Terörizm, en geçerli olan uluslar arası hukuka göre; "siyasi, dini ve ekonomik hedeflere ulaşmak amacıyla, sivillere, resmi, yerel ve genel yönetimlere yönelik baskı, yıldırma ve her türlü şiddet içeren yolun kullanımı" olarak açıklanmıştır. Buna göre, terörü uygulayan organize gruplara, terör örgütü, şahıslara ise terörist denilmektedir.
Bu tanımlamadan yola çıkıldığında, yaklaşık 25 yıldır Türkiye'de kan döken PKK'nın, tam anlamıyla bir terör örgütü olduğunu söylemeye de gerek yoktur. Bu nedenledir ki PKK, 1993 yılı itibariyle birçok ülke tarafından terörist örgüt olarak kabul edilmeye başlamış, 2002 yılı içerisinde AB tarafından da resmen terörist olarak tanınmıştır. Bugün PKK, ABD ve AB ülkeleri ile dünya üzerindeki Orta Doğu, Uzak Doğu, Orta Asya ve Kafkasya ülkelerinin büyük bir çoğunluğu tarafından terörist örgüt olarak kabul edilmiş ve yasaklanmış durumdadır. Ancak, ne yazıktır ve maalesef ki, bu onlarca ülke arasında kardeş ülke olarak bilinen Azerbaycan yoktur.
Az sayıda da olsa, PKK'yı terörist olarak kabul etmeyen veya herhangi bir nedenle gündemine dahi almaya gerek duymayan bazı ülkelerin malum bu tavırlarının gerekçeleri zaten bilinirken, Azerbaycan yönetiminin de benzer bir tutum içerisinde görünmesi ise son derece üzücüdür.
Merhum Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in dillendirdiği gibi "İki Devlet, Bir Millet" anlayışı ve iki ülke arasında yüzyıllara dayanan kültür birlikteliği varken, Azerbaycan'ı tanıyan ilk ve üstelik Ermenistan tarafından Dağlık Karabağ'ın işgali sırasında Azerbaycan'a destek veren tek ülke Türkiye iken, Türkiye'nin yaklaşık 25 yıldır başının belası olan bir terör örgütünün Azerbaycan Meclisi'nde halihazırda gündeme gelmemiş olması, anlaşılır gibi değildir.
Anlaşılır olmayan tek şey bu değildir. ABD'nin Irak işgali sonrasında Irak'ın kuzeyinde yapılandırılan Yerel Kürt Yönetimi oluşumu, özellikle PKK'yı ve yanlılarını heyecanlandırmıştır. Bu itibarla, Azerbaycan'da faaliyet gösteren Kürt kökenli bazı kişi ve örgütlenmelerin, K.Irak'a giderek Barzani ile ilişkiler geliştirdikleri ve hatta talimatlar aldıkları, aldıkları talimatları ve bu bölgenin propagandalarını Azerbaycan'a taşıdıkları bilinmektedir. Bu şahıs ve oluşumların, geçmiş dönemde çevre ülkelerdeki Ermeni şahıs ve örgütlerle bir araya gelerek, "Biz, Kürtler ve Ermeniler olarak müttefikiz, dostuz, ortak düşmana karşı birlikte hareket etmeliyiz" dedikleri unutulmamalıdır.
Azerbaycan muhalefetindeki partilerin ve Azeri halkının hemen hemen tamamı, PKK'nın terör örgütü olarak kabul edilmesinden ve ülkelerinde yasaklanmasından yana tavır sergiliyorlar. Çünkü, bazı Kürtçü olarak bilinen ve Devlet kademesinde üst düzey etkin görev yapan bazı malum BEYLER'in ve PKK yandaşlarının faaliyetlerinden son derece büyük rahatsızlık duyuyorlar. Rahatsızlıktan kaynaklı genel istek ile ilgili olarak, Azerbaycan Milli Meclisi'ne çeşitli kereler bu konuda kanun tasarıları hazırlanarak gönderilmiş olmasına rağmen, şu ana kadar herhangi bir gelişmenin yaşanmaması da son derece "manidar" karşılanıyor.
Peki, her şey apaçık ortadayken ve PKK da son dönemde Azerbaycan'da her geçen gün palazlanmaktayken, Azerbaycan yönetimi PKK'yı neden terör örgütü olarak kabul edip, yasaklamıyor!!!
Azerbaycan yönetimi, neredeyse bütün dünyanın terör örgütü olarak tanıdığı ve yasakladığı PKK'yı bilmiyor mu!!!
Yoksa bu durum, Azerbaycan yönetimindeki bazı üst düzey görev yapan, karar merciinde bulunan, silah veya parayla siyasi gücünü devam ettirmekten başka çaresi olmayan ve sonuçta, kendisinin veya annesi ile babasından en az birinin kökeninin Ermeni veya Kürt olmasından kaynaklı malum yönetici bazı BEYLER'in rolleri ile açıklanabilir mi? !!!
Galiba en kuvvetli ihtimal, bu görünüyor.
Sabahattin Tallu
Global Yorum İnternet Dergisi
stalu@globalyorum.com
