Haberin yayım tarihi
2008-01-04
Haberin bulunduğu kategoriler

Bu yıl Nasrettin Hoca yani benim yılım.

Nasrettin Hoca Yılı olduğunu Çankırı'da  Tuz mağarasında Kışlık tatilimi  geçiriyordum. Bu Mağarada yaz-kış hava ısısı değişmediği için en güzel mekanlardan biri olarak kabul edilebilir. Üçyüz arşın enine, beşyüz arşın boyuna   gitseniz bu mağarayı gezmekle bitiremezsiniz. Aslında bu mağaraya gidişimin de bir amacı resmi nikahı devletin, gayri resmi nikahı benim kıyacağım bir çifti bekliyordum. Bu saate kadar gelmediler. Ses de Seda da yok.
 
Günlük tuz kamyonları nın ziyaretlerine alıştım. Egzos kokuları ile burnun yakından tanıştı. Çankırı'nın subaşına ve kadısına ve de belde başına bir nağmeli mektup gönderdim. Evropa'dan akça gelir ise burayı sözde mağara olmaktan çıkarıp gözde mağara olarak bütün ademoğullarının ve havva kızlarının hizmetine sunacaklar. Mehter-i Hümayun burayı inletecek. Ol zaman ki tuz mağarası denince akla hem gezilecek, hemi de vücudun sıhhat bulduğu, ol nefesi dar olanların bahtiyar olduğu bir yer olacak burası.
 
Buraya gelmek isterseniz, merkebiniz iyiyse Çankırı merkezden bir saatte, velevki yaya geldiniz o zaman siz yürüyün ben bir bakayım. Kaç dakikada geleceğinizi ona göre söylerim. Geçen Noel Baba uğradı. Gece yarısı mağaranın kapısından hoy hoy diye bağırdı. Loy Loy dese bizim oralardan biridir derdim. Yabancı olduğu belliydi. Tanrı misafirydi. Kapıyı açtım. Kırmızı- beyaz elbiseli milli takımın amigosu gibi birisiydi. Çankırı'da geyik bulamadığı için çok bulunan eşeklerden iki tanesini kızağa bağlamış. Ben geyik zannettim. Benim eşek arkadaşlarını görünce bir ai ai.. diye eşekdaşlarına bir hoşgeldin narası attı. Noel'in eşekleri üşüdüklerinden fazla ses çıkarmadan, başlarını sallayıp hoşbulduk diyebildiler.
 
Noel bana bir hediye getirmiş. Ben O'na baba diyemem. Daha dünkü çocuk. Hem askerlikte, hem de nikahta ondan büyüğüm. Welcome yani Hoşgeldin dedim. Yine hoy hoy dedi. Başka bişe demiyor zaten. Kültürü bu kadar. Hiç kitap okumamış. Dağ adamı, hasta eder sağ adamı derler ya. Beni hasta edecek. İçeri buyur ettim.
 
Bana billur gibi camdan bir hediye getirmiş. Üstünde bir ağaç, bir eşek, bir böcek ve de bir adam resmi var.
 
Yanında bir de mektup. Resime baktım. Arife tarife gerekmez. Hemen anladım. Unesco Başkanı Koyşuraya Matsura (Başkan olan adamın adıdır). İmzası ile gelmiş. Mesele anlaşılmıştır dedim. Noel anlamadı. İşin yoksa anlat.Eşekleri başı boş bırakmaya gelmez. Bir yere bağladık. Hemen papatya çayı yaptım. Kızılcık ekşisi ve pekmez ikram ettim. Eli, ayağı ısınınca dilinin de bağı çözülmeye başladı.
 
Bana: -Sen büyük birisin. Bu yıl dünyada senin yılın olarak kutlanacak. 2008 yılı için nasıl bir söz söylemek isterdin ? Diyordu. Anladığım kelimeleri eşeğimin kulağına söylüyordum. Tercümesini o yapıyordu. Eşeğimin yabancı dil bilgisi özel dersanelerde değil, Anne tarafının Ürgüp'te doğmuş olması ve oradaki turistleri taşıdığı için gelen turistlerden onuncu sınıf  seviyesinde denilecek kadar kelime hazinesine sahipti. Zaten bu özelliği yüzünden Avrupa gezimde de çok rahat etmiştir. Bir lisan bilen bir eşek, iki lisan bilen eşeğim iki eşek yerine geçiyordu. Eşeğimin baba tarafı Akşehir  eşşekrafındandır. Dünya küçük,bu  iki eşek bir panayırda Bor pazarında karşılaştılar. Bu aşk zaman içerisinde meyvasını verdi. Babasıının huysuzluğunu bildiğim için sırf dostlara inat yavrusunu da taa oralardan getirdim. Doğunca isim bulmakta zorluk çekmedik. Kar yağdığında ahırdan karlar üzerine kaçıp tepinmek istiyordu. Ahırın kapısı Açık kaldığında, bizim sıpa karlar üzerinde ağnanmaktan dolayı adı karakaçan kaldı. Bazıları renginin siyah olduğu için karakaçan olduğunu söylerler. Ben de onlara derim ki. Siz benden iyi mi bilirsiniz bre kızanlar...
 
Cama nakşedilmiş resmi inceledikçe gerçeklerle yüzyüze geldim. İnsanoğlu artık uyanıyor mu dedim. Heyhat ! Nerde o eskisi gibi ödünç aldığımız dünyamızı kirletmeden çocuklarımıza teslim edecek insanlar. Heva ü hevesleri için ol güzelim dünyayı, buğday ambarı Konya'yı, denizi, deryayı, arzı, semayı talan etmişler. Dünyaya ateşli bir hastalık  başgöstermiş. Dünyanın ateşi artıyor demişler. Ateşini düşürmek için ta uzaklardan buzlar getirmişler. Buzlar erimiş yine çare bulamamışlar. Dünyanın çatısını delmişler. Hiç bir çare bulamamışlar ve sonunda bana gelmişler.
 
Noel pekmezi, ekşiyi çok sevdi. Bunlar doğal ürün mü dedi. Ben de Ilgaz yaylalarından, Çankırı köylerinden toplanan bitkilerdendir dedim. Bunun içinde sağlığa zararlı olan, göbeğini şişiren bir katkı yoktur dedim. Çok ça içti. Yarın benden müshil ilacı isteyecek olursa şaşmayın.
 
Lafı fazla uzatmayalım. Benim mağaradan çıkmamı ve dünyadaki olaylara bir çözüm yolu bulmamı istiyordu. Ben burada fincancı, rantcı  ve bilumum zatı ürkütmediğim için rahatım yerindeydi. Anlamlı bakışları dünyanın ateşini düşürmek için bir öneri getirmemi istediği yönündeydi. Unesco Başkanı'nın gönderdiği  bu güzel hediyede dünyanın kurtuluş reçetesi yazıyordu. Ağaç resmi dünyadaki yeşilliklerin azaldığını anlatıyordu. Dünyanın akciğeri havzaları koyun. Yasaları delmeyin, doğaya karşı gelmeyin dedim. OK! Dedi.
 
İkincisi böcek resmiydi. Bak bu böcek insanlar için bir gelecek dedim. Bunlar ölürse dünyanın dengesi bozulur.  Arı bal yapamaz, yarasa sinek kapamaz dedim. OK! Dedi. Eşek resmine gelince insanoğlu affedersin bir eşşeklik yaptı. Bütün eşekler alındı. Dünyayı mahvettik dediler. Oysa eşeklerin böyle bir şey yapmadığı ortadadır. Bu çocuk olayın farkına varıyor ve bu benzetmeden dolayı bütün merkep dünyasından özür diliyor. Bundan sonra doğayı korumak için en doğal taşıma aracı olan merkepli ulaşım sistemine yeşil ışık yakılmasını istiyor. Bu tasarı merkeplerce de onaylanarak yürürlüğe girecek. Dünya petrol rezervlerinin bitmesine zaten az kaldı.
 
Bu önerilerime hoy hoy diye cevap veren Noel, bilgileri kulağının birini kapatarak beynine not etti. Merkeplerin bağlı olduğu kızağına binerek çekip gitti.
 
Hele bir kaç gün daha dinleneyim. Yine aranıza geleceğim. Bundan sonra sıcağa, susuzluğa ve mağara da yaşamaya alışın. Bu çağ zaman içinde yine taş devrine dönerse şaşmayın. Medeniyet denilen canavar ın tek dişi varmış. Bizi bilmem kaç yıl daha bal sandığımız baldıran zehiri ile zehirlemeye devam edecek
 
Recep Çırık/Gent

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.