Yavuz Nufel
Köy aynı, köylü aynı, çocuk aynı düdük aynı, böyle gelmiş böyle giderken, Hoca'nın " Dünkü çocuk" olarak adlandırdığı çocuk Hoca oldu köye…
Bu hikaye, Hoca Nasreddin'in kasaba dönüşünde parasını veren çocuğa düdüğünü uzatıp, hani bizim düdüklerimiz diye soran öteki çocuklara, " Parayı veren düdüğü çalar" sözü ile başlar; asırlardır devam eder…
Hikayenin bu kısmı herkes tarafından bilinir, fakat bu hikaye burada bitmez, devamı olması gerekir! Ne zaman bu hikayeyi/meseli/fıkrayı duysam Hoca'nın çocuğa en azından şunları söylemiş olması gerektiğini düşünmüşümdür:
-Bakkalı bile olmayan bir köyde nereden buldun sen bu parayı?
-Ne yapacaksın düdüğü, başka bir şey alayım.
-Senin babanın hizmetçisi mi var!
-Sen düdük çalmasını ne zaman, kimden öğrendin?
-Senin adın Hüsnü mü, kimi şenlendireceksin bakalım!…
-Önce dere kenarında söğüt dallarından düdük yap, çal; sonra düdük al…
Veya diğer çocukların boyunları bükük kalmaması için, "Düdük kalmamış", der parayı geri de getirebilirdi… Fakat düdüğü alıp/ getirip, " Parayı veren düdüğü çalar" dediğine göre bu hikaye burada bitmez!..
800 yıldır çocuk parayı verdi, Hoca aldı, çocuk çaldı öyle mi?!
Hayır, Hocalar geldi, hocalar gitti; düdük ve çocuk(lar) hep vardı…
Hoca, çocuk ve düdük ilişkisi günümüze kadar süre geldi…
-Hoca, düdüğü aldı, parayı veren düdüğü çaldı..
-Hoca diğer çocuklara da (köy sandığından) düdük aldı...
-Hoca, düdükleri kendi öz sermayesi ile imal edeceğini söyledi...
-Hoca, ya herkese düdük, ya hiç kimseye düdük almadı...
-Hoca, parası olan gitsin düdüğünü kendi alsın, dedi..
-Hoca, benim köyümün çocukları işini bilir, düdüğünü kendi alır, dedi
-Hoca, zurnanın " zırt" dediği yerden önce düdüğün "fırt" dediği yeri keşfetti…
- Çocuklar ötmeyen/öttüremedikleri düdüklerden Hoca'yı sorumlu tutup düşman kesildiler…
Başka köylerin hocaları hikayedeki çocukları gaza getirdiler…
Çocuklar, " Bu hoca düdükten anlamıyor bize kötü, ucuz düdük alıyor, o yüzden öttüremiyoruz" Hocalarına düşman oldular...
-Düdük orkestraları kurdular. Başka köylere konser verdiler…
- Ne Yollar yürümekle aşındı ne de düdükler öttürmekle!..
-Hemen hemen herkesin bir düdüğü oldu, öttürdüler de öttürdüler; ne beyin bıraktılar ne kulak ahalide!
-Köyleri var oldu olalı köylü öylesine bir işkence göremedi
-Netekim Muhtar (Reha değil) bir sabah köylü kan uykudayken kampana çalmaya başladı, tüm düdükleri susturdu… Ne hoca kaldı orada ne çocuk(lar) ne de düdük (ler) hepsi sustu/ susturuldu!
Gel zaman git zaman develer telal; pireler tekrar berber olurken çocuk(lar) hocalarına ve düdüklerine tekrar kavuştular!
Köy aynı, köylü aynı, çocuk aynı düdük aynı, böyle gelmiş böyle giderken, Hoca'nın " Dünkü çocuk" olarak adlandırdığı çocuk Hoca oldu köye…
Hoca bildik hocalardan değildi, gelmiş geçmiş hocalara hiç benzemiyordu!
Üstelik derdi düdük değil köylüydü..
Köylünün yarısına yakını tarafından sevildi/desteklendi…
Gel gelelim hiç büyümeyen, hep düdük isteyen, düdük çalarak yıllardır hoca olma mücadelesine giren çocuk:
-Ey köylü, bu hocayı başımıza getirdiniz ama başka yerden icazet alıyor.
-Ey ahali, bu hoca üstelik eşeğine ters biniyor!..
-Ey millet, bu hocayı asmak lazım, kesmek lazım yoksa köyümüz elden gider!..
-Ey köylüler yarınıza yakını bu hocayı seviyor destekliyorsunuz ama daha bu köyün korucusu, muhtarı var, güfteleriyle çalıyor düdüğünü..
Elli yıldır ne de çaldığı havayı değişti ne de kendini dinleyenlerin sayısı arttı…
Köylünün ancak beşte biri dinliyor/anlıyor ya da anlıyor görünüyor ne çaldığını... Kampanalar çaldığında Hamza Köy tatil süreci hariç hiç susmadı! Düdük aynı, makam aynı, söz aynı, susmuyor, ne kafa bıraktı ne kulak!
Hatta bir ara gençlik/ öğrencilik yıllarında dönemin Hocası'nın yakasına yapıştığı söylentileri şehir efsanesi haline gelmiş/ getirilmişti…
Bu hikaye uzar gider…
Neyse,
Düdük" deyip geçmemek lazım, tenceresi, makarnası bile var!..
Deyimleri var, sinkafları var Düdük gibi ortada kalmak var!
Dar kıyafet giyip, düdük gibi olmakta en bilinen argosu düdüğün...
Kısaca, bizi mutlu/mutsuz, huzurlu/huzursuz, başarılı/başarısız eden; hayata dair ne varsa düdükle başlar, düdükle biter!
Bu hikaye bitmesine biter de bizim nesil görebilir mi bilemem…
Şimdilik, düüüüüüütttt!
Küpelik: Hiç bir miras, doğruluk kadar zengin değildir.(W.Shakeaspeare)