Avukatlık kutsal bir meslek. Her şeyden önce insan ilişkilerine dayanıyor. Haklıyla haksızı, suçluyla suçsuzu ayırt edebilmek ve bütün bunları yaparken de adaletin çizdiği yoldan ayrılmamak gerekiyor. Objektif davranmak, kayırmamak, duygulara kapılmamak, çevreden etkilenmemek, mesleği ahlaklı bir şekilde sürdürmek için en önemlisi dürüst çalışmak şart oluyor. Avukatlık mesleğine aykırı tutum ve davranışı bulunmamak, gerek avukatlık yasası, gerekse meslek kurallarına aykırı eylem ve işlemler gerçekleştirmemek önem arz ediyor. Peki bütün avukatlar bu kurallara uyuyor mu? Örneğin Abdullah Öcalan'ın avukatları neler yapıyor? Gelin izleyelim ve bir suçluyu savunurken aynı zamanda suç işlemenin nasıl bir şey olduğunu görelim.
Fırat Haber Ajansı'nda yer alan bir haberlere göre çeşitli illerde 15 Şubat'ın yıl dönümü nedeniyle Abdullah Öcalan'ın avukatlarının konuşmacı olarak katıldığı panellerin düzenlendiğinden bahsediliyor. Avukatlar konuşmalarında; 15 Şubat komplosunu "korsanlık" olarak tanımlayarak, 30 yılı aşkın süredir devam eden bu mücadelenin tezgahlanan bu tür oyunlarla boşa çıkartılamayacağını belirtiyor. Öcalan'a yönelik komploda çok sayıda devletin parmağı olduğuna vurgu yapan Asrın Hukuk Bürosu Avukatları, "Müvekkilimiz Sayın Öcalan bunu çok net gördü. Bu nedenle de yaptığı savunma sadece Türkiye'de yapılmadı. Sayın Öcalan'ın savunması tüm dünyaya yapılmış bir savunmadır. Ayrıca şunu da bir kez daha gösterdi ki planlanan Kürt-Türk çatışmasına müvekkilimiz hiçbir koşulda izin vermeyecektir. Planlanan buydu ancak komplo boşa çıkartıldı" şeklinde konuşuyor. Avukatlar, 15 Şubat'la ilgili sözleriyle halkı açık açık tahrik ederek terör örgütü PKK'nın propagandasını yapıyor ve suç işliyor.
Kürt halkına karşı sürekli bir oyalama ve kandırma politikası içinde olunduğuna dikkat çeken ve PKK yanlısı şahıslar gibi konuşan Avukatlar, AKP dışındaki diğer partilerin de "tek millet, tek devlet" anlayışını sürdürmek istediklerini vurguluyor.
Avukatlar, Öcalan'ın sağlık sorunlarının devam ettiğine işaret ederek İmralı Adası'nın yapısı gereği insanı çürüttüğüne dikkat çekiyor. PKK yandaşları da bu konuda aynen Abdullah Öcalan'ın avukatları gibi düşünüyor. Oysa halkın ödediği vergilerden ayrılan paralarla İmralı Cezaevi'nin Avrupa standartlarına erişebilmesi için kaç milyon dolar harcandığı biliniyor. Buna ilaveten Dışişleri Bakanlığı'nın çağrısı üzerine İmralı Adası'ndaki yüksek güvenlikli F Tipi Cezaevi'nde iki gün incelemede bulunan Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi üyelerinin de olumlu gözlemle ayrıldıkları kaydediliyor. Avrupalılar, merkezi sistemle ısınan, 24 saat sıcak suyu akan koğuşları, mahkûmların avukatlar ve yakınlarıyla yaptığı görüşme odalarını ve dünya standartlarında olan cezaevi koşullarını beğendiklerini, bunu da raporlarına yansıtacaklarını söylüyor. Ayrıca zaman zaman basında çıkan haberlerden Öcalan'ın düzenli olarak sağlık kontrolünden geçirildiği de bilinenler arasında yer alıyor.
Abdullah Öcalan'ın avukatlarının tıpkı bir örgüt mensubu gibi ancak bu kadar örgütünü tanıtabileceği, propaganda yapabileceği ve örgüte üye kazandırabilmek için çabalayabileceği düşünülebiliyor. İmralı'da yaşamını sürdüren şahısla dış dünyanın irtibatı sağlayan avukatların yargılanabileceği değerlendiriliyor. Çünkü halk toplantısı, seminer ve panel gibi etkinliklerdeki konuşmaları suça açık delil teşkil ediyor.
Helin Demir
helindem@mynet.com