BDP-DTK ortaklığı sonucu yayınlanan "Demokratik Özerklik" bildirisi ve konuyla ilgili yapılan toplantılar, tepkiler ve Öcalan ile BDP'nin arasının açılması gibi konular son günlerde gündemi meşgul eden konular arasında yer alıyor. Daha önceden de BDP'nin ya da DTK'nın değil Öcalan'ın fikri olduğu bilinen "Demokratik Özerklik" için çeşitli tanımlamalar yapılıyor, "Özerklik Çalıştayı" metni düzenleniyor. Kısacası Kürtlerin kafaları şimdi de yeni bir kavramla karıştırılmaya çalışılıyor. Bu karışıklığı yaratan da her zamanki gibi terör örgütü PKK'dan başkası değil.
DTK'nın "Özerklik Çalıştayı" metninin PKK yönetimi tarafından Kandil'de yazıldığının ortaya çıkmasının Diyarbakır'daki çalıştaya katılan aydınları şaşırttığı bildiriliyor. Hazırlanan metnin, çalıştay sırasında da tepki gördüğü belirtilirken, katılımcı aydınlara metnin Bilim Kurulu tarafından hazırlandığı söyleniyor. Katılımcılara ikinci oturumda dağıtılan metinde yazanların Öcalan'ın söylemleri ile birebir örtüştüğü dikkatlerden kaçmıyor. Çok eleştiri alan ve Abdullah Öcalan'ın avukat görüşmelerindeki notlarından dışarı sızdırılmak istenen bilgilerin toplanarak oluşturulduğu metne yapılan itirazların, dağdan inecekleri bile ikna edemeyecek özelliklere sahip olduğuna işaret ediliyor. Buraya kadar anlatılanlar gayet olağan bir işleyişmiş gibi gözükse de tuhaf olan o ki "Demokratik Özerklik Metni" denilen gelişigüzel hazırlanan alıntılardan oluşan metnin, Kandil'den, Kandil'in de üstü Öcalan'dan geldiğinin aydınlar tarafından bilinmediği ve bunu öğrenen aydınların şaşırmaları. Konuyu takip eden herkesin kolaylıkla çözebileceği ve şaşırtıcı hiçbir şeyin yaşanmamasına alışık olduğumuz şu günlerde, hapiste olmasına rağmen, Kürtlerle ilgili her konuda Öcalan'ın fikir ürettiği biliniyor. Bu durumda çalıştaya katılanlar ya gerçekten saflar ya da saflık numarası yapıyor.
Bu arada Demokratik Özerkliğin şimdiye kadar ne anlama geldiğinin bile doğru dürüst anlaşılamadığı, hatta PKK'lı yöneticilerin bile bir taraftan reklamını yaptıkları, diğer taraftan da ana fikrini bile anlamadıkları projeyi anlatırken çelişkilere düştükleri görülüyor. Başta El Cezire olmak üzere diğer basın yayın organlarında da Öcalan'dan sonra PKK'nın bir numarası olarak tanımlanan Murat Karayılan'ın Fırat Haber Ajansı'nda yayınlanan ifadeleri aslında bilinmezliği çok güzel tarif ediyor.
PKK'nın yayın organı ANF'ye, "DTK'lı yöneticiler iyi bir iş yaptı. Yetersizliği de olabilir ama gündeme getirilmesi gereken bir projeydi, bu biçimde gündeme getirildi. Fakat projenin daha iyi izah edilmesi gereği vardır. Gerçekten de izah edilmesinde dar kalındı, yetersiz kalındı. Mesela projenin sadece bir Kürt sorununun çözümü projesi olmadığı, tüm Türkiye için bir proje olduğu boyutu yetersiz kaldı, bu yeterince izah edilmedi. O taslakta genişçe yer verilmemiş. Bunun gibi bazı yetersizlikleri vardır. İçeriğine ilişkin daha farklı yetersizlikler de söz konusu olabilir…" şeklinde konuşan Karayılan, bu sözleriyle, PKK'nın(Kandil'in) bile "Demokratik Özerkliğe" inanmadığını açıkça ortaya koyuyor.
Demokratik Özerkliğe inanmayan Karayılan'ın, Demokratik Özerkliğin vazgeçilmez talepleri olduğunu söylerken bile inancından emin olmadığı anlaşılıyor.
Demokratik Özerklikle ilgili yaşananlara bakıldığında, bütün bunların hepsinin bir komedi oyunundan farksız olduğu görülebiliyor. Demokratik Özerklik bildirisinin BDP tarafından okunması, projenin BDP ile DTK'nın ortak ürünü olduğunun ilan edilmesi, akabinde İmralı'da yatan Öcalan'ın, BDP'yi Demokratik Özerkliği erken ilan etti diye eleştiri bombardımanına tutması, şimdi de Özerklik Çalıştayı metninin Kandil'den geldiğinin aydınlardan gizlenmesi ve aydınların bu duruma şaşırmaları…
Ne yazık ki komik, hem de çok komik. BDP, DTK, Kandil, PKK, Öcalan, Karayılan ve diğer sempatizan kitlenin (Zaten hepsi birbirinin eşiti) elinde "Demokratik Özerklik" diye bir oyuncak top var. Birbirlerine atıp duruyorlar.
Bakalım topu kim yakalayacak, kim elinden kaçıracak?
Helin
Demir
helindem@mynet.com