Bilindiği gibi naçiz bendeniz iletişim fakültesi yazılı basın ve halkla ilişkiler bölümü mezunu, edebiyat ve okuma meraklısı, şiir ve çeviri hastası, başta felsefe, yakın tarih ve toplumbilim olmak üzere sosyal bilimlerim her dalına meraklı, her daim öğrenme gayreti içinde yaşayan bir faniyim.
Topu topuna yirmiüç yıllık okul yaşamım boyunca medya olarak adlandırılan toplu iletişim araçlarının dördüncü güç olduğunu çok kez duydum, kitaplar okudum, sınavlar verdim. Bildiklerimin etkisiyle, ya da çok bilinçli olduğumu sanarak, daha da kötüsü demokrasi kavramına kandırılarak inandırıldığımı anlayana kadar, yürüyüşlere katıldım, Belçika atlı jandarmasından cop yedim.
***
Sabah sabah nereden çıktı bütün bunlar?
Noel değil Paskalya değil, eniştem beni niye öptü?
Aslında beni enişte değil Selma isimli bir dost «artık yazmıyorsun» diyerek «öptü » dün…
Son yüzyıl tarihi bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti birden…
Önce tarihi olayları sıralayayım izninizle!
Rusya’da 1917 Ekim Devrimi ve komünist iktidarlar ve bunların dünya geneline yansımaları.
Komünizmin yayılması potansiyel tehlikesine karşı fikir ve yayın hayatına müdahaleler, aydın, yazar, ozan ve şairlerin sürgüne gönderilmeleri veya öldürülmeleri…
I. ve II. Dünya savaşları arasında yaşanan ekonomik krizler ve faşizmler ve Yahudi Soykırımı!
6 Haziran 1944 tarihinde A.B.D.askerlerinin Normandiya çıkartması ve kapitalist sistemin Avrupa’ya yerleşmesi…
Ve NATO, OECD, UNESCO, FMI gibi gerekli görülen yan örgütlerin kurulması ve Marchall yardımlarının başlatılması!
Türkiye’nin önce Kore’ye asker göndermesi ve bu kuruluşlara ardarda üye olması…
***
Savaş biter bitmez günümüzde de çeşitli makyajlarla «Cadı Avı» başlatılması…
Ses ve sinema sanatlarına emek veren sanatçıların sürgünde, hasret içinde kıvranarak, ölmeleri ve gömülmeleri
II.Dünya Savaşı bittikten sonra Avrupalı devlet adamlarının durum değerlendirmesi yapmak üzere İtalya’da buluşmaları, önce CECA’yı ve akabinde 1957’de Ortak Pazar’ı kurmaları…
Nihai amaçlarının A.B.D.ye ekonomik anlamda kafa tutabilecek ve verilecek kararlarda söz sahibi olabilecek güçte ve saygınlıkta bir Avrupa Birleşik Devletleri kurmak…
1960-1990 arasında Ortak Pazar’da başarılı bir tam istihdam ve sosyal demokrasi denemesi yapılmış olması…
Aynı dönemde özgürlükler alanının sınırlarının oldukça genişlemesi…
Genellikle özgürlükçü olan 68 kuşağı temsilcilerinin günümüzde sermaye yanlısı tavırları belki bundandır!
Fakat her zaman dediğim gibi «işçi-köylü sınıfının (emekçi) komünizme kaymasını önlemek adına sermaye sınıfı tarafından verilen bir sus, uslu dur payı» olduğu…
1989’da NATO ve Varşova Paktı’nı ayıran Berlin Utanç Duvarının yıkılması…
***
O günlerden itibaren Varşova Paktı bünyesinde var olan muadil kurumların «özgürlükler» adına bir bir yıkılması…
Ve bu ülkelerin hayalleri taciz edilen insanlarının Türkiye ve Batı Avrupa ülkeleri gibi «özgür» dünyaya dağılmaları…
Ve kadını-erkeği olumsuz nitelendirmelere maruz kalmaları…
Türk Göçünün 50.yılının kutlandığı günümüz Belçikası’nda ve benzeri ülkelerde sosyal demokrasiyi sağlayan (PS, Ecolo, CDH gibi) siyasi parti kalıntılarının iktidardan uzaklaştırılmaları ve onların yerine yükselen milliyetçi, yabancı düşmanı ve ırkçı partilerin ve onlarla işbirliği yaparak bozulan malî dengeleri yeniden kurmayı vaad eden işbirlikçilerinin geçmesi…
***
Günümüz AB’sinde bayrak, ortak para birimi ve parlamento var ama her yerde kapitalist sistem (liberal görüş) egemen…
Avro güçlü bir para birimi ama, Dolar öksürünce, Avro hapşırıyor…
AB’nin ortak ordusu yok, hariciyesi yok…
2.Dünya Savaşına ABD son veriyor.
Balkan Savaşına ABD son veriyor.
ABD istediği yere, istediği uzmanı gönderiyor ve işler hep onların istediği şekilde sonuçlanıyor…
ABD’nin arzusu üzerine, Belçika Parlamentosunun yaptığı, Belçika Kralı tarafından onaylanmış ve Resmi Gazetede yayınlanmış «Evrensel Yetki Yasası – Loi sur la Compétence Universelle» bir hafta gibi kısa bir zamanda iptal edilebiliyor…
Ve paraya tapan «büyük» demokrasi kahramanlarından çıt çıkmıyor…
Büyük olan ne?
Kendilerini tüketime kaptırmış emekçilerin sermayenin rüyalarına inanmaları, vaad ettiği hayallere kanmaları…
Geri bırakılmış fakirlerin kökenleri veya inançları uğruna insan öldürmeleri…
***
Ve dünyanın herşeye rağmen dönmeye devam ediyor olması…
Ufak tefek iklimsel ve çevresel olumsuzluklara rağmen…
Yakup Yurt ©
Brüksel, 18-12-2014