Öncelikle son yapılan federal seçim sonuçlarından dolayı ne kadar üzgün olduğumu belirtmek istiyorum.
Seçimler öncesi ve sonrası yapılan çalışmalar, aday olan arkadaşlarımızın seçim stratejisi ve seçim sonuçları ile ilgili fikirlerimi sizlerle paylaşmak istedim. Umarım yanlış anlaşılmam.
Ekim 2006 yılında yapılan yerel seçimlerde, Türk adaylarımızın almış oldukları oylarla hepimiz gurur duyduk. Ekim 2006 yerel seçimleri, Türk kökenli adaylarımız için, 2007 genel seçimleri için bir önhazırlıktı. Ayrıca bu seçimlerde aday olan arkadaşlarımız başarılarıyla hem bulundukları bölgedeki Türk seçmenlerini, hem de aday oldukları siyasi partileri çok memnun etmişlerdi.
Peki aradan henüz bir yıl bile geçmemişken aynı kişiler aynı partilerden aday oldukları halde nasıl sadece bir kişi seçilebiliyor? Tabi ki bunun bir, hatta birden fazla sebebi olmalı diye düşününüyorum.
Belçika'da siyasete 7 yıl önce katıldım. Bu zaman içerisinde 6 yıl Yeşiller Partisin'de merkez ilçe üyesi olarak görev yaptım. 2006'dan itibaren SP.A Partisin'de il genel meclisi üyesi olarak görevimi sürdürüyorum. Bu zaman içerisinde gördüklerim ve yaşadıklarımla, Belçika'daki partiler ve yapmış oldukları politikalar hakkında iyi kötü birşeyler öğrenmiş oldum.
2007 genel seçimlerinden bir ay önce aday olan arkadaşlarımızın afişlerdeki sıralamalarını görünce gözlerime inanamadım. Bir aday dışında hiç birinin seçilme şansı yoktu veya çok azdı.
Bu adaylar arasında sadece Meyrem Almacı arkadaşımızın yeri çok iyiydi, daha doğrusu liste başı olmuştu. Bu, beni gerçekten çok sevindirmişti.
Peki adaylarımız nerde yanlış yapmışlardı?
Yerel seçimlerde büyük oranda oy alan adaylarımız aynı şeyin genel seçimlerde de olacağını düşünerek büyük bir hata yaptılar.
Peki neden nasıl olsa daha iyi olurdu sorusu hemen aklımıza geliyor?
Belçika'da yaşayan 90 bin Türk seçmenin sadece bir aday seçtirebilmesi normal birşey değil. Bu demek oluyor ki oylar bölünmüş, bölünen oylar da partilerinde iyi sıralamada olamayan adaylarımızı seçtirmeye yetmemiştir.
Bunun bir çaresi var mi? Elbette var! 2009 yılında tekrar seçimler var ve o seçimlerde aday olan arkadaşlarımız partileri ile korkmadan çok zorlu pazarlıklar yapmalıdırlar. Korktukları zaman elleri boş geri döneceklerinden hiç kimsenin bir şüphesi olmasın. Ama bizler elimizde olan kozlarımızı iyi ve zamanında kullanırsak çok daha başarılı olacağımıza, çok daha fazla sayıda milletvekili ve senatör çıkaracağımıza yürekten inaniyorum.
Kısacası adaylarımız kendi korkaklıkları yüzünden Türk kökenli vatandaşlarımızın oylarının bir şekilde boşa gitmesine sebep olmuşlardır.
Bu arada bahanelerimiz de zaten hazır bekliyordu. Neymiş efendim partileri oy kaybına uğramış, neymiş hemşerilik yapılmış falan filan. Ben bunların hiç birine inanmiyorum ve bu bahanelerin geçersiz olduğunu da size örnek vererek göstermek istiyorum. Bir zamanlar Meryem Kacar, Belçika'da seçilen ilk senatör nasıl oldu? Çünkü sıralamada ilk yedekti ve parti başkanı, Mieke Vogels, Flaman bakanı olunca direkt olarak seçilmis oldu. Diğer bir seçimde, yine Yeşiller Partisin'den Meyrem Almacı, liste başı olarak yaklasik 13 bin oyla milletvekili olmayı başardı.
Bu da şunu gösteriyor; genel seçimlerde partilerle iyi bir pazarlık yapılmadığı takdirde, bunun zararını hem aday olan arkadaşlarımız maddi ve manevi olarak çekiyor, hem de vatandaşlarımızın oyları boşuna gidiyor.
Diğer bir konu ise, yerel ve genel seçimlerin çok farklı olduğudur. Yerel seçimlerde vatandaşlarımız adaylara, yani isimlere oy verirken, genel seçimlerde adaylar yerine partilere ve partilerin programlarına oy verdiği görülmektedir. Ben bununla gurur duyuyorum. Bu, Türk seçmenlerinin Belçika'da yaşayan yabancı kökenliler arasında en bilinçli oy veren seçmen olduklarını gösteriyor.
Seçim çalışmalarında afiş asma hastalığını, çılgınlığını hala atlatmış değiliz. Hatta bazen bu hastalık korkunç boyutlara ulaştı. Kasap, manav, kahvehane ve çeşitli iş yerlerinde bulunan son boş yere kadar afiş asmayı bir beceri olarak gören düşünce ve kafa yapısından bir an önce kurtulmamız gerekiyor. Çok afişin çok oy demek olmadığı artık kabul etmemiz lazım. Bu saçmalığa son verelim. Belçikalıların bu durumu ne kadar komik bulduğunu ve güldüğünü zaten söylememe gerek yok. Bu arada bir Belçikalı matbaa sahibinin bana söylediği sözleri aynen size yazıyorum: "Seçim zamanlarında Türk adaylarını dört gözle bekliyorum. Çılgınca afiş bastırıyorlar". Umarım önümüzdeki yıllarda bu çılgınlığa azcık da olsa dur diyebiliriz ve bol bol afiş asmanın yerine parti programlarımızı ve kendi yapacaklarımızı seçmenlere anlatarak hem seçmenleri bilgilendirmiş hem de savurganlık yapmamış oluruz.
Bu arada Anvers'te başörtüsü konusunda yaşanan sorunlar dolayısıyla, 2006 yılında Türk seçmenlerin oylarıyla seçilip belediye meclisine giren meclis üyelerini, mecliste bu konuda en ufak bir tepki göstermeden çıkan kararları kabul etmelerini, kendilerine verilen oyları hiçe sayarak partilerinin almış oldukları ortak karara katılarak binlerce seçmenimizin üzülmesine sebep olan meclis üyelerini de burdan kiniyorum. Umarım bundan sonra böyle durumlarda seçmenlerini düşünerek daha cesaretli olmalarını bekliyorum. Parti başkanlarına ve yönetimine yağcılık ve yalakalık yaparak bir yere gelmeye çalışanların cevabını yine seçmenlerimiz verecektir.
Hem yerel hem de genel seçimlerde görüldüğü gibi Türk adayları genel olarak Türk seçmenden oy almıştır. Bunu Belçika basını yerel seçimlerden sonra yaptığı araştırma sonucu yayınlamıştır ve bazı parti başkanları da medyaya çıkıp, "Türkler sadece kendi adaylarına oy verdiler" demişlerdir.
Umarım anlayacak olan ve anlaması gereken kişiler bu mesajı anlamışlardır.
Her seçim döneminde olduğu bu seçimde de "çamur at izi kalsin" geleneği bozulmadı. Türk adayların arasındakı bu çamur güreşini üzülerek izlemiş olduk.
Adaylarımız iki arada bir derede kalmış gibi ne Türk ne de Belçikalı seçmeni tam olarak ikna edebildiler. Halbuki kendin gibi olmak varken göründüğün gibi olmak varken Türk seçmene farklı Belçikali seçmene farklı mesaj vererek kendi kuyularını kazmış oldular.
Belçika'ya göçün 40. yılını geride bıraktığımız şu günlerde anne ve babalara büyük görevler düşmektedir.
Çocuklarının gelecek ile ilgili planlarını yaparken artık birazcık da olsun üniversitelerin siyasi bölümlerini tercih etmelerine yardımcı olmaları gerektiğini düşünüyorum.
Birşeyi unutmayalım, bir kişi çok iyi mühendis, çok iyi doktor, çok iyi avukat olabilir ama bu, onların çok iyi politikacı olacakları anlamına gelmez. Herşeyin bir okulu bir eğitimi olduğu gibi politikanın da ayrı bir eğitim dalı olduğunu unutmayalım. Gençleri bu yönde teşvik etmemiz gerekir diye düşünüyorum. Sonuç olarak politikayı bir hobi olarak değil bir meslek olarak yaparsak başarı oranımızın daha çok artacağından şüpheniz olmasın.
Sayın Meyrem Almacı'yı seçimlerde gösterdiği başarıdan dolayı tebrik ediyorum ve başarılarılarının devamını diliyorum. Ama kendisini çok zor bir görevin de beklediğinin bilincinde olmasını temenni ediyorum. Türk toplumu olarak eğitim, işsizlik, ırkçılık başta olmak üzere, değişik konularda çözülmesi gereken sorunlarımız olduğunu ve bunları gündeme getirip bir şekilde sorunlarimizi halletmesini diliyorum.
Şimdi tatil zamani. Stresten uzak, bol güneşli, çok daha önemlisi sağlıklı bir tatil dileğiyle. Hoşçakalın.
Saygılarımla,
Anvers İl Genel Meclis Üyesi
Mesut Yücel