Çok kişinin dikkatinden kaçmış olabilir.
Çünkü herkes kendi bahçesine yağan yağmurla ilgileniyor.
Kırk beş yılı aşkın Belçika’da yaşayan Türk kökenli bir Belçikalı olarak gidişattan kaygılıyım, endişeliyim...
Çünkü herkes kendi bahçesine yağan yağmurla ilgileniyor.
Gelecek beni ürkütüyor, korkutuyor !
Kendim için değil, çocuklarımın ve torunlarımın geleceği açısından...
Aslında siyaset ve medya dünyasında, Frankofon, Nerlandofon, Brükselli herkes kaygılı.
Ne denilirse denilsin, ne yapılırsa yapılsın, Flaman milliyetçilerinin işine yarıyor sanki.
Bir de 2014 seçimlerini kazanırlarsa, yandı gülüm keten helva...
Ne sosyal güvenlik sistemi kalır, ne dayanışma ; Belçika binası çöker gider korkusu pompalanıyor...
***
İyi hoş ta, N-VA’yı engellemek için ne yapılmalı ?
Onun değirmenine su taşıyan iki kanal mutlaka ve mutlaka kapatılmalı.
Birincisi sosyo-ekonomik kanal.
İkincisi komünoter kanal.
Birincisine göre Avrupa Birliği ekonomimizi düzlüğe çıkarmak için her türlü talimatı zaten veriyormuş, ama mevcut Di Rupo Hükûmeti kulak asmıyor, denilenleri yapmıyormuş.
İkincisine göre ise geri kalmış Valonyanın geriliğinin Belçika çerçevesindesinde giderilmesi imkânsız görüldüğünden, zar zor bulunan uzlaşmalar Flamanlara sakat geldiğinden, Belçika’nın işini bir an önce bitirmek gerekirmiş.
***
Bu sürtüşmenin Valon muhatapları zor durumdalar.
Bir yandan, Valon Bölgesinin en büyük siyasi partisi PS ve onun küçük Flaman kardeşi SP.A, sosyalist bir Başbakan yönetiminde olmakla birlikte hükûmette merkez sağ politikalar uyguluyor, parti teşilatları bunu seçmenlerine, tabanına ve sendikalara anlatmakta ve benimsetmekte zorlanıyorlar.
«Biz olmasak daha da kötü olurdunuz» yalanına kimse inanmıyor...
Ve sürekli patinaj yapıyor, bocalıyor, çalkalıyorlar...
Büyük sermaye azgın, kafalar karışık, insanlar tedirgin ve gergin...
Kuzey ile Güney bilek güreşinde ortada sıkıştırılan Brüksel Bölgesini birbirine karşı koz olarak kullanıyorlar.
Güneyliler (Valonlar) ikiye bölünmüş durumdalar : Bölgeciler ve Valonya-Brüksel Federasyonundan (VBF) yana olanlar.
Bazı aymazlara göre sadece Fransızca konuşanlar (Frankofonlar) arası bir dayanışma Flaman milliyetçilerini ve hegemonyasını engelleyebilirmiş.
Yani Fransızca konuşan Valonlar ile Fransızca konuşan Brükselliler dayanışma sergileyip Flaman aslana haddini bildirecekler ve sorun çözülecek...
***
Bu kafa yapısı her zaman olduğu gibi N-VA’nın ekmeğine yağ sürer.
Zira bu Flaman-Valon ikilisine dayalı Belçika’yı çağrıştırır, Brüksel Bölgesinin varlığını unutturur.
Bu tarihte hep böyle olmuş ve her zaman Flamanların işine yaramıştır.
Durumun iyi yönde gelişmesi ancak ikinci kanalda bazı şeylerin değişmesi şart.
Yani Fransızca konuşanlar arası ilişkilerin bir an önce yeniden düzenlenmesi olmazsa olmazdır.
Olması gereken budur ve eninde sonunda mutlaka olacaktır.
Zira Brüksel Bölgesi vardır, onu kimse zorla alamaz ve hiçbir Brüksellinin de vermeye niyeti yoktur...
Pro Bruxsel Partisi olarak biz dört bölgeli Belçika’dan yanayız.
Bu kapsamda, zaman içinde Belçika Federal yapısı için dile dayalı aidiyet kalkacaktır.
Çünkü Brüksel’de anadili Flamanca veya Fransızca olmayan değişik dil ve kültürlerden insanlar yaşamaktadır.
Bu kişiler Brüksel’de doğup, büyümekte, okula gitmekte, sosyalleşmekte olup tek amaçları iş bulup çalışmak ve huzur içinde yaşamaktadır...
Gençler üst düzey kaliteli okullarda eğitilmeli, nitelikli hale getirilip meslek sahibi yapılmalı ve topluma kazandırılmalıdır.
Bu yapıldığı takdirde Flaman milliyetçilerinin en büyük kozu ellerinden alınmış olacaktır.
Yabancılar üzerinden ucuz, ırkçı, popülist siyaset yapma imkanları kalmayacaktır.
Mutluluklarını Brüksel’in sorunlarından kaynaklanan korkular üzerine inşa edemeyeceklerdir.
Aksi takdirde kurumsal bir gettoya hapsedilen gençlerin yaratacağı her türlü tahribatın Belçika’ya maliyeti çok yüksek olacak ve bundan hiç kimse fayda sağlamayacaktır.
Sözün özü : Frankofon siyasetçiler N-VA bahanesini bırakıp, olmayan Fransızca konuşanlar dayanışması kavramı ile zaman kaybetmemeli ve bir an önce dört bölgeli federal sistem uygulanmalıdır.
Gerçek dayanışma ancak o zaman başlayacaktır...
Yakup YURT ©
Brüksel, 26.02.2013