Birçok liberal demokrat Türk aydınında gizli veya gizemli olayları "derin Devlete" atfetme alışkanlığı vardır.
Tanzimat kafalı, taklitçi ve tercümeci bazı yarı-aydınlar ise komplo teorilerine yönelmeyi marifet sayarlar.
Onlara göre, olan bütün olumsuzluklar "dış şeytanın" işidir…
Kötüler hep dışarda, iyiler hep içerdedir.
Biri ötekine alet olur, öteki onu kullanır.
Sevmedikleri birşey gerçekleşince hem "dış şeytanı" suçlayıp rahatlamış olurlar, hem de tepki vererek aydın niteliklerinin haksız ve beyhude olmadığını kanıtlamış olurlar.
***
Ben ona "yerleşik düzen" diyorum.
Kendisini idame ettirme konusunda her düzen doğal bir eğilime sahiptir, çünkü mevcut düzenden beslenenler onun değişmesini istemezler.
Ve mümkün olan en uzun süre dümende kalmak için azami gayret gösterirler.
İşte bu gayretlerin bir bölümü açık, bir bölümü kısmen veya nispeten gizlidir.
Gizlinin peşinden deşifre etmek ve akabinde fikir yürütmek aydın zevatın görevidir.
Demokratik sistemlerde herkesin yeri, görev alanı ve çalışma kuralları bellidir.
Toplumsal huzur açısından herkesin görevini liyakat ve sadakatla yapması beklenir.
Demokratik ve objektif bilgi akışı sağlanmadığı takdirde, kendisine aydın sıfatını yakıştıran bir takım bilgi hamalı enteller ya tutarsa misali tahminler sıralamaya başlarlar…
Yanılmak ayıp değil ya…
Hepimiz de insanız sonuçta ve "düşmez kalkmaz bir Allah…"
***
Üniversitede iletişim okumuş ve epeyce de mürekkep yalamış biri olarak naçizane bir-iki görüş beyanında bulunacağım izninizle.
Sürçülisan edersem peşinen affola.
Aydının görevi aydınlatmaktır !
Mademki aydınsın, adın üzerinde aydınlatacaksın.
Mum gibi dibin karanlık kalsa da, etrafına ışık saçacaksın.
Bu senin birinci görevin.
Fakat önce aydınlatacak bir aydın olabilmek için kendin aydınlanacaksın.
Rahmetli Uğur Mumcu'nun ifadesiyle "fikir sahibi olmadan zikir sahibi olmayacaksın"…
Bildiğin ve inandığın doğruları söyleyecek kadar cesur olacaksın !
Sonra tarafsız değil, tam aksine taraflı olacaksın : Karanlığa karşı aydınlığı, hurafeye karşı bilimi, haksıza karşı haklıyı, yalana karşı doğruyu, zalime karşı mağduru savunacaksın.
Ve bunu küfür, hakaret ve iftiradan uzak kalarak yapacaksın.
Birilerinin adamı veya kadını değil, adam gibi adam veya kadın gibi kadın olacaksın !
Samimi ve dürüst olacaksın, kalemini veya kameranı satmayacak, bilgi hamalı beynini iktidar veya sermaye sahiplerine kiralamayacaksın.
"Ya göründüğün gibi olacak, ya da olduğun gibi görüneceksin !"
İşte o zaman halk sana inanır, güvenir, yanılsan da affeder, cüzdanını doldurur…
Yok oluyor diyorsan, kendine başka bir meslek seçeceksin.
Unutma ki sen ve senin gibiler bizler için üretiyorsunuz.
Okuyan biziz, izleyen biziz, seyreden biziz, beğenecek olan da beğenmeyecek olan da biziz.
Ürettiğinizi tüketmeyiz, bitersiniz.
Biz halkız : Biletinizi keseriz, çeker gidersiniz.
Bulunmaz Hint kumaşı değilsiniz sonuçta…
***
Fakat kolaycılığa kaçmayacak, kendini sürekli geliştirecek ve çıtayı yüksek tutacaksın.
Halkçılık ile halk dalkavukluğunu birbirine karıştırmayacaksın.
Çalar saatin kuşu gibi her saat başı kafanı delikten çıkarıp ötmeyeceksin.
Biliyorsan konuşacak, bilmiyorsan susup dinlemeyi öğreneceksin.
***
Bunca uzun bir giriş faslının esbabımucibesi nedir diyenlerinizi duyar gibiyim.
Yılbaşından birkaç gün önce yazılıp çizildiği üzere, emekliye ayrılan Brüksel valisi Frankofon bayan Véronique Paulus de Châtelet'nin yerine yasal süresi için başka bir Frankofon vali aday gösterilmediği için bu göreve yılbaşından itibaren ve belirsiz bir süre için Brükselli Flaman vali yardımcısı bay Hugo Nys atandı.
İşte bu noktada "derin" sorulara başlayabiliriz…
Bu gecikme veya ihmal nereden ve kimden kaynaklanıyor ?
Brüksel Hükümetinden resmi bir yorum gelmedi.
Sadece Federal Hükümetteki kriz nedeniyle yavaştan alındığı fısıldanılıyor.
Diğer yandan Frankofon liberal MR partisi bu görevi kaldırma niyetindeymiş.
Eski Brüksel Bölge Hükümeti Başbakanı MR'li François-Xavier de Donnea ve FDF Başkanı Olivier Maingain bu görevin kaldırılıp azaltılmış yetkilerle Bölgeye aktarılmasına ilişkin yasa teklifini Federal Meclise sunmuşlar.
***
Normal koşullarda Türk kökenlilerin çoğunlukta yaşadığı ve nüfusunun yarıdan fazlası yabancı kökenlilerden oluşan Brüksel Bölgesinin en küçük belediyesi olan Saint-Josse-ten-Noode'un PS'li başkanı Jean Demannez yılbaşından itibaren Brüksel valisi olacaktı.
O bu göreve geldiğinde ise Brüksel Bölge Hükümetinin PS'li Türk kökenli Bakanı Emir KIR 7 Haziran günü yapılacak bölge seçimleri kampanyası ortamında göçmen kökenli biri olarak belediye başkanlığı makamına gelecekti.
Zira son yerel seçimlerde en yüksek tercih oyunu Emir KIR almıştı ve bu onun yasal hakkıydı.
Ama her nedense olmadı.
Olmadı mı, olamadı mı, oldurulmadı mı ?
Olsa iyi mi olurdu, kötü mü olurdu ?
Böyle olmasına kim ve hangi amaçla karar verdi ?
Acaba Belçika'da da "derin Devlet" var mı ?
***
Öffff…. Bıktım yahu "derinliklerden"…
Bilgi veren olsa da, rahatlasak !
Neredesiniz, çok bilmişler ?
Yakup Yurt ©
Brüksel, 04 Ocak 2009
yakup.yurt@skynet.be
Not : Yazımın içerdiği bilgiler günlük La Libre Belgique gazetesinin 31/12/2008 tarih ve "H.Nys exerce la fonction de gouverneur par défaut de titulaire"başlıklı yazısında mevcuttur.(Y.Yurt)