Yıl 1999…
Öcalan'ın, Kenya-İmralı uçak seyahatindeki yüzünün halini gözlerinizin önüne getirin ve o anı yeniden hafızalarınızda canlandırın. Canlandırdınız…
İlk sözü olan "Hizmetiniz deyim"i tekrar hatırlayın. Hatırladınız…
Ne gördünüz? Nasıl bir resim canlandı göz ve beyinlerinizde?
Korkmuş, sinmiş, ürkmüş, tamamen teslim olmuş, hayatından endişe eden, sonu geldiğini düşünen bir Öcalan. "Öc" alan değil, adeta "Af" dileyen, yalvaran…
Tamamı Kürtçü şahıslardan oluşturulmuş olan ve kendilerine "Asrın Hukuk Bürosu" adını verdikleri avukat grubu, hadlerine düşmediği halde (!) ve biraz da korkarak "Sayın Başkan" dedikleri Öcalan'ı yumuşakça uyardılar; "Aman başkan, biraz dik dur, silkin ve kendine gel" dediler.
Öcalan, zaman içerisinde biraz silkindi, aldı sazı eline; "Yalnızım, canım sıkılıyor" dedi, "Yerim dar" dedi, "Bana psikolojik baskı uyguluyorlar, kendimi ölüm çukurunda hissediyorum" dedi. Avukatları, kendi basınları vasıtasıyla bunları hemen taraftarlarına duyurdular ve sokaklara döktüler, çatışmalı kanlı olaylar yaşandı. Sonuç olarak Öcalan, yaptığı "Gücümü görmek istedim" açıklamasıyla böylece gücünü görmüş ve artık, "Kürt halkı" dediği kendi taraftar kitlesini "kullanabileceğini" anlamış oldu.
Öcalan, talimatlarını hem nicelik ve hem de daha önemlisi nitelik anlamında giderek artırdı, bugünkü BDP hemen programına aldı ve uygulamaya geçti, açıklamalarda bulundu, sözüm ona çözümde projeler üretti(!)
Kandil'deki PKK da bütün bu gelişen süreç içerisinde hiç boş durmadı; "Ya olacak, ya olacak" dedi. Öcalan'ın da tehdit ettiği gibi O da; aksi taktirde "Cıs" dedi.
Öcalan'ın, var olabilmesi için tehdit unsuru olarak PKK'ya, sosyal baskı unsuru olarak "taraftar Kürt kitlesi"ne, demokratik siyaseten de BDP'ye ihtiyacı vardı.
PKK'nın, sürekli dayatan, muhatap gösterilen Öcalan'a ve siyasi destek anlamında "taraftar Kürt kitlesi"ne ihtiyacı vardı.
BDP'nin de, ayakta durabilmesi için, "oy" anlamında önce "taraftar Kürt kitlesi"ne, bilâhare "Sayın Başkan" dedikleri Öcalan'a ve silahlı sigorta olarak gördükleri PKK'ya ihtiyacı vardı.
Dolayısıyla, Öcalan, PKK ve BDP'nin tümünün de birbirine ihtiyacı vardı, ama görüldüğü üzere üçünün de olmazsa olmaz tek ihtiyacı "taraftar Kürt kitlesi" idi.
İşte bu noktada sorulması gerek soru şu olmalı;
Kilit nokta "taraftar Kürt kitlesi" ise, ki öyle olduğu kesin, bu kitle daha çok, en çok, daha doğrusu sadece ve sadece kimi, neyi muhatap alıyor ve sadece O'nu dinliyor?
Öcalan…
Bu durumda sorulması gereken ikinci soru da şu olmalı;
Sorunun çözümü konusunda muhatap Öcalan ne diyor?
"Ben muhatap alınırsam sorunu çözerim, sorunu sadece ben çözerim, muhatap sadece benim" diye sözlerine başlayan Öcalan; "Demokratik Özerklik projem uygulanırsa, anadilde eğitim sağlanırsa, sa…, sa…, sa" diye devam ediyor, "İşte o zaman sorunu çözerim" diyor.
"Amaaaa" diye devam ediyor ve sadede geliyor Öcalan; "Önce benim önümün açılması, cezaevi koşullarımın iyileştirilmesi şartıyla" diyor.
Öcalan, bunu yeni mi söylüyor? Koca bir "HAYIR". O "bakla" ağzından ilk defa çıkmadı ki! Çünkü, son dönemdeki tüm avukat görüşmelerinde Öcalan özellikle ve altını çizerek bu ön şartı koşuyor; "Önce BEN"diyor.
Öcalan'ın asıl ve son baklası ise "Ev hapsi". Aslına bakılırsa bu talep son 3-5 aydır zaten var. Bundan sonraki dayatma, ön şart "Ev hapsi" gibi görünüyor.
Eğer bugün, gelinen bu noktada birileri hala bir çözümden bahsediyorsa, ki uzun bir süredir ve yoğun bir şekilde ve neredeyse her kesimce bahsediliyor, o halde siz, bu şart koşma durumunda çözüm için ve en başta, ilk önce ya bakla mahiyetindeki bu "Ev hapsi" isteğini kabul edeceksiniz/ettiniz, ya da bu baklayı hazmedebilme anlamında kabul edeceksiniz/ettiniz ki, size göre çözüm için ilk adımı böylelikle atmış olacaksınız.
Aksi taktirde?
Aksi taktirde; "CIS".
Hadi gelin bakalım "Akil adamlar", şimdi çıkın işin içinden de bir çözüverin bu dayatılan, ön şart koşulan, aksi durumda "kan" ile tehdit edilen ve bu aşamada sadece ve sadece Apo'ya endekslenmiş olan bu sorunu.
Hepimizin size, engin ve dahiyâne fikirlerinize ihtiyacımız var(!)
Asıl şimdi biraz "Akil" yürütün de hepimiz faydalanalım…
Sabahattin Talu
sabahattintalu@gmail.com