Ali Levent kılığına girerek Almanya'da yaşadıklarını, iş piyasasında karşılaştığı zorlukları, ayrımcılığı 1985 yılında yazdığı " En Alttakiler" adlı kitapta anlatmıştı Günther Wallraf.
23 yıl sonra "En Alttakiler"in belleri bükülmüş, saçları ağarmış... Kızları/oğulları oldu, büyüdü; evlendirdiler... Torun torba sahibi oldular...
Şu anda çoğu ya malulen ya da çalışarak emekli..
Günter Wallraf'ın anlattığı işlerde oğulları, damatları, kızları, gelinleri çalışıyor; onların uğradığı haksızlık ve ayrımcılığın daha planlısına ve daha fazlasına şimdi " En diptekiler" uğruyor...
Avrupa'da yaklaşık beş milyon vatandaşımızdan " En Dipte" olanların sayısı bir milyon civarında olduğu söyleniyor...
Peki, kim bu "En Diptekiler"?
Kimine göre ithal gelin/damat; kimine göre iç güveyisi/ el kızı (genelde akraba olmasına rağmen)
Daha doğrusu aile birleşimi ile yani evlenerek Avrupa'ya gelen/getirilen gelin ve damatlar...
"Ben, En diptekilerdenim... Bu güne kadar hiç kimse bize derdiniz ne diye sormadı, sorunlarımızı dile getirmedi...Bunları da yaz gazeteci!" diyor bir bayan okurumuz...
***
Günter Wallraf'ın En Alttakiler'i çocuklarının evlenmesi, gelin/damatların Avrupa'ya gelmesi ile "En Altta" olmaktan elbette kurtulamadılar ama kendilerinin altında (!) bir tabaka oluştuğundan eskisi kadar En Altta olmaktan gocunmuyorlar, şikayet etmiyorlar!...
Çünkü, Avrupalıya göre En Altta da olsalar, gelinlerinin, damatların üstündeydiler... Veli nimet, hayat kurtaran, istikbal garanti eden, mal-mülk, ev-ocak, sahibi eden; yuva kuran, at arabası bile hayal edemeyenlerin araba almasına vesile olandırlar...
En diptekiler hangi makam ve mevkiye gelirlerse gelsinler, onların sayesinde gelmişlerdir...
"En diptekiler"in başarısı onların başarısıdır! Neden, nasıl diye sormaya bile gerek duymadan cevap hazırdır: "Kızımı vermeseydim, oğluma almasaydım"
Başarısızlık, söz konusu olunca En Diptekilerin ne nankörlüğü kalır ne hainliği ne de kadir kıymet bilmezliği...
***
En diptekiler:
Girişimcidirler, En Alttakilerin cesaret edemediği, düşünemediği işleri yaparlar, Onlar gibi ezilmek istemezler, haklarını ararlar... Haksızlığa karşı duyarsız değildirler....
Sosyal ve Kültürel faaliyetler onların gelmesiyle ivme kazanmıştır...
Sosyal yaşam içinde veli nimetleri gibi "En Altta" olmalarına rağmen aile hiyerarşisi içinde "En diptedirler"...
Her yıl yıkılan on binlerce yuva genelde onların yuvasıdır...
Her yıl boşanan/ ayrılan on binlerce çiftin büyük çoğunluğunu da onlar oluşturur...
Öte yandan sığınma evlerindeki kadınlarımızın büyük çoğunluğu da,kötü yollara sapanlarda onlardır...
Çünkü ayrıldıklarında sığınacak aileleri ( anne, baba, kardeş) binlerce kilometre uzaktadır...
Meyhaneleri dolduran ayyaşlar onlardır...
Pavyon ve barlardan çıkmayanlar da...
Camileri dolduran, ibadetlerini aksatmayanlarda onlardır...
***
En diptekilerin geliş/getiriliş nedeni gayet basit:
Söylem, "ekmeğimizi el yiyeceğine, kardeşimim oğlu/kızı yesin" şeklinde olsa da; asıl amaç: kızın adının çıkmadan başının bağlaması; oğlanın evini bilmesi, kötü arkadaşlar edinmemesidir... Kötü arkadaş edinmiş, alkol, uyuşturucu bağımlısı oğlanın evlendirilmesi halinde bu alışkanlıklarından vazgeçeceği inancıdır...
En diptekilerin yaşı, tahsili, bilgisi, görgüsü, hayat tecrübesi ne olursa olsun, gerektiğinde ( aslında her gün) " En Alttakiler"e hizmetçi; eşlerine polis, doktor, psikolog, olmak zorundadırlar... Eşlerine karşı kendilerinin yapmadığı annelik- babalığı yapacaklar iyi bir eş olarak vazifelerini de ihmal etmememlidirler... Ağzılar olacak ama konuşmayacaklar, susmasını bilecekler, şikayet etmeyecekler...
En Alttakiler, kendi evlatlarından görmedikleri saygıyı onlardan beklerler...
Kendi evlatlarına gösterdikleri anlayışı, toleransı onlara karşı göstermezler...
Çevrenize bakın En diptekileri hemen fark edersiniz, ne kadar çoklar değil mi!..
Elbette istisnai durumlar da söz konusu değil... İstisnalar kaideyi bozmaz, derler...
***
Özellikle Avrupalı Türkler adına iyiye, güzele, kötüye, çirkine dair söylenen, söylenecek ne altında onların yani "En Diptekiler"in adı, imzası vardır...
Yaptığım araştırmalara göre En diptekileri "Titanikler" ve "Sünger avcıları" olmak üzere iki kısma ayrılıyor:
Titanik gibi olanlar, Avrupa'ya gerçeğine ve aile içi hiyerarşiye çarparak hayat denizinin dibine çıkmamak/çıkartılması mümkün olmayacak şekilde batıyorlar...
Sünger avcısı gibi olanlar ise, Avrupa deryasına daldıklarında suyun üstüne çıkabilmek için ayaklarını deryanın zeminine vurup hızla suyun yüzüne çıkıyorlar...
Ne olursa olsun hiçbir şey Onların " En dipte" olduğu gerçeğini değiştirmiyor velinimetlerinin gözünde...
"Üst kimlik", "Alt kimlik" konusunu tartışırken "Dip kimlik" nasıl da herkesin gözümüzden kaçıvermiş!.
Y. Nufel