İzzet Dönmez Yazdı
Hayatım boyunca, cemaatlaşmadan, tarikatlaşmadan hiç hazzetmedim.
Hele ki, Müslümanlar arasına fitne ve tefrika sokan hareketlere hiç sempati ile bakmadım.
Hayatım boyunca onlardan uzak durdum.
Köktencilik yaptım, hepsine şüpheci baktım.
Düşünebiliyor musunuz? ‘’Sözde bir dini cemaatin üyeleri, Diyanet imanının arkasında kesinlikle namaz kılmıyor, namazı kazaya bırakıyor, yine kılmıyorlar’’
‘’Cuma namazlarında dahi camiye gitmiyor, kendi cemaat yurtlarında cuma namazı kılıyorlar’’.
Hiç şek ve şüphem yoktur ki; o namazlar, aslında hiç kılınmamış hükmündedir.
O malum cemaate ait yatılı kurslarda yıllarca Arapça eğitim aldım.
Yazık oralarda geçen yıllarıma.
Bundan dolayıdır ki; hayatım boyunca, hiçbir dini cemaate, tarikata, dergaha ünsiyetim olmadı.
Özellikle Fetö cemaati, bazı Nur cemaatleri, beni yanlarına çekmek için, çok çaba sarfettiler.
Sonuçta dindar bir insanım.
İmam-Hatip Lisesi mezunuyum,
Mütedeyyin insanlarla muhabbet ve ilişkilerim çok doğaldır.
Kişisel dostluklarım hepsiyle olmuştur, halende devam etmektedir.
Mesela, Fetö`den tutuklanan çok yakın tanıdıklarımın mutlaka ailelerine geçmiş olsuna gitmişimdir.
Tutuklulukları sona erenlere, geçmiş olsuna gitmişimdir.
Hiçbiriyle örgütsel bir ilişkiye asla girmemişimdir.
Hayatım boyunca, bir tek defa Fetö`ye ait bir yurda, bir ramazan ayında iftara gittim.
Yurdun yemekhane kapısını resmen üzerime kilitleyerek, bugünün parası ile, benden tam 200 bin TL`lik senet aldılar.
Bu konuyu defalarca bu sütunlarda dile getirdim.
Bir daha öyle mekanlara ben gider miyim.
Fiziki güç kullanarak, senetlerimi geri alabildim.
Peki, bütün bunlara rağmen, Fetö tutuklamalarına nasıl bakıyorum?
Fetö tutuklamalarından önce, Ergenekon tutuklamalarından bir kaç kelam edeyim.
Ergenekon ve Balyoz tutuklamaları da hiç içime sinmemişti.
O tutuklamalardan da çok rahatsız olmuştum.
Hatta bununla ilgili bir çok yazım, burada durmaktadır.
Şöyle düşündüm hep, Eğer ordu içinde bir darbe yapılanması var ise, bu en tepededir.
Bu iş, üsteğmene kadar, yüzbaşıya kadar inmez.
Sonra, yargılama sırasında, toplum vicdanını tatmin edecek hiç delil ortaya konamadı.
Hep varsayımlarla suç ve suçlu yaratıldı.
Daha sonra, işin alçakça bir komplo olduğu ortaya çıktı.
Şimdi gelelim Fetö yargılamalarına,
Bu iş Ergenekon ve Balyoz yargılamalarına hiç benzemiyor.
Ortada kaybedilmiş 250 can, ikibin`i aşkın yaralı var.
İşin içinde çok alçak bir örgütlenme olduğu besbelli.
Birbirleri ile kod adları ile iletişim kuran, özel yazılım programları ile haberleşen bir örgüt, dünyanın en alçak, en şerefsiz örgütüdür.
Bunu tez zamanda deşifre edipte, etkisizleştirmeyen Devletimi ve onun organlarını kınıyorum.
İşin burası tamam.
Suç ne kadar kabarık, failler ne kadar sayıca çok olurlarsa olsunlar.
Yargı, yargılamayı yaparken, kılı kırk yarmalıdır.
Bir gün dahi, bir tek gün dahi, nahak yere, bir vatandaşın mahpushanede yatması doğru ve adil değildir.
Şu konuda, Devletimin sonuna kadar arkasındayım.
Fetö örgütü ile iltisakı bir şekilde deşifre olan her kamu çalışanı, Devlet`ten atılmalıdır.
Yeni personel istihdamında ise, bu konuda kıl kırk yarılmalıdır.
Devletlerin buna hakkı vardır, ancak, şu konu vicdanımı acıtıyor.
Çocuğunu cemaatin okuluna gönderen, cemaate ait gazeteye abone olan, cemaate ait olduğu ileri sürülen bankaya para yatıran, cemaate bir şekilde tufaya gelerek, himmet veren, cemaat kurumlarına kurban parası veren, başka somut suçları yok ise, mahpushaneye konmadan yargılanmalı.
Anadolu insanı, dindardır, temiz yüreklidir.
O himmetler, kurban paraları, tamamen iyi niyetle verilmiştir.
Çoğu insana acıyorum.
Çocuğunu cemaatin yurduna teslim eden ana-babalar, kesinlikle iyi niyetlidir.
Örgütlere katılmasınlar, dininden, diyanetinden uzak kalmasınlar diye orlara evlatlar gönderilmiştir.
Bunun en çarpıcı örneği, ilçemiz Akyazı`da yaşanmıştır.
Çok yakın dostum, ailece çok sevdiğim insan Dr. Cevat Yıldırım.
Oğlu Ali Sami`yi cemaatin okul ve yurtlarına, sadece dindar bir evlat olarak yetişsin diye göndermiştir.
İşin başında, kendisi veya aileden herhangi birisi, asla ve kat`a Fetöcü değildir.
Aileyi kendi ailem kadar tanırım.
Dr. Cevat Yıldırım, bilirim ki; Süleymanefendi cemaatine mensuptur.
Her ne oldu ise Ali Sami Yıldırım, o yurt ve dershanelerde, Fetö militanı olarak yetişti.
Sanki bir virüs gibi Fetö aileyi sarmış.
Ali Sami Yıldırım, yakın bir akrabamın damadı olduğu için, kendisin Fetöcü olduğunu biliyordum.
Tüm aileyi boyadığından haberim yoktu.
Akyazı`da nezih bir aile olan Yıldırım ailesinin yaşadığı hüznü çok iyi biliyorum.
Şu anda Amerika`da kaçak bulunan, Ali Sami Yıldırım`ın kardeşi Abdülhadi Yıldırım`ın o vakitler milletvekili olan amcası Recep Yıldırım`a gönderdiği tehdit mesajlarını gözlerimle gördüm.
Örgüt üyelerinin gözleri öyle kararıyor ki, ana-baba, amca-yeğen tanımıyorlar.
Bütün bunlara rağmen, yargılamalarda çok dikkat edilmesi gerek.
Verilen cezaların, toplum vicdanında karşılık bulması gerek,
Aksi takdirde yaralar kabuk bağlamıyor.
Ergenekon yargılamaları sırasında, intiharlar oldu.
Unutulmasın!!!