19 Mayıs 1919 bağımsızlık mücalesinin başlangıç tarihidir.
Zira Birinci Dünya Savaşı sonrası Anadolu işgal altındadır ve Türkler Orta Anadolu topraklarına sıkıştırılmıştır.
Hasta Adam'ın mirasından pay isteyenler başını beklenmekte ve sabırsızlıkla gün saymaktadırlar.
Fakat Bandırma gemisinin Samsun'a başlamasıyla birlikte Mustafa Kemal Samsun'a ayak basacak, direnişi başlatacak, örgütleyecek ve iman gücüyle inanımaz bir mucize yaratılacaktır...
***
Tam 91 yıl geçti aradan...
Bugün Türklerin olduğu her yerde kutlama törenleri düzenlenecek.
İnsancıklar meydanlara veya stadyumlara toplanacak.
Konuşmalar yapılacak.
Vatan-Millet-Sakarya nutukları atılacak.
Ve şak şak şak!...
İşin o yönü beni pek fazla ilgilendirmiyor.
***
"Sağlam kafa sağlam vucutta bulunur" derler ve doğrudur.
Bu ise çağın gereklerine uygun, kaliteli bir eğitim sistemi ve dengeli beslenmeden geçer.
Peki Türkiye'deki veya Avrupa'daki gençliğimizin durumu bu eğitim ve beslenme kriterlerine uygun mu?
Değişik alanlarda evrensel dengelere ne zaman kendiliğimizden yöneleceğiz?
Dış dayatmalarla değil, iç dinamikleri harekete geçirerek…
Ne zaman Atatürk'ü anmayı bırakıp O'nun fikriyatını günlük yaşam felsefemize yansıtacağız?
Nutuk atarak, "Nutuk" satarak değil...
Hamasetle değil, çalışarak!
***
Günümüz gençliği ne durumda?
Türkiye'de veya Belçika'da gençliğimiz hayallerini gerçekleştirebiliyor mu?
Gençlik hangi sorunlarla karşı karşıya bulunuyor?
Bu sorunların üstesinden gelmek adına kimler, ne gibi çalışmalar yapıyor?
Gençlik TV yarışmalarında yüksek sanatsal becerisi veya cazibesini teşhir etmiyor mu?
Gençlik taklitçi, şekilci, tüketici, "hayalci" değil mi?
Gençlik dershanelerde söğüşlendikten sonra üniversite kapılarından geri çevrilmiyor, işsiz-güçsüz kalmıyor, boştagezer olmuyor mu?
Sorularım abartılı mı?
Çok mu kötü niyetli veya kötümserim?
***
19 Mayıs'ın anlamı zaman süreci içinde ne denli değişti bilemezsin Ata'm.
Zaten bilme daha iyi...
Senin naçiz bedenin 1938 de toprak oldu.
Şimdilerde de fikriyatını katletmekle meşgûl bazıları.
"Gaflet, dalalet ve hatta hiyanet içinde..."
Güvendiğin kurumların çoğunun yerinde yeller esiyor, kalanlar da Avrupa havucu yiyebilme sevdasıyla kuyruk sallamaktalar.
***
Birileri kabarmakta olan bir "dip dalgasından" bahsediyorlar.
Cumhuriyeti emanet ettiğin gençliğin bir dip dalgası gibi yakın bir gelecekte yükseleceğini sezmişti zaten rahmetli Attila İlhan, Bursa Kitap Fuarı'ndaki imza günlerinde.
İmza için sırada bekleyen gençleri görünce duygulanarak!
Daha sonra Turgut Özakman'ın lirik bir dille kurtuluş savaşını anlatan "Şu Çılgın Türkler" kitabı milyonlar sattı.
Milyonları bir araya getiren Cumhuriyet mitingleri yapıldı.
Türk bayrağı meydanları gelincik tarlasına çevirdi.
Seninle ilgili sinema filmleri çekildi.
Hakkında tartışmalar yapıldı.
Türkiye açılımlar ülkesi haline geldi.
Ben pek ümitli değilim ama, inşallah yanılıyorumdur Ata'm…
Kim evlatlarına geri kalmış bir ülke bırakmak ister, değil mi?
***
Belçika'ya yerleştik.
Güneşten kaçarken yağmura yakalandık.
Sonuçta çifte vatandaş oldu.
Çift dilli, çift kültürlü, çift aidiyetli.
Belçika'da 19 Mayıs kutlamaları futbol turnuası halinde kutlanıyor.
Çeşitli siyasi partilerin Türk kökenli erkek adayları transfer bekleyen futbolcu edasıyla sahada top koştururken, saha kenarında ekmek arası köfteler yeniliyor ve sponsor firmaların ikramı ayranlar içiliyor...
Hele hava da tesadüfen güzelse tam bir ailevi panayır veya piknik havası yaşanıyor.
Ve gelsin oylar senin yaptığın hiçbirşeyi beğenmeyen Belçika siyasi partilerine...
Nur içinde yat Ata'm!
Koltuğun için CHP zirvesinde yapılan anlamsız tartışmaları görme daha iyi...
Yakup YURT ©
Brüksel, 19 Mayıs 2010