ve beklide bilemediğimiz daha nice acı ve ızdırapların Londra’ya büyük bir ihtişam ve zenginlik olarak yansımasıdır bugün gördüklerimiz.
Öyle veya böyle, Londra’da yaşayanlar, AB’nin Başkenti Brüksel olabilir, ancak Dünya’nın Başkenti Londra’dır diyorlar. O ihtişamlı sarayları görünce pekte haksız sayılmazlar diyebiliyorsunuz.
Özlem ve Hüzün
Bu sefer Londra’ya hem bir akraba ziyareti ve hemde bir hukuki sorunun çözümü için gitmiştik. Burada merhum halamın oğlu Hasan Yıldız yaşıyor. Kendisini en son 1974 yılında görmüştüm. Yani neredeyse 40 yıl olmuş. Hasret giderdik, sohbetler ettik. Birlikte Londra caddelerinde gezdik. O bize Londra ve İngiltere izlemlerini, hayatını anlattı, bizde Belçika’dan bahsettik.
En büyük ortak yanımız ise memleketimize duyduğumuz özlemimiz oldu. Adapazarı, Akyazı, Hanyatak Köyü, Kuzuluk, Küçüçek, dağlar, ovalar, dereler, taşlar, tepeler, bildiğimiz ne varsa hatıralarda yeniden canlandırdık.
Londra’ya vardığımızda 40 yıllık bir özlemi gidermiştik, dönüş saati geldiğinde ise yeni bir hüznün başlangıcını yaşadık.