İzzet DÖNMEZ
Son günlerde bazı popüler gazetecilerin mafya liderleri ile yaşadığı çarpık ilişkiler, toplumu ciddi şekilde sarsıyor.
Bunlar halbuki benim için hiç sürpriz şeyler değil.
Geçmişte gördüğüm ve yaşadığım öyle olaylar var ki,
Bana hiçbir şey sürpriz gelmiyor.
Yakın bir tarihte bizzat başımdan geçen bir olayı sizlerle paylaşayım.
Ondan sonra esas konuya gelelim;
2018 yılında SATSO seçimleri var.
Bir iş adamı olarak her daim SATSO seçimlerinde tarafım.
Defalarca o kurumda seçilerek görev yaptım.
2018 seçimlerinde aday değilim.
Çünkü 2016 yılında görevimin bitmesine 2 yıl kala sağlık nedenleri ile istifa ettim.
40 yıldır içinde olduğum kurumda çok önemli isimlerden birisiyim.
Adaylığı düşünen arkadaşlarda benden destek talep ediyor.
Vicdani kanaatime uygun olarak bir arkadaşımıza destek veriyorum.
Bu isim, şu andaki Yönetim Kurulu Başkanı Akgün Altuğ.
Akgün Altuğ ile ilgili bir yorum ya da paylaşım yaptım.
Şimdi tam hatırlamıyorum.
Bu paylaşım üzerine bir yerel günlük gazetenin sözde yayın müdürü olan arkadaş, tam 10 gün boyunca gazetesinde son derece seviyesiz yazılar yazdı.
Halbuki kendisiyle hiçbir sıkıntılı durumumuz yoktu.
Benim bir meslek örgütünde bir ismi desteklemiş olmamda nasıl bir mahsur olabilir?
Bu şahsa cevap vermeyi düşündüm.
Akgün Altuğ benden rica etti.
"Seçim arifesinde sıkıntı doğmasın" dedi.
Tabiatım olmamasına rağmen, bütün hakaretleri yuttum.
Akgün Başkan "Patronu ile konuştum, gereği yapılacak" dedi.
Gerçekten kısa bir zaman sonra gereği yapıldı.
Şimdi ne iş yapar bilmiyorum.
Bana hakaret etmek için kullandığı sıfata bakınız;
"Kırtasiyeci İzzet"
Benim kırtasiyeci olduğumu yüzbinlerce Sakaryalı biliyor.
Ayıp bir iş mi yapıyorum?
Asgari ücretle yayın müdürlüğü yapıyorsun.
Benim şirketlerimde senin gibi yüzlerce insan çalıştı.
Halende çalışıyor.
Anladım ki,
Bu arkadaşı karşı taraf bi güzel yemlemiş.
Aklı sıra çürütme taktiği uyguluyor.
Tabii ki tutmadı.
Son 50 yıl içinde medya sektörü ile iç içe yaşadım.
Yazılar yazdım.
Yerel gazeteler çıkardım.
SATSO'ya medya sahiplerinin de oyları ile seçildim yıllarca.
Bu dünya içinde gördüğüm şu oldu;
Kalemini asla akçalı çıkarları nedeniyle satmayan çok az isim var.
Toplum bu isimleri tek tek tanıyor.
Fiyatını bulduğu an, kalemini anında satanları da bu toplum çok iyi tanıyor.
Hangi dünya görüşüne sahip olursa olsun, kalemini satmayan gazetecilere selam olsun.
1980'lere kadar, umumiyetle gazete sahipleri, sadece gazetecilik yapardı.
1980'den sonra durum değişti.
İşadamları, tek tek gazete patronu olmaya başladı.
Halbuki medya sahibi olmak hiçte karlı bir iş değil.
Hele televizyon yayıncılığı çok pahalı bir sektör.
Getiri, götürüsünü asla karşılamaz.
Ben içinde bizzat bulundum ve yaşadım.
1980'den önce gazete sahipleri, genelde sadece gazetecilik işi ile iştigal ederdi.
1980'den sonra durum değişti.
Aydın Doğan,
Karamehmetler ailesi,
Mehmet Ali Yılmaz,
Turgay Ciner,
Hatta Kıbrıs'lı Asil Nadir gibi geçmişi hayli karanlık isimler medya sektörüne yatırım yaptı.
Mehmet Ali Yılmaz ve Asil Nadir, medyadan erken çekildi.
Aydın Doğan ve Turgay Ciner uzun yıllar medyada kaldı.
Turgay Ciner, geçmişi hayli karanlık bir isim.
2. Sedat Peker diyebiliriz.
Medyasında çalışan bazı isimlerin yeraltı dünyası ile ilişkileri, asla tesadüf değildir.