Geçtiğimiz hafta içerisinde Belçika’da gündeme bomba gibi düşen haberler arasında ‘’Ağız Maskesi’’ olarak tabir edilen bir sipariş geniş yer buldu.
Belçika Sağlık Bakanı Maggie De Block ve kabinesi tarafından yapılan açıklamalar bir anda Türk ve Türkiye karşıtlığı uyandıran haber ve yorumlara dönüştü.
Bakan De Block bu konuda yaptığı ilk açıklamada; ‘’Türkiye’den sipariş ettiğimiz maskeler teslim edilmedi, muhtemelen ortada bir dolandırıcılık söz konusu. Dosya uluslararası dolandırıcılık düzeyinde Kraliyet Savcılığına teslim edildi’’ deyince Belçika medyası hemen dolandırıcı avına çıktı.
MAHMUT ÖZ DOLANDIRICI MI?
1983 Temse doğumlu olan ve kendisi de bir Sağlık Bakanı Maggie De Block gibi Flaman Liberal Parti Open VLD üyesi olan Mahmut Öz’ün devlet tarafından açılan ihaleye katıldığı ve ihaleden ikinci sırada çıktığı, ardından birinci sırada olan firmanın geri çekilmesi nedeniyle bu işi üstlendiği anlaşıldı.
Sağlık bakanlığı yetkilileri ile yapılan anlaşmaya göre henüz teslim tarihi bitmemesine rağmen dolandırıcı ilan edilip tutuklanan Temseli Türk Mahmut Öz bu konuda asıl kendisinin mağdur edildiğini iddia etti.
MAHMUT ÖZ’ÜN İFADELERİ
Olayın Belçika kamuoyuna duyurulmasının ardından tutuklanarak sorgulanan ve ardından serbest bırakılan Mahmut Öz kamuoyunu bilgilendirme adına bir video çekimi yaparak olayın tüm detaylarını kamuoyu ile paylaştı.
Mahmut Öz paylaşımında şu bilgilere yer verdi:
‘’Şahsım adına sosyal medyada bazı yalan haberleri düzetmek için bu yayını yapmayı doğru buldum.
Belçika Devleti Sağlık Bakanlığı 5 tarihinde bir ihale açtı. Bu ihalede tıbbi maskeler tedariği çerçevesindeydi. Belçika sağlık kurumlarının bu ürünle alakalı çektiği sıkıntı ve kıtlıktan dolayı bu ihale aracılığı ile daha hızlı bir şekilde malzemelere ulaşacaklarını düşünüyorlardı. İhalenin son tarihi olan Cumartesi 7 mart tarihinde bu konunun istişaresi yapıldı, Pazartesi 8 mart tarihinde ise ihalenin sonucu kamuoyuna duyuruldu. Bize bu ihalede 2. olduğumuz belirtildi.
Sırada 1. Durumda olan şirket maskeleri zamanında yetiştiremeyeceği için 10 Salı günü ihaleden çekildi. Haliyle sıra bize geldi. Bizler 11 mart Çarşamba günü devlet sağlık bakanlığı tarafından görevlendirildik. Ardından devlet 5 milyon adet tıbbi maske, 3 katlı textil bazında malzemeden yapılmış malzemeyi bizden sipariş etti. Olayın aciliyetinden dolayı bazı istinai kurallara dayanarak siparişi bizim şirketimiz aracılığı ile yaptı. BU istisnai kurallardan biri ‘’mesela bizden garanti istenmedi’’, kendileri bunu tercih ettiler, olayı fazla bekletmemek için, ve garanti göstermememizin yanı sıra 3.388.000 euro aktardılar. Biz bu paranın 420.000 euroluk kısmını biz Türkiye’deki tedarikçimize aktardık. Karşılığında teminatımızı, yada senedimizi aldık. Ve bunları baz alarak biz işimize başladık. Biz devlete siparişi aldıktan 7 gün içinde teslim edeceğimizi beyan etmiştik. Ancak bu durum istisnai bir durum olduğu için devlet bizden bu siparişi bir an önce ama tercihen 3 içerisinde yetiştirmemizi istedi. Biz buna hayır demedik, yapmaya çalışırız dedik, elimizden geleni yaparız dedik. Yalnız 3 gün içerisinde yetiştiremedik, kontratımızda da 7 gün yazdığı için biz kendimize güveniyorduk. Daha sonra devlet kurumları bizim bu girişimimizde bize olan güvenini kaybetti, ve gübeni kaybettiği, parayı da bize ödediği için paniğe kapıldı, ve paramızı nasıl kurtarırız düşüncesi ile beni tutukladılar.
Beni dolandırıcılıktan suçladılar ve tutukladılar. 13 mart günü gecesi ben nezarette yatmak durumunda kaldım. Beni gece boyunda sabaha kadar sorguladılar. İfademi verdim, ve sabah saat 8.00’de tahliye edildim. Hakkında sonuçlanan soruşturma sonrası benim hiçbir suçum olmadığını ve benim hakkımda bir suçlamanın olamayacağını, Belçika adli makamlarının kararı doğrultusunda ben serbest bırakıldım.
Bunları yaşadıktan sonra ben olaydan soğudum. Cumartesi günü akşam olmadan kontratımız gereği, bize öngörülen 7 günün devlet tarafından kısıtlandığını ve ihale tarihinin, yani ayın 8’ini baz alarak 15’inde bitmesi gerek anlaşmadan beklenmedik gelişmeler çerçevesinde sözleşmenin bitimine 24 saat kala biz sözleşmeden çekildiğimizi beyan ettik.
Sözleşme bu şekilde iptal edildi. Sözleşmenin iptali sonrası 14 mart tarihinden itibaren bu siparişin gelmeyeceği belliydi. Ardından bu durumun bilenmesine rağmen ortaya yalan haberler yaydılar. Kamuoyu bu şekilde yanlış bilgilendirildi. Ve herkes bizi parmağı ile gösterdi. Bizi bu olayın tek sorumlusu ve suçlusu olarak gösterdiler.
Bizim 7 günlük tedarik süresi anlaşmamız aslında hiç uygulanmadı. Bu uygulanmadığı gibi bizi iki gün sonra tutuklamaya kalktılar. Bu doğrultuda korktuk ve geri çekildik. 16 mart Pazartesi günü bankalar açıldığında biz hesabımızda olan parayı devlet kurumlarının hesabına iade ettik. Türkiye tarafına aktardığımız para konusu da istisnai durum olarak kabul edildi, ve ödediğimiz para iade edilecek ve para hesabımıza geldiği anda bizde devlete geri ödemeyi yapacağız’’
TEPKİ GÖSTERDİLER
Bu olayın ardından Belçika kamuoyunda yaratılan algı Türk toplumunda derin bir üzüntü yarattı. Olayın tamamen üst düzey bir sipariş olması, kurumların gözü önünde cereyan eden ve taraflar arasında bir ürün satınalımı söz konusu iken olayın Türkiye ve Türk İşadamları veya Türk Toplumu boyutunda ağırlıklı olarak siyaset malzemesi haline dönüştürülmesi başta sivil toplum örgütleri olmak üzere birçok tepkiye neden oldu.
BÜYÜKELÇİLİK AÇIKLAMADA BULUNDU
Bu konuda TC Brüksel Büyükelçiliği yaptığı bir açıklama ile ne ülkemizle ne de ülkemiz kurumlarıyla ilgisini bulunmadığını açıkladı. Yapılan duyuruda; ‘’Belçika`da ihtiyaç duyulan maskelerin tedariki için Federal Sağlık Bakanlığınca açılan bir ihale kapsamında yaşanan gelişmelerin belirli çevreler tarafından ülkemiz ve kurumlarımızı hedef alan bir karalama kampanyasına dönüştürüldüğü üzüntüyle görülmektedir. Konu hakkında yapılan temas ve incelemelerden, konunun Belçika makamları ile Belçikalı bir firma arasında ihale şartları bağlamında yaşanan sorunlarla ilgili olduğu, ne ülkemizle ne de ülkemiz kurumlarıyla ilgisini bulunmadığı anlaşılmıştır’’ denildi.
UID BELÇİKA BAŞKANI BASİR HAMARAT TEPKİ GÖSTERDİ.
UID Belçika Başkanı Basir Hamarat Belçika medyasında yapılan yorumlara tepki gösterdi: Başkan Hamarat; ‘’Bu olayın herhangi bir yerinde ülkemizi direkt ilgilendiren bir şey olmamasına rağmen Belçika medyasında yaratılan hava bizleri son derece rahatsız etmiştir. Olayı tüm derinliği ile öğrenmek istiyoruz. Bu arada neyin ne olduğu tam olarak ortaya çıkmadan, kamuoyuna yapılan açıklamalarla bir Türk ve Türkiye karşıtı algıya sebep olanları da kınıyoruz’’ diyerek tepki gösterdi.
AVUKAT HAKAN ERZURUMLU’DAN CİDDİ ELEŞTİRİLER
Bir dönem Flaman Liberal Parti Open VLD bünyesinde yerel parti yöneticiliği de yapan ünlü Avukat Hakan Erzurumlu Hakan Erzurumlu Sağlık Bakanı Maggie De Block’un açıklamaları hakkında Gündem Haber’e çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Avukat Erzurumlu konu hakkında: ‘’Bir sefer bu konuyu kamuoyu ile paylaşma tarzı çok yanlış oldu. Burada aslında Bakan De Block’un kabinesinde tam bir yetersizlik olduğunu görüyorum. Bu görmemezlikten gelip yapılan hatayı bir başkasına yüklemeye çalışmak klasik deyimle ahlaksızlık. Belçika’da uzun yıllardır maske sorunu var. 2007-14 yılları arasında görev yapan Belçika Sağlık Bakanı Laurette Onkelinx döneminde aile doktorları ve hastanelerde ciddi maske sıkıntısı olduğu gündeme gelmişti. Son olayda anlaşıldı ki; Sağlık Bakanlığı 10 süreyle yatmış, birşey yapmamış. Şimdi bir girişimde bulunulmuş ancak onu da ağzına yüzüne bulaştırmış. Birde yaptıkları açıklamalarla bir toplumu töhmet altına alacak cümleler kurarak Türk toplumuna yönelik bir negatif algıya sebep oldular. Bu çizmeyi aşmaktır, çok yazık’’ diyerek tepki gösterdi.
EDİTÖRÜN NOTU:
Değerli okurlarımız;
Belçika’da yaşanan olayları mümkün olduğu kadar objektif bir gazetecilik anlayışı ile sizlerle paylaşmaya çalışıyoruz.
Belçika Sağlık Bakanı Maggie De Block’un açıklamaları sonrası Türk toplumuna yönelik kamuoyunda yaratılan negatif algı elbette kabul edilemez. Ancak bu olayda çok ciddi bir şekilde sorgulanması gereken noktalar bulunduğunu belirtmek isteriz.
Öncelikle Bakan De Block çok büyük bir strateji hatası yapmıştır. Bunun net bir şekilde bilinmesi gerekiyor.
- Open VLD partisinden son seçimlerde bir milletvekili adayı olan Mahmut Öz nasıl oluyor da, bugüne kadar böyle bir ticari ilişkide tecrübesi olmamasına rağmen ihaleyi üstlenebiliyor?. Bir gazeteci mantığı ile olaya baktığımızda acaba diyoruz; ‘’ortada bir ahbap çavuş hikayesi’’ mi var? Belçika’da onca başarılı Türk işadamı var iken nasıl oluyor da Mahmut Öz’ün firması bu işi üstlenebiliyor ?
- Nasıl oluyor da; Belçika sağlık Bakanlığı daha talep edilen sipariş teslim edilmeden tam; ‘’ 3.388.000’’ avro gibi ciddi bir rakamı Mahmut Öz’ün sahibi olduğu firmanın hesabına aktarıyor ?
Bu olay elbette Belçika Mahkemesine aksetmiş durumda, ancak işadamı Mahut Öz’ün ifade ettiği gibi kendisine aktarılan meblağ tamamen geri ödense de olayın bir karanlık geri planı olduğu şüphesini yargı ortadan kaldıracak titizliği göstermelidir.
Bir diğer önemli nokta ise Open VLD bünyesinde siyaset yapan Türk kökenli Belçikalı siyasetçilerimizi ilgilendiriyor. Bundan böyle toplumun önüne geldiğinizde bu fotoğraf hep önünüze çıkacaktır. Sağlık Bakanı Maggie De Block ve kabinesinin bu konudaki yetersizliği artık net bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Ayrıca Open VLD saflarında siyaset yapan Türk kökenli siyasetçilerimizin bu olumsuz gelişmeler karşısındaki sessizliğini de anlamakta zorluk çektiğimizi okurlarımızın bilgilerine sunarız.