Sevgili gençler !
Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.
Yani sizin bayramınız…
Her sözcüğün ayrı ve derin bir anlam içerdiği dört sözcükten oluşan muhteşem bir gün.
Yanan, yakılan, erozyona uğratılan ormanların yerini alacak fidelerin, fidanların bayramı.
Bence Cumhuriyet Türkiye'sinin en güzel bayramı.
Dünyada çocuklara adanmış tek bayram. Bayramınız kutlu ve ilelebet baki olsun !
Dört sözcük dedim.
Birincisi Ulusal, ikincisi Egemenlik, üçüncüsü Çocuk, dördüncüsü ise Bayram. Bu sözcüklerin dördü de tehdit altında, günümüz dünyasında.
Çok kısaca anlatmam gerekirse, şöyle diyebilirim :
- Ulusal demek milli demek, ulusalcı yani milliyetçi (özellikle Atatürk milliyetçiliği) olmak çok ayıp sayılıyor Avrupa'da.
Onlar yaparsa değil, biz yaparsak ayıp.
Onların gözünde enfes doğası, iklimi ve mutfağı ile Türkiye sadece ucuz bir tatil ülkesi olmalı ve öyle kalmalıdır.
Globalleşen yeni dünya düzeninde ülkemize yakıştırılan rol bu.
Ben kabul etmiyorum !
Siz ediyor musunuz ?
- Egemenlik demek, hakimiyet demek, yani bir ülkenin kendi kaderini kendisinin tayin etmesi, bağımsız olması, kendi geleceği ile ilgili kararları kendisinin vermesi demek.
Sizce borç batağına bu denli saplanmış bir ülke egemen olabilir mi ?
Fakirlik, işsizlik, eğitimsizlik kader midir?
Plânlı kalkınmadan niçin vazgeçilmiştir?
Niçin yatırım yapılmamakta ve istihdam yaratılmamaktadır?
Hasta İMF reçeteleri ile iyileşebilir mi ?
Neyse bayramınızı salakça sorularımla zehir etmiyeyim.
Elinde boya kutusuyla dolaşıp benim gibi duvarlara "dinozor", "marjinal" gibi içi boş sözler yazanlar var bugünlerde…
Ben kabul etmiyorum !
Siz ediyor musunuz ?
- Çocuk demek, fidan demek, gelecek demek, çırak demek, yarının kalfası, ustası demek.
"Ağaç yaşken bükülür", "Demir tavında dövülür" terbiye ve eğitimin önemine dikkat çekmek için söylenmiş özdeyişlerimizdir.
Ülkemizde eğitim de özelleştirilmiştir.
Özel dersaneler çocuklarının geleceği için çırpınan cefakar aileleri rehin almıştır.
Ancak parası olanlar çocuklarını iyi okullara veya yurtdışına göndermektedirler. Mevcut sistem adaletten ve hakkaniyetten yoksundur.
Siyaset adamlarımız sürekli olarak genç nüfusumuzu bir avantaj olarak sunarlar. Genç ama, dinamik olma olanağı tanınmayan, eğitimsiz bir gençlik !
Kurtuluşu TV kanallarının pompaladığı popüler sporcu veya sanatçı olma çılgınlığında arayan, şaşkın, itilmiş, yoz bir gençlik !
Tüketici, taklitçi, kendi tarihinden ve kültüründen kopuk…
Hem de "muhafazakar demokrat" olduğunu iddia eden bir iktidar döneminde.
Batılılar Türkiye üzerinden kendi kimlik arayışlarına devam ediyorlar.
Türkiye'yi ve Türkleri her fırsatta eleştirip ev ödevi veriyorlar.
Demokrasi ve insan hakları havarileri birazda Batı Avrupa'daki güvenlik ve adalet sistemleri üzerinde kafa yorsalar daha iyi ederler.
Kişi başına ortalama gelir düzeyi 15-20 bin dolar düzeyindeki ülkelerin siyasetçileri akıl vermeyi bırakıp, silah ticaretini engellesinler de görelim... Ağlatmak kolay mazlum ve gariban insanları.
Bizde gözyaşı bitmez ; üzülsekte ağlarız, sevinsekte !
İnsaniyiz ve aşırı duygusal çocuklarız ne de olsa !
Herhangi bir Batı Avrupa ülkesinde ortalama gelir düzeyinin Türkiye'deki gibi 2-3 bin dolar düzeyinde olduğunu tahayyül bile etmek istemiyorum.
"Bekâra boşanmak kolaydır" derler.
Ben kabul etmiyorum !
Siz ediyor musunuz ?
- Bayram demek, şenlik demek, şölen demek, mutluluğun ulusça paylaşılması demek, şehitlerin anılması, onlara hayır duaları edilmesi demektir.
Geçmişi iyi anlayarak geleceğe daha iyi hazırlanmak demektir.
Özgüveni yüksek, geleceği aydınlık, kalkınmış, çağdaş uygarlığı yakalamış, dünya dengelerine ve barışa katkı yapan Atatürk Türkiye'si inşaatında bilfiil çalışmaktır.
Zira ulu önderimizin dediği gibi bir tek şeye ihtiyacımız vardır : Çalışmak, çalışmak, çalışmak.
Armağanın için sonsuz teşekkürler, nur içinde yat Atam...
Brüksel, 23 Nisan 2010
yurtyakup@gmail.com