İZZET DÖNMEZ YAZDI
İKİ GÜNDÜR KENDİMİ ZOR ZAPTEDİYORUM,
Bir an her şeyi yazayım ve boşalayım diyorum.
Her şeyi yazarsam, freni boşalmış kamyon gibi olacağım.
İki gündür kendimi frenliyorum.
Biraz sakinleşeyim de öyle yazayım diye.
Tam sakinleşmiş sayılmamda,
Artık yazmak zorundayım.
Ali Babacan konusundan bahsediyorum.
Ali Babacan konusuna girmeden, bizzat yaşadığım bir olayı anlatayım sizlere;
Vaktiyle,
Bir Mikrobiyoloji Laboratuvarı Şefinin odasında sohbet ediyoruz.
Odaya bir adam girdi.
Şef, ona bir zarf uzattı.
Adam dışarı çıkmadan zarfı açtı ve okudu.
Şef'e sordu;
"Burada % 99.9 yazıyor. Ne demek bu?"
Şef " % 99.9 ihtimalle bu çocuk sana ait değil" demek.
Adam sessizce dışarı çıktı.
Şef'e sordum;
"Ne demek bu?"
Şef "Boş ver abi" diyerek, konuyu geçiştirmeye çalıştı.
Ben ısrarcı oldum.
Şef, adamı tanıyıp, tanımadığım konusunda bana yemin ettirdi.
Bende yemin ettim.
Gerçekten adamı tanımıyordum.
Konu şuymuş;
Adamın resmi nikahlı karısı bir çocuk doğurmuş.
Çocuk, adama hiç benzemiyor.
Adam şüphelenmiş ve test yaptırmak istemiş.
Test sonucu, şüphelendiği gibi çıkmış.
Bende buna tanık olmuş oldum.
Daha başka zamanlarda, başka tanıklıklarımda oldu.
Bu tanıklıklar, laboratuvarda değil de, avukat ofislerinde oldu.
Ne korkunç bir hal, ne korkunç bir yozlaşma.
Toplumda hala çok rezil işler yaygınlıkla oluyor.
Ali Babacan'ın bir televizyon kanalında anlattıkları, aklıma yaşadığım bu rezaleti getirdi.
Bundan sonra Ali Babacan'ın her suretini gördüğümde, aklıma bu rezil olay gelecek.
Boynuzlanan o adam, Ak Parti'ye oy veren milyonlarca bizleriz maalesef.
Nice veledi zinaları kucağımızda bulduk maalesef.
Bundan bir kaç yıl önce eski milletvekilimiz Recep Yıldırım beni ziyarete geldi.
Ali Babacan konusunu açtı.
Ali Babacan'ın partisi daha orta yerde yok.
Medyada dedikodusu yapılıyor.
Bense içime sindiremiyorum.
Çünkü,
Ali Babacan, Ak Parti Hükümetlerinde 13 yıl aralıksız bakanlık yapmış bir isim.
Ekonomi Bakanlığı yaptı.
Dışişleri Bakanlığı yaptı.
Başbakan Yardımcısı oldu.
2015 ile 2018 yılları arasında Milletvekili de oldu.
Parti ona sahip olacağı her şeyi verdi.
Bu kadarda nankörlük olmaz diyorum yani.
Recep Yıldırım'ın anlattıkları beni şaşırttı.
Detayını tam olarak hatırlamıyorum.
Ali Babacan, Nihat Ergün, Sadullah Ergin gibi isimler, Ankara-Hamamönü'nde bir ofis kiralamışlar.
Orada yeni parti kurma hazırlıkları yapıyorlar.
Recep Yıldırım'ında yöneticisi olduğu bir vakıf var.
Adı: Yeni Dünya Vakfı.
Bu herifler ya o vakfa geliyor, ya da Recep Yıldırım'ı Hamamönü'ndeki ofise davet ediyorlar.
Recep Yıldırım'a "Reis seni sattı. 2011'den beri bir daha milletvekili yapmadı. Biz yeni bir hareket başlatıyoruz. Bize katıl" demişler.
Özü ile konuşulanlar bunlar.
Recep Yıldırım'da bunlara kendi üslubu ile cevabını veriyor.
Onu bir daha aramıyorlar.
Bütün bu duyduklarıma rağmen, bunları adam sandığımdan, ihtimal vermiyordum.
Dünkü videoyu izledikten sonra, midem iyice bulandı.
Artık siyaset adamına saygım yerle yeksan oldu.
Geçmişte de bir çok milletvekili arkadaşım parti değiştirdi.
Bir kısmı zaten fırıldak idi,
Ciddiye almadım.
Bir kısmı partisinde haksızlığa uğradı, meşru müdafaa hakkı saydım.
Dünkü Ali Babacan'ın açıklamaları, pes dedirtti artık.
Ali Babacan, 24 Haziran 2018 yılına kadar Ak Parti Milletvekili.
Eski Bakanı.
Yetmedi,
Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı için parti grubunda imza vermiş.
O da yetmedi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içinde imza vermiş.
Aynı imzaları Ahmet Davutoğlu'da vermiş.
Şimdi her ikisi muhalefet ile birlikte Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem?₺ için birlikte çalışıyor.
Bu ne haysiyetsizlik!
Bu ne iki yüzlülük!
Bu ne utanmazlık!
Siyaset denilen şey bu mu yani?
Bu işte ar haya yok mu?
Hem mensubu olduğun partinin adayı için imza veriyorsun.
Hem de muhalefet ile birlik olup, başka bir adayın Cumhurbaşkanlığı adaylığı için destek veriyorsun.
Hem de hiç utanmadan, sıkılmadan, arlanmadan kamuoyu huzurunda açıklıyorsun.
Sokakta çöp bidonunda bulunup, yetiştirilmiş birisi, bu kadar ahlaksızlığa tevessül eder miydi sizce?
Sözün bittiği yerdeyiz artık.