Haberin yayım tarihi
2015-12-23
Haberin bulunduğu kategoriler

2016 YILBAŞI GECESİ YAKLAŞIRKEN.

Bir yılın daha sonuna yaklaşıyoruz.

İnsanlarda bir telaş, bir telaş sormayın!

Ailece evde mi kalsak, dostlarla mı çıksak, eşe, dosta, sevgiliye ne gibi armağanlar alsak, nasıl süslensek, neler giysek…

Sorular, sorular!

***

Hayat pahalı.

Fiyatlar oldukça yüksek, el yakıyor…

Fakirlik sosyal güvenlik cenneti Belçika`da bile yaygın.

Ekonomik kriz ve sosyal yaşama yansımaları her alanda hissediliyor.

Olanda çok, olmayanda hiç yok…

Toplumdan dışlananlar çoğalıyor.

Küreselleşme rüzgarı fakirleri savuruyor, süpürülmeyi bekleyen hazan yaprakları misali. Çevresine biraz duyarlı bir kimse bu durumu kolayca gözlemleyebilir.

İnsan tüketirken utanıyor yediklerinden, içtiklerinden, kilolarından, "ötekileri" düşündükçe!..

***

Sokaklarda Noel`den beri sessizlik hakim.

İn cin top oynuyor.

Ancak kent merkezindeki turistik mekanlar ve belli ticari sokaklar dolu.

Çam ağaçlarını gelin gibi süslemişler.

Vitrinler bezenmiş.

Adım başı reklam tacizine uğruyor gözleriniz.

Ya savurganlık nöbeti teslim alıyor gönlünüzü, ya da ister istemez katlanıyorsunuz bitmek tükenmek bilmeyen yoksunluklarınıza (früstrasyon)!

Gelen soğuklarla birlikte varsıl insanlar ya uzak diyarlara tatile, kayak yapmaya gittiler,  gidemeyen yoksullar da üşümemek için evlerine kapandılar.

***

Dün akşam bir dostumuzun evinde verdiği davet için eşim dün revani yaptı, yürüdük gittik.

Nadiren gördüğumüz dostlarla bir araya geldik, oradan buradan, havadan sudan konuştuk, yemek yedik, anıları canlandırdık, ölmüşleri yad, olanları onore ettik…

Yemekte bir tek kuş sütü eksikti.

Evin hanımı pastırması, böreği, salatası ve hepsinden önemlisi mütevazı güleryüzü ile salonu süsleyen en güzel çiçekten daha güzeldi…

Hepside okumuş ve gerçek aydınlardı, yapmacık konuşan yoktu, kimse görüşünü dayatmadı.

Din, siyaset ve futbol konuşulmadı…

Farklarımızı öne sürme ihtiyacı hissetmedik.

Hepimiz aynı Tanrının kulu, mutlu olmaya layık kullardan oluşan bir zümre idik…

İnsan insanlarla insanlıkta buluşunca sorun kalmıyor…

Gittiğimiz dost evi ortodoks inancına sahip, gerçek eski İstanbul Türkçesi konuşan gayrimüslim, ama insan kelimesinin anlamını zenginleştiren Türkçe ve Türkiye aşığı bir yerdi.

Kendimizi evimizden daha rahat bir ortamda bulduk…

***

Belçika’da SDF, yani sabit ikâmet mekânı olmayanlar olarak ifade edilen sefiller sokağı veya boş bırakılmış binaları ev bellemişler.

Paris’in mutluluğu şarap şişesinin dibinde arayan köprüaltı kloşarları, sokak filozofları gibi. İstanbul’da bazı duyarlı insanlar bisikletleriyle dolaşarak sıcak çorba dağıtıyorlar sokakta veya parklarda yaşama tutunmaya çalışanlara…

Resto du Cœur (Gönül Aşevi) geleneğini başlatan seçilemeyen Cumhurbaşkanı adayı Fransız ulusal palyaçosu Coluche’ü ölümsüzleştiriyorlar…

***

Yılbaşı geceleri genelde insanlar sabahlara kadar içtiği için ertesi gün sokaklarda kimsecikler olmaz.

İçki içmek için uydurulmuş gecelerden biridir demek abartılı olmaz sanırım.

Yeni yılda herşeyin eskisinden daha güzel olacağı umulur.

Kendi kendimizi buna ikna etmeye çalışırız.

Sahte bir bayramdır aslında.

Geçen yıl adet yerini bulsun diye tutulan dileklerin hiçbirisi gerçekleşmemiştir.

Veya tesadüfen çok azı!

Aman bu sözümü piyango bileti satanlar duymasın…

***

Kiminle geçirdiğin nerede geçirdiğinden çok daha önemlidir o geceyi.

Harcadığın koca bir yılı düşünüp mutsuz olduğun sonra da gelecek yıldan istediklerini gerçekleştirmesi halinde ne kadar mutlu olacağını düşünüp umutlandığın tek gece midir yoksa?

Yalnızlığın en çok koyduğu gece mi?

Bütün bir yıl yalnız olanların o gece yalnız olmamaları mümkün müdür?

Hep kaybedenler, ya da kaybetmeğe mahkûm olanların, o gece oynanan tombalada şanslı olmaları için mantıklı bir tek neden gösterilebilir mi?

İnsanlar gerçeklerden neden hep kaçmaktadırlar?

Yaşamın gerçekleri ile hesaplaşmaya niçin yanaşmazlar?

Niye kendilerini tüketim sarmalının içine bir İspanyol boğası gibi atarlar?

Tüm toplumlarda anneler günü, babalar günü, sevgililer günü, şu günü, bu günü… vardır. Para, sevgi, saygı, dostluk, sağlık, aşk, başarı, velhasıl tüm güzellikler herkese her gün gereklidir.

Hatırlanmak ne denli güzel olsa da, ilân edilen günler fotoğrafçılar, iletişimciler, çiçekçiler, çikolatacılar, kuruyemişçiler, berberler, hamamcılar, müzisyenlere yarar.

Onlar kazanırlar.

Meslek grupları tabii ki kazansınlar, ama sadece o günlerde değil, her zaman!

***

Gerçek yanlış yerde aranmamalı.

Bakın size bir anekdot anlatayım.

Paris`te üzerinde on dokuz köprü bulunan Seine Nehri`nin rıhtımındayız.

Akşam üzeri hava kararmış ve lâpa lâpa kar yağıyor.

Bir kloşar * bir reverberin ** etrafında değirmen beygiri gibi yere bakarak dönüyor.

Yoldan geçenlerin dikkâtini çekiyor bu durum.

Hey mösyö niye ısrarla aynı yerde dönüp duruyorsun reverberin etrafında diye soruyorlar. Cüzdanımı arıyorum diyor kloşar sarhoşça.

Ya diyorlar, demek cüzdanını arıyorsun ha?

Peki niye burada?

Niye olacak der kloşar, burası reverber altı, aydınlık en azından!..

***

Her nerede olursanız olun, yiyin, için, eğlenin; afiyet olsun, yarasın!

Amma velakin itidali elden bırakmayın ve alkollü araç kullanmayın ne olur…

Gönülleriniz sevgi, bedenleriniz sağlık dolsun!

Hepinizin 2016 yılı kutlu olsun…

Yakup YURT ©

Brüksel, 22 Aralık 2015

 

*Kloşar: (clochard)Paris`te köprü altında yatan şarapçı.

**Reverber: (réverbère)Üstü fenerli sokak lâmbası.

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.