İzzet Dönmez Yazdı..
SAĞLIK VE DİN KONSUNDA NASIL SÖMÜRÜLÜYORUZ?
60 yaşını çoktan geçtik, 70`e doğru hızla yol alıyoruz.
Geçen ömür bana iki şey öğretti.
Ya da şöyle diyelim; iki konuda insanların acımasızca suistimal edildiğini, acımasızca sömürüldüğünü gördüm.
Biri din konusu, diğeri sağlık konusu.
Her insan, her konuda aşağı yukarı bilgi sahibi olabilir.
Bu iki alanda, doğru, sağlıklı bilgi sahibi olması imkansız.
Bu konularda "Kim doğru söylüyor?".
Sade vatandaşın bunu bilmesi imkansız.
Bunu fırsat bilenlerde, bu iki alanda insanları acımasızca sömürüyor.
Hem din alanında, hem sağlık alanında yapılan iğrenç sömürülere binlerce örnek verebilirim.
Hepsini bizzat gördüm, hepsini bizzat yaşadım.
DİN SÖMÜRÜCÜLERİ.
Önce şunu baştan ifade edeyim.
Gerçek hiçbir din adamı, din konusunda kimseyi sömürmez ve yanıltmaz.
Bunları baştan istisna tutalım.
İmam-Hatip altyapılı çok değerli ilahiyatçılarımız yetişti.
Onları bende gururla izliyorum.
Onlar istisna.
Din konusunda hariçten gazel okuyan birisi değilim.
5 yaşından 22 yaşıma kadar din eğitimi gördüm.
Yani mutfağın içinde biriyim.
Yani bir çok olayın canlı tanığıyım.
Bakın işte, cemaat olayı.
Adam ilkokul mezunu dahi değil, sıradan bir cami imamı yada Kur`an Kursu hocası.
Kendini Mehdi ilan etmiş.
Yüzbinlerce insan ona inanmış.
Vali, Emniyet Müdürü, Rektör, General müritleri var.
Akıl bunu alıyor mu?
Bakıyorum, bütün müritlerin ortak bir özelliği var.
Hepsi din konusunda zır cahil.
Dünyevi eğitimleri fevkalade ileri.
Dini bilgileri sıfır düzeyinde.
Bütün dini cemaatlerde bu böyle.
Camilerde görürsünüz, sarıklı-cübbeli adamlar,
Din konusunda onları bir sigaya çek, hepsi çuvallar.
Hiçbirinin analitik düşünme kabiliyeti yoktur.
Hepsi ezberden konuşur.
Onlar için "Şıh ne diyorsa, o`dur".
Bütün bildikleri, formatlanmış bilgilerdir.
Bu hale gelmemiz, Cumhuriyet rejiminin bu ülkeye yaptığı en büyük kötülüktür.
Bu hal, Kemalist oligarşinin bu ülkeye ihanetidir.
Resmi otorite kontrolünde, sağlıklı din eğitiminin yasaklanması, illegal din eğitiminin önünü açtı maalesef.
Bugün yaşadığımız sıkıntının en büyük kaynağı budur.
Yeraltında faaliyet gösteren dini cemaatlerin tamamı 1950 öncesinin ürünüdür.
Yoksul ailelerin çocukları alındı, bu dini cemaatlerin yurtlarında, kurslarında, dershanelerinde yetiştirildi.
Devlet katında önemli mevki ve makamlara getirildi.
Öğrendiği tamamen yalan, yanlış dini bilgilerle, hepsi birer dinazor haline geldi.
Hiç kimse düşünmesin ki; bu tutuklamalarla, bu işler yakın zamanlarda biter.
Bunu hiç kimse aklına dahi getirmesin.
Eğer bu ülke nüfusunun % 99`u Müslüman ise; bu Müslüman nüfusun evlad-ı ıyaline (çoluk çocuğuna) doğru, sahih kaynaktan din eğitimi verilmek zorundadır.
Kemalist rejim, bu konuda tamamen çuvallamıştır.
Doğru, sağlıklı, sahih kaynaklardan din eğitimini yasaklamanın vahim sonucu ortadadır.
Ezberlenen ve bilinenin aksine, İmam-Hatip Liselerinden yetişen gençler, devletine, milletine, bayrağına, vatanına düşman olmaz.
Olsa bile, yok denecek mertebededir.
Dini cemaatler İmam-Hatiplerden hiç hoşlanmazlar.
Bunu bizzat ben yaşadım.
Süleymancılara ait Kur`an Kursundan ayrılıp, İmam-Hatip Lisesine gidince, kurstaki hocam, merhum İrfan Tokcan bana "Şimdi mürted oldun, yani dinden çıktın, tövbe et" demişti.
Fethullah Gülen Cemaati, bir tek mensubunu İmam-hatibe göndermemiştir.
Bu konuları bilmeyenler, bu çok ince ayrıntıyı hep atlarlar.
SAĞLIK TÜCCARLARI.
Gelelim sağlık konusuna.
Sağlık konusunda da insanlarımız korkunç şekilde sömürülüyor.
Aile ve sülalemde ilk yüksek tahsil yapmış kişiyim.
Halende ekonomik, sosyal, toplumsal hayatın içinde ve önündeki tek kişiyim.
Maalesef binlerce akrabamın içinde tek kişiyim.
Kimin ciddi bir sağlık sorunu olsa, mutlaka beni bulurlar.
Dolayısı ile hastanelerle, doktorlarla 50 yıla yakındır içiçeyim.
Bir çok yakınımı çok genç yaşta kaybetmiş olmaktan dolayı da, Ortalama yüksek eğitimli bir TC yurttaşından fersah fersah fazla sağlık konusunda bilgim vardır.
Dolayısı ile, Bu alanda da akıl almaz sömürü ve suistimallerin canlı tanığıyım.
Hepsini teker teker yazmaya kalksam, ciltler dolusu kitap olur.
Sağlık ve tababet konusunda, Ciddi uzmanlarla çok ciddi tartışmalarım olmuştur.
Görünen o ki; son 50 yılda, tababet alanında ciddi hiçbir gelişme yoktur.
Gelişme sadece Tıp Mühendisliği alanındadır.
Bir çok ameliyat daha konforlu yapılmaktadır.
Hastane binaları lükstür, yataklar lükstür, ameliyathaneler lükstür.
Hastalıkları ortadan kaldıracak bir gelişme maalesef yoktur.
Hatta hastalıklar hızla artmaktadır.
Birde ilaç sektörü hızla gelişmektedir.
Her hastalığa ilaç.
Ancak hiçbir ilaç, kronik hiçbir hastalığı iyileştirmiyor, kanseri iyileştiren ilaç yok.
Kalp ve damar hastalıklarını iyileştiren ilaç yok.
Alzeimer ve Parkinson gibi kronik beyin hastalıklarını iyileştiren ilaç yok.
Şeker hastalığı ile ilgili son 50 yılda hiçbir gelişme yok.
Tıpta adı diyabet olan bu hastalık, gelecek yıllarda insanlığın sonunu getirecek boyutlara ulaşmaktadır.
10-12 yaşlarda çocuklar diyabete yakalanıyor.
Peki; Tıp ne yapıyor?.
Doktorlar eli ile basıyor ilacı.
Peki; İlaç hastayı iyileştiriyor mu?.
Ne gezer.
İddia şu; "Mortaliteyi geciktiriyoruz".
Yani, ömrü uzatıyoruz.
Küllüm yalan.
Belki mekanik olarak insanlar yaşıyor görünüyor da, sağlıklı bireyler olarak değil, yaşayan ölüler olarak.
Adam kanser olmuş, hiç ilaç almasa 6 ay yaşayacak, milyonlarca liralık kemoterapi ilacı ile 12 ay yaşıyor.
Doktorlar buna ne diyor?.
Mortaliteyi % 100 geciktirdik, ömrü % 100 uzattık.
Peki nasıl uzattınız?.
Kemoterapi ilaçları ile saçlar, kirpiklere varana kadar döküldü.
Kanser hastaneleri koridorlarında geçen fazladan bir 6 ay ömür.
Sonuç ne oldu?.
6 ay sonra değil de, 12 vay sonra bağıra bağıra ölüm.
Birçok kanser hastası yakınım oldu.
Bir çoğu en ileri hastanelerde tedavi gördü.
Bugün bir teki hayatta değil.
Diğer kronik hastalıklarda da sonuç maalesef budur.
Dünyada da aynen böyledir.
Tıp, artık çaresizdir.
İnsan ölmek istemiyor.
İnsan yaşamak istiyor.
Hele malı mülkü var ise, hele ekonomik durumu iyiyse, daha uzun yıllar yaşamak istiyor.
İşte, tamda burada sömürü başlıyor.
Kimi tıp doktoru, kimi adi üfürükçü.
İnsanları sömürmeye başlıyor.
Mucize karışımlarla, mucize bitkilerle, mucize tedavi seansları ile
İnsanların milyonlarca lirasını iç ediyorlar.
İşin içinde tıp eğitimi almış olanların bulunması daha acı.
Mesleğini onurluca yapan hekimlerimize söz yok.
Sömürü, bilinenin, hayal edilenin çok ötesinde.
Son zamanlarda moda oldu, sindirim sistemine doğrudan cerrahi müdahaleler yapılarak, Tip 2 diyabet ve obezitenin önüne geçildiği iddiası var.
Sindirim sistemi kanallarının yerleri değiştirilerek uygulanıyormuş cerrahi müdahale.
Azıcık aklı olanın düşünmesi gerekir.
İnsanın en hayati organları, sindirim sistemi ve dolaşım sistemidir.
İnsan, kolu olmadan, bacağı olmadan, gözü, kulağı olmadan yaşar.
Bu organlar olmadan yaşayamaz.
Ameliyatlar, son bir kaç yıldır patladı.
İşsiz, güçsüz kalan Genel Cerrahlar, kısa kurslar sonunda bu ameliyatları yapıyor.
Sonucun nereye varacağı meçhul.
Yazacak, diyecek, o kadar konu var ki; bu sütunlara sığmaz.
Çok daha somut örnekleri ileriki yazılarımda gündeme getireceğim.