AB Karma İstişare Kurulu toplantısı için Belçika'ya gelen Hak-İş sendikası genel başkanı Salim Uslu UETD Brussels Başkanı Eşref Yağcıoğlu'nun daveti üzerine geldiği Houthalen'de yaptığı konuşmada Türkiye AB ilişkileri ve güncel olaylar hakkında ilginç yorumlarda bulundu.
Hak-İş AB Karma İstişare Kurulunun yaptığı çalışmalar hakkında bilgi vererek konuşmasına başlayan Salim Uslu görüşlerini şu şekilde yansıttı:
Ben 12 yıldan beri Hak-İş genel başkanlığı yapıyorum. Brüksel'e İstişare toplantısı için geliyoruz. Türkiye AB ilişkilerine katkı yapmak için kurulmuş bir Karma İstişare Kurulumuz var. Bu kurulun toplam 36 üyesi bulunuyor. Yılda 2 toplantı yapıyoruz. Bu doğrultuda bugüne kadar 22 toplantı yapıldı.
Karma İstişare Kurulunun yaptığı çalışmaların amacı uyum sürecini kolaylaştırmak için değişik konularda raporlar hazırlamaktır. Hazırladığımız bu raporları AB'ye veriyoruz. Bu raporlar doğrultusunda AB Türkiye konusunda bir karar almadan önce Türkiye'deki önemli kurumların yöneticilerinden doğru bilgiler alsın istiyoruz. Bizim asıl işimiz AB ve Türkiye arasında doğru iletişimi sağlamaktır.
AB Karma İstişare Kurulu toplantısında yaptığımız son toplantıda sendikal mevzuat ve viza konusu tartışılmıştır. Ayrıca Kara nakliyeciliği, kadın girişimciler konusunda rapor hazırlama kararı almış bulunuyoruz.
AB Türkiye ilkişkileri açısından en büyük sorun Türkiye hakkında AB'ye verilen yanlış bilgiler oluyor. Burada ön yargı ve siyasi çıkarlar önemli rol oynuyor.
Türkiye AB ilişkilerinde bizim tarafımızdan mevzuatlardan kaynaklanan eksiklerimizde önemli bir sorun teşkil ediyor. Örneğin çok önemli bir statükoyu koruma sorunumuz var. Değişimleri kolay kolay kabul etmek istemiyoruz. Kendi ayıplarımızla yüzleşmeyi pek beceremiyoruz.
Türk toplumu aslında çok dinamik bir toplumdur. Biz toplum olarak son yıllarda yaşanan büyük krizleri atlatlayı başardık. Ekonomide güven ortamı çok önemli. Bu alanda Amerika'da yaşanan sıkıntıları atlatmak üzere Amerikan yönetiminin kendi halkını 11 Eylül vakasından sonra nasıl yönlendirdiğini iyi görmek gerekiyor. Başkan Bush'un 11 eylül sonrası halkına yönelik yaptığı konuşmasında "Alışkanlıklarınızdan vazgeçmeyin" değini hatırlamak gerekir. Burada verilmek istene mesaj, şayet halk büyük bir panik içersinde olur, farklı davranmaya başlarsa, ekonomide bir şok durumu meydana gelerek piyasalarda büyük yaralar oluşabilir. Demek ki, güven ortamı bir ülkenin ekonomisi, için hayati önem arzediyor.
Türk toplumu artık olgunlaşmıştır. Darbelerin ve askeri müdehalelerin artık günümüzde taraftar bulması söz konusu değildir. Son günlerde yaşanan polemikler Türkiye'nin dış dünyada imajına zarar vermektedir. Kaldı ki, hükümetin dış politika konusunda aldığı kararlar Milli Güvenlik Kurulunda tartışılmış ve Irak'daki çeşitli guruplarla diyalog kararı alınmıştır. Hal böyleyken Genel Kurmay Başkanının beklenmedik çıkışı doğru değildir.
Demokrasilerde herkesin rolü belirlenmiştir. Her önüne gelen hükümetin işine karışmaya kalkarsa bu demokrasi olmaz. Demokrasilerde son sözü "HALK" söyler. Halkı ise parlementoda hükümetler temsil eder. Maalesef Türkiye'de demokratik ilkeler kurumlara tam sirayet etmemiş durumda.
Türkiye zor bir coğrafyada yaşıyor. Bu coğrafyada varolmanın bedelide oldukça büyük. Bunu çok iyi bilmek ve öyle davranmak zorundayız.
Türkiye AB'ye tam üye olmak istiyor. Fakat bu konuda herkes aynı düzeyde istekli değil. Avrupa'da zaman zaman dini hssasiyetler belirleyici olabiliyor. İşte Bosna katliamı, Srebnica olayında tavırlarını görüyoruz.
Türkiye'nin ve AB'nin tam üyelik olduğu zaman çok büyük bir ekonomik ve stratejik kazanımı olacağı bir gerçektir. Türkiye demokratik bir ülke olarak yaşadığı bölgede önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği daha çok AB için büyük kazanç olacaktır.
Bizler artık ülkemizde şeffaf bir düzen istiyoruz. Devletimiz her konuda önce kendisini hukuka uygun hale getirmelidir. Sosyal standartlar yükseltilmelidir. İşsiz, muhtaç ve açıkta insan kalmamalıdır. Tüm "ERG"ler sistem içersinde yerine oturmalıdır. İnsanlşarın dini, etnik ve diğer değerler açısından farklılıkları olabilir. Bizler "çoklukta birliği nasıl sağlarız" diye kendimize sormalıyız.
Bizim için önemli olan büyük fotoğraftır. Türkiye ne kadar iyi olursa, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızda o derece mutlu olacaklardır.
Türkiye Dünyada bir çok ülke tarafından adaletin ve düzenin temsilcisi olarak görülüyor. Türkiye'yi sevenler karşılıksız seviyorlar. Böyle bir sevgiyi başka ülkelerde görmek zor. Bu itibar ise Türkiye'ye önemli sorumluluklar getiriyor. Bu açıdan Türkiye'yi moralsiz, beceriksiz, savunmasız hale getirmek en büyük ihanettir.
Bizle seçtiğimiz insanlarla, önemli kurumlarımızın temsilcileri ile gurur duymak istiyoruz. Bu yönde iyilikleri artırmalıyız. Kötülüklerle mücadele etmeliyiz. Çok iyi bir diyalog ve ortak hak anlayışına ihtiyacımız var. Konuşmaya, uzlaşmaya ihtiyacımız var. Statükocu kafalarla bir yere gidemeyeceğimiz artık çok iyi bilinmelidir.