12 Haziran 2011'de yapılacak seçimler öncesi parti organlarıyla referandum sonuçları, anayasa tartışmaları, son siyasal süreç ve seçim hazırlıkları gündemiyle toplantı düzenleyen BDP'nin gerçekleştirdiği PM toplantısı sonucunda seçim startı verdiği bildiriliyor. Referandum sonuçlarının her boyutuyla değerlendirildiği toplantıda, boykotun Kürt sorununun çözümüne yönelik önemli zeminler oluşturduğu tespit edilirken, A&G Araştırma Şirketi'nin referandum anketi sonuçlarının ele alındığı, sonuçların bütün illerin grafikleri ele alınarak masaya yatırıldığı, yapılan değerlendirmelerde boykotun düşük olduğu bölgeler ve illerin değerlendirildiği, bu kapsamda partinin il ve ilçe örgütlerinin gözden geçirildiği, seçim çalışmaları kapsamında yapılan bu değerlendirmelerde BDP'nin 2011 Haziran ayında yapılacak olan seçimler için hazırlık çalışmalarına start vermesi kararı alındığı belirtiliyor.
BDP açısından seçimlerde ortaya çıkacak olan sonuçlar, şüphesiz çok önemli ve geleceğe dair belirleyici bir anlam ifade ediyor. Bu nedenle seçim çalışmaları kapsamında gerekli görülen bazı il ve ilçe örgütlerinin güçlendirilmesi ve yenilenmesinin gerçekleştirileceği, bunun için bazı teşkilatlarda gerekli görüldüğü takdirde kongrelerle yönetimlerin yenileneceği, teşkilatlara yönetici ve kadro atamalarının yapılacağı, daha önce partide başkanlık ve yöneticilik yapanlara seçim çalışmalarına katılmaları için çağrıda bulunulacağı, siyasi tutukluların duruşmalarını takip etmesi için oluşturulan üst komisyonun iletişimi sağlayacağı ve dayanışma etkinliklerini organize edeceği vurgulanıyor. Yeni anayasa çalışmaları kapsamında oluşturulan heyetlerin çeşitli sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerle yaptıkları görüşmeler de yine bu aşamada seçime hazırlık programının önemli bir bölümünü oluşturuyor.
Seçimlerle ilgili olarak terör örgütü PKK ve BDP'li şahısların savunmalarını üstlenen Asrın Hukuk Bürosu'nda da yoğun bir gündem yaşanıyor. Büronun avukatlarından bazılarının son günlerde ön plana çıkan milletvekillerine yanaşarak onların listelerinden seçime girmek istedikleri, bu nedenle diğer avukatlarla aralarında çıkar kavgalarının, çekememezliklerin meydana geldiği söyleniyor. Bu yüzden halen eylemsizlik sürecinde bulunan örgütün en tepesinde yer alan Murat Karayılan tarafından anılanların uyarıldığı, skandala sebep olabilecek gelişmelere sebep olmamaları hususunda talimatlandırıldıkları belirtiliyor. Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının seçim yarışı yüzünden asli görevlerini yapamaz hale geldikleri, devam eden KCK davasına yeteri kadar ilgi gösteremedikleri kaydediliyor. Duruşmaları izleyen BDP Van Milletvekili Özdal Üçer'in görevli polislerle tartışarak, milletvekilliği makamına yakışmayacak sözler sarfetmesi ise seçimlerle ilgili hazırlıklara gölge düşürüyor. Bu arada tutuklu bulunan siyasi parti temsilcilerinin tahliye taleplerinin reddedilmesi de BDP'de hayal kırıklığı yaratıyor.
Bütün bunların yanında BDP'nin PKK ile olan ayrılmaz bağının her gün basına yansıması da seçim çalışmaları ile meşgul olan BDP açısından bir dezavantaj yaratıyor. 29 Mart 2009 tarihindeki yerel seçimleri öncesi Iğdır Belediye Başkanı Mehmet Nuri Güneş'in PKK'lılarla görüştüğü, Güneş'in "Kaybedersek sorumlusun" diyen PKK'lıya "Bilmez miyim, ara sıra kulağımızın pasını gider" yanıtını verdiği, gizli bir tanığın Güneş'in PKK üyesi olduğunu, Orduevi bahçesinde bomba eylemini azmettirdiğini, ölen PKK'lıların ailelerine yardım yaptığını söylediği, PKK'nın Ermenistan kamp sorumlusu Reyis Gülturan'ın tek tek aradığı BDP dışındaki partiden adayları, "Adaylıktan çekil. Senin ya da ailenin başına bir şey gelirse PKK sorumludur", soruşturma savcısını da "Kürt düşmanlığı yapan seni uyarıyorum" diye tehdit ettiği, PKK'nın İran kamp sorumlusu Cimşit Kömekçi'nin ise köylülere "Oylarını BDP'ye vermeleri konusunda" baskı yaptığı şeklinde Sabah Gazetesi'nde çıkan haberlerin benzerlerinin 2011 seçimlerinde de yayınlanmasından çekinen BDP'nin sıkıntılı günler yaşadığı tahmin ediliyor.
BDP'nin 2009 seçim sonuçlarını Türkiye'deki demokratik ortama borçlu olduğunu unutmaması, bu yol ayrımında tercihini, partisini yerel yönetime taşıyan demokrasiye uygun yöntemleri geliştirmekten yana kullanması uygun görünürken, bunun ilk koşulunun ise, PKK terörü ve silahlı mücadeleye karşı duruşu ortaya koymaktan, şiddete karşı net bir tavır almaktan ve bundan sonraki yol haritasını sivil demokrasiyi çizecek yönde kullanmaktan geçtiğini idrak ederek 2011 seçimlerinde de ona göre tavır belirlemesi gerekiyor. Bu takdirde BDP'nin, tabanının özlem ve beklentilerini dikkate aldığı kanısına kamuoyu nezdinde güç katacağı ve yarattığı olumlu atmosferden sağlayacağı destek oranında PKK talep ve yönlendirmelerine "hayır" deme şansını güçlendireceği biliniyor. Yani legal çalışma olanaklarını sınırsız zorlayarak halkın barış, huzur ve hizmet beklentilerine gereken cevabı verebileceği düşünülüyor. BDP'nin artık bundan sonra demokrasinin peşinden son hızla koşması ve kendisine oy verenlerin beklentilerine uygun olarak huzur ve barışa sıkı sıkı tutunması gerekiyor.
Helin Demir
helindem@mynet.com