İzzet Dönmez Yazdı
Suriye dediğin yer nire ki?
Senin dünkü Şam Vilayetin.
Daha dün gibi kısa zaman önce.
Ordumuz şu anda Afrin`de köyleri tek tek ele geçiriyor.
Köy adlarına bakar mısınız?
Baliköy, Hayoğlu, Bak Obası, Duraklı, Çarkanlı, Yukarı Hacıkanlı, Aşağı Hacıkanlı, Derviş Obası, Bilalköy, Ömeruşağı, Mamel Uşağı, Kırmızı, Karababa, Sarıuşağı, Orta Çakallı, Hacı Bilal köyü, Aşağı Korgan, Yukarı Korgan.
Aşağı yukarı hepsi Türkmen köyü.
Arada bir Arap, arada bir Kürt köyleri var.
Olacak elbet.
Onlar bizim kardeşlerimiz.
Tepelik, dağlık yerlerde Türkmen`ler ve Kürt`ler yaşıyor.
Ovalık yerlerde Arap`lar.
Tıpkı Anadolu`daki gibi bin yıldır kardeşçesine.
Geçenlerde bizim haneye baktım da Kürt gelinimiz var, Zaza gelinimiz var, Arap gelinimiz var, Gürcü gelinimiz var, Abaza gelinimiz var, Boşnak gelinimiz var.
Bazılarından çifter çifter var.
Bunlardan damatlarda var.
Biz, böylece Türkiye`yiz,
Allah bağışlasın, iki torunum var,
Geçenlerde onlar ne millet oluyor? diye düşündüm de,
Ben, Trabzonlu’yum aslen, dünürüm Abdülkadir bey, Kafkas kökenli, Dağıstan`lı Avar, Şeyh Şamil`in torunu. Dünürümün eşi Tatar-Manav karışımı,
Kızımın annesi Balkan Göçmeni.
Dolayısı ile torunlarım Türkiye Harmanı.
Bu işte, hem Suriye`de, hemde Irak`ta, Türkiye`de hangi halklar yaşıyorsa, aynısı oralarda da var.
Şu nispette, ama bu nispette Türk`te var, Arap`ta var, Kürt`te var
Çerkez`i, Nusayri`si, Ermeni`si, Süryanisi dahi ortak.
Tam bin yıldır, Batılılar Anadolu`ya Türkiye derken, Suriye`ye de, Irak`a da Türkiye diyordu.
Ah bir anlatabilsek "Türkiye`nin" coğrafi bir tanım olduğunu.
Herkesi içinde barındıran, herkesi var sayan, bir "Kutsal ana" kucağı olduğunu.
Türk Ordusu, dün, tapusu ile kendisine ait topraklara giriyor.
Şu anda Türk Ordusu Bosna`da var mı?
Var.
Makedonya`da var mı?
Var.
Kosova`da var mı?
Var.
Afganistan`da var mı?
Var.
Kıbrıs`ta var mı?
Var.
Irak`ta var mı?
Var.
Somali`de var mı?
Var.
Şimdi de Sudan`a giriyor,
Çünkü, dün Sudan`da bizim tapulu mülkümüzdü.
Yarın Türk Ordusu, Nijer`e, Çad`a girerse şaşırmayın.
Elbette ki; Türk Devleti`nin ve Türk Ordusu`nun oraları işgal niyeti yok.
Buna gerekte yok.
Türk Ordusu, Fırat Kalkanı harekatı ile ilk defa Suriye topraklarına girdi, Azez-Cerablus arasında bir koridor tuttu.
Tıpkı 1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekatında olduğu gibi.
1. harekatta sadece Girne-Lefkoşe hattı tutulmuştu.
2. harekatta alan genişletildi.
Suriye`de şimdi Afrin`e girdik ve ilerliyoruz.
Daha önce İdlip Bölgesi`nde köşe noktaları tutmuş idik.
Bundan sonra hedef, Münbiç.
Türk Ordusu Lozan`dan sonra Suriye`ye ilk defa giriyor değil.
Türk Ordusu ilk defa Suriye`ye 1938 yılında girdi.
Bugünkü Hatay Vilayetimiz, bizim sınırlarımız içinde değildi.
Suriye, Fransa idaresi altındayken, Fransız sömürgesi idi.
Hatay, Mustafa Kemal Atatürk`ün ölmeden önceki armağanıdır Türk Milleti`ne.
Türk Ordusu, 1938`de Kurmay Albay Şükrü Kanatlı komutasında Hatay`a girdi.
Orada kurulan Hatay Devletçiği, 1939`da Anavatan`a katıldı.
Hatay`ın hikayesi uzunda sütunlar yetmiyor.
Münbiç, Azez-Cerablus, Afrin, İdlip derken belli ki; Türkiye, Fırat`ın batısında bir koloni kuracak.
Türkiye`deki Suriye`lileri de oralara yerleştirecek, bölgeyi baştan başa imar edecek elbet.
Orta ölçekli sanayiler ve serbest bölgeler kuracak, bölgeyi cazip hale getirecek.
Niçin olmasın?
Yarın bir bakarsın Kuzey Suriye`de bir halk oylaması olmuş.
Türkiye`ye katılma kararı alınmış.
Suriye`yi fethedelim demiyorum elbet.
Türkiye onların dostu Türkiye onların kardeşi.
Başkaları, orayı sömürmeye geliyor. Türkiye, imar ve inşa etmeye.
Devletimiz bunları düşünüyor da, düşmanın da emelleri var.
Amerika`nın Akdeniz`e açmayı planladığı "İhanet Koridorunu" şimdilik tıkadık.
İslam Dünyası`na kapalı tutulmak istenen kapıyı şimdilik açık tuttuk.
Yarın ne olacağı, neye bağlı biliyor musunuz?
Milletçe yek vücud olmaya.
Sadece buna bağlı.