İzzet Dönmez Yazdı
Bu başlık her aklıma gelende, yazar Mustafa Müftüoğlu gelir.
Çünkü Mustafa Müftüoğlu`nun bu adla yazılmış ve yayınlanmış 12 ciltlik eseri var.
Gençlik yıllarımızda okumuşluğumuz vardır.
Sahiden tarih yalan söyler mi?
Koskoca devletin yazdığı tarih kitapları yalan mı yazıyor?
Daha ilk mektep`ten itibaren bize ne öğretildi; "Vatan dört bir taraftan işgal edildi, Mustafa Kemal Samsun`a çıktı, 7 düvelle savaştı, vatan`ı kurtardı, hain padişah Vahdettin`de düşmanımız İngiliz`in gemisine binerek, kaçtı gitti".
İlk mektep`ten üniversite son sınıfa kadar tarih diye böyle okuduk.
Okul`a gittim mi, devlet bana tarihi böyle anlatıyor.
Eve gelince de rahmetlik dedem bana farklı bir tarih anlatıyor.
Ali Şükrü Bey`i, Deli Halit Paşa`yı daha 7-8 yaşlarında dedem`den öğrenmiştim.
Bugün üniversite mezunlarının % 80`i yemin billah bu isimleri bilmez.
Osmanlı Ordusu`nun içinde bir kısmı general, üçyüz’ün üzerinde Alman subayı olduğunu daha 7 yaşındayken dedem`den öğrenmiştim.
Evde başka tarih, okulda başka tarih.
Biraz büyüyünce, dedem’le tartışmaya başlamıştım.
Yani, koskoca devlet yalan mı yazıyordu?
Emin Oktay`ın yazdığı kitaplar yalan mıydı?
Rahmetlik dedem "Yalan yazıyor oğul, hepsi katmerli yalan" derdi.
Çünkü dedem yakın tarih`in canlı tanığı idi.
Şu anda nasıl biz Recep Tayyip Erdoğan`ı da, Kemal Kılıçdaroğlu`nu da canlı canlı yaşıyorsak, dedem`de Atatürk dahil, geçmiş bütün siyasi liderler döneminin canlı tanığıydı.
Yaşadıklarını, bizzat gördüklerini kendi zaviyesinden bana anlatıyordu.
İşte, şimdi bende geldim dedem yaşına.
Birçok tarihi olayın canlı tanığıyım.
Dedemin anlattıkları ile şimdi yaşadıklarımı üst üste örtünce, çok dramatik sonuçlar çıkıyor ortaya.
Biz tarih kitaplarında ne okumuştuk?.
Sultan Abdülhamid kızıl sultan`dı, despot bir padişahtı, hafiyeleri vardı, herkesi gözetlerdi, kimseye göz açtırmazdı, hürriyet düşmanı idi.
Kıçı kırık, uyduruk tarihçiler bunu yazdı, bizde bunu ezberledik.
Bizi okutan hödük ve düdük ibne tarih hocalarına şunu sormadık; "Ulan beyinsiz tarih hocası, Sultan Abdülhamid`in niçin hafiyeleri vardı?
Neyi korumaya gayret ediyordu?
Daha sonra koruyamadığı ve kaybettiğimiz neydi; ‘’bunu söyle lan puştun oğlu" .
Bunları tabii ki diyemedik tarih hocalarımıza.
Çünkü, hemen disipline verilir, atılırdık okuldan.
Şimdi devir değişti.
Herşeyi soracağız, Herşeyi konuşacağız.
Benim meşhur lafımdır "O işler öyle değil beyim".
Şimdi soralım bakalım, Mustafa Kemal Paşa bir kahraman generaldir değil mi?
Elhak öyledir.
İsmet Paşa`da kahramandır değil mi?
Evet, o da öyledir.
Hüseyin Rauf Orbay, Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, her biri birer kahramandır değil mi?
He ya, onlarda kahramandır.
Peki, onların okuduğu ilk mektebi kim kurmuştu?
Sultan Abdülhamid.
Onların okuduğu askeri liseyi kim kurmuştu?
Onu da Sultan Abdülhamid kurmuştu.
Pekiiii, bu kahraman komutanlarımızın okuduğu Harp Okulunu kim kurmuştu dersiniz?
Onuda Sultan Abdülhamid kurmuştu.
Şimdi yeter diyeceksiniz.
Yetmeeez.
Onların birer Kurmay Subay olmalarını sağlayan Kurmay Akademisini de Sultan Abdülhamid kurmuştu efendiler.
Yukarıda sadece bir kaçının adını yazdım.
Sultan Abdülhamid`in kurduğu o mekteplerde daha yüzlerce kahraman yetişti.
Sütunum müsait olsa, hepsini tek tek buraya dizerim.
Heyhat ki; Atatürk`ün kurduğu cumhuriyette, 94 yıl boyunca, bu kahramanların çeyreği dahi yetişmedi.
Çeğreği dahi.
Mayada mı bozukluk var dersiniz.
Yetişen paşaların bir kısmı Nato köpeği oldu ve darbe yaptı.
Geri kalanı Fetö köpeği olmuş, onlarda darbe yaptı.
Sultan Mehmed Vahdettin.
Sultan Abdülhamid`in en küçük kardeşi.
Osmanlı hanedanının en son padişahı.
Hanedanın kadersiz padişahlarından biridir.
Ona vatan haini diyen tam bir orrospu çocuğudur.
Kendisi büyük bir vatanperverdir, ne yazık ki çaresizdir.
Tahta çıktığında vatan`ın her köşesi yangın halindedir.
Son yüzyıl tarihimiz karanlıklar içindedir.
O kadar karanlıkta konular var ki; eğer bir aydınlanırsa, vay halimize!
Bir çok sahte kahraman gayya kuyusuna,
9 Eylül 1922`de biz Yunan`ı İzmir`de denize dökünce ne olmuştu?
Hain padişah Vahdettin, bir İngiliz gemisine binerek kaçmıştı.
Vatan haini padişah ülkeyi terk etmişti.
Biz tarih kitaplarında öyle öğrendik.
Sahiden öyle miydi?
Bakın, bir başka tarih şöyle yazıyor.
Şair ve milletvekili Hamdullah Suphi Tanrıöver anlatıyor "Roma sefirimizden bir telgraf geldi, telgrafta Vahdettin`in öldüğü yazıyordu".
Mustafa Kemal, haberi alınca; "Vah vahhh, .Allah rahmet eylesin, bir tarih kapandı, kim isterdi ki böyle olmasını, çok namuslu bir adam öldü, isteseydi Topkapı Saray`ının bütün hazinesini götürür ve öyle bir ordu kurup dönerdi ki".
"Dönerdi ki" cümlesinin devamını getirmiyor Mustafa Kemal.
Öyle bir şey olsa, başına geleceği çok iyi biliyor.
Hani lan Vahdettin vatan haini idi.
Mustafa Kemal tam aksini söylüyor.
Hasan Rıza Soyak anlatıyor; ‘’Vahdettin`in ölüm haberini alan Mustafa Kemal`in gözlerinden ince ince yaşlar akmaya başladı, gözlerinden yaşlar akar halde odasına çekildi, sabaha kadar kimseyle görüşmedi".
İhtimal ki; Mustafa Kemal, sabaha kadar ağladı ve vicdan muhasebesi yaptı.
Yaptı ki; Cemal Granda`ya ve Tevfik Bey`e aynen şunları söyledi; "Beni Milli Mücadele`yi açmak üzere bunca paşa arasından seçip, Anadolu`ya gönderen Sultan Vahdettin`dir. Uzun söze ne hacet, tarih bir gün herşey`in en doğrusunu herkese gösterecektir".
Yaaa, gördünüz mü kuş beyinli zır cahil çakma Kemalistler!
Ben, Mustafa Kemal`inde bir vatansever olduğuna inanıyorum.
Niçin derseniz?
Sultan Vahdettin`in ölüm haberini aldığında, göz yaşlarının akması, vatanseverliğine delalettir.
70 yaşına dayandım, çözemediğim soru şu; ‘’Niçin herşey`in doğrusunu Mustafa Kemal anlatmadı da, tarihe havale etti?’’
Hani diyor ya; "Tarih birgün herşeyin en doğrusunu herkese gösterecektir".
Acaba, herşey`in en doğrusunu o gün görmemizi birileri mi engelledi?
Birileri Mustafa Kemal`i de mi kuşattı?.
Birileri Mustafa Kemal`e "Al şunu, sus ve konuşma mı dedi?".
Böyle yüzlerce soru sorarım.
Belki sorular binleri bile bulur.
Mustafa Kemal`in bahsettiği tarihi gün, yoksa bugün müdür?