Belçika küçük ama tuhaf bir ülke…
Soyut ve karmaşık yapısıyla türbülansta uçmaya alışık otomatik pilota bağlanmış bir uçak izlenimi veriyor…
Kırk küsur yıldır uğraşıyorum ; bir türlü çözemedim…
Bir bardak suda öyle fırtınalar kopartıyor ki siyasetçiler duyan da okyanusta tsunami var zannneder !
On milyon nüfuslu ülkede sayısal üstünlük sahibi Flamanlar "elimizde düdük, dediğimiz dedik" diye diye yürüyorlar Brüksel banliyösünde…
Pardon, Paris çevresine banliyö, Brüksel çevresine ise periferi deniyor !
Lütfen karıştırmayın benim gibi !
İdari hukuk açısından Flaman topraklarına dahil periferide halkın yüzde sekseni Fransızca konuşuyor, ama resmi dil Flamanca…
Anlayışlı Flamanlar yine de bir takım kolaylıklar sağlamışlar Fransızca konuşanlara…
O sebeple bu altı belediyenin adını "kolaylık sağlanan belediyeler" koymuşlar…
Bu insanların çoğunluğu da göçmenler nedeniyle Brüksel'i terk ederek kafa dinlemek için sakin semtlere taşınan zengin insanlardan oluşuyor !
Bahçeli villalarda oturuyorlar, ama "dik kafalı" olduklarından bir türlü Flamanlaşmıyorlar…
Flamanlar durumdan memnun değil.
Flamanların kültür milliyetçisi partileri durumun olumsuzluklarını acımasızca kullanıp palazlandılar ve Flamanya'nın başına bela olmaya başladılar.
***
İşin garibi olayın gerçek mağduru, Flamanya'nın başkenti, Federal başkent, AB'nin başkenti, birçok önemli uluslararası kuruluşun ve kordiplomatiğin bulunduğu, Belçika Anayasası'na göre üçüncü özerk bölge olması gereken Brüksel de Flamanya topraklarında…
Kendisini Valonya'ya bağlayan bir koridora bile sahip değil.
Ama bir milyon nüfusa sahip 3.cü Bölge Brüksel'e fikrini soran da yok, para veren de yok !
***
Brüksel Doğu Bloku kökenli çetelerin ve dilencilerin istilasına uğradı…
Brüksel'de yaşayan birçok insan kağıtsız, küreksiz, yüreksiz, sigortasız, kaçak çalışarak kapitalist sistemin allandıra ballandıra sunduğu tüketim sarmalına tutunmaya çalışıyor…
Tüketim toplumuna teğet geçiyorlar, kelimenin tam anlamıyla…
İnsanlar işsiz, eğitimsiz, mutsuz ve umutsuz…
Sosyal yardımlarla geçinenen çoğunlukta…
Geçinemeyen çiftler hem boşanıyor, hem de müşterek çocuklar üzerinden birbirine şantaj yapıyorlar…
Çocukları biribirine karşı kullanıyorlar.
Valonların ve Flamanların Brüksel'i kullandığı gibi…
Velayet hakkı, ziyaret hakkı, nafaka, istisanai masrafların paylaşımı konularında anlaşamayan çiftler çocukları kalkan yaparak intikam yolunu seçiyorlar.
İnsanlar karnını zor doyuruyor, kiralar ödenemiyor !
İmkansızın peşinden koşan Sulh Hukuk Mahkemeleri çaresiz…
Genellikle emekli emniyetçilerden oluşan duruşma mübaşirlerinin mesai saatleri dörtte üç oranında azaltılıyor…
Salon nizamını sağlayan bu kişilere kibarca kapı gösteriliyor…
Sağlanacak sakız parası tasarruf için bu yaşlı ve faydalı insanlar evlerine hapsediliyor ve hayatla bağları kopartılıyor…
Kadroları ve imkanları yetersiz !