Haberin yayım tarihi
2008-05-07
Haberin bulunduğu kategoriler

DTP ve Kürt sorunu'nun düğümlendiği nokta…

DTP, hakkında açılan kapatma davası ile ilgili olarak savunmasını, önümüzdeki 12 Mayıs tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne verecek. PKK yanlısı bir basın-yayın organına göre savunmada; "PKK lideri Abdullah Öcalan'ın, Kürt sorununun çözümünde önemli rol oynayabileceği, DTP'nin kuruluş süreci ve bu süreçte Öcalan'ın görüş ve düşüncelerinden ne şekilde yararlanıldığı ve DTP'nin PKK'ya neden 'terör örgütü' demediği" gibi hususlara yer verileceği belirtiliyor.
 
Ayrıca savunmada, "DTP'nin, Türkiye'de yaşanan tıkanıklığın önünü demokratik siyaset yapmaya çalışarak aşmaya çalıştığı, tüm eylem ve etkinliklerde de barış ve demokrasiden, demokratik bir Türkiye'den yana tavır sergilediği" ifade edilecekmiş!
 
Oysa, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından açılan davada özetle; "DTP'nin, yöneticilerini, başkanlarını, söylemlerini bırakın, adının dahi Öcalan tarafından belirlendiği, bu durumun ulusal ve uluslararası hukuka aykırı olduğu, PKK'nın güdümündeki DTP'nin tüm eylemlerinin, PKK ve Öcalan lehine gösteriye dönüşerek gerçekleştiği" yönünde iddialar bulunuyor.
 
Dikkat edilirse;  Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın, Öcalan, PKK ve DTP ilişkilerine dair tüm iddiaları, DTP tarafından da kabul ediliyor, ancak, bunun kendilerine göre gerekçeleri açıklanmaya çalışılıyor. Davadaki görüşe ilişkin tek fark ise, DTP'nin, demokratik siyaset, barış, demokrasi ve nihayet demokratik bir Türkiye kavramlarını dile getirmesi olarak görülüyor. Yani, yıllardır süren sorunun tamamen kilitlendiği tek nokta, tam da burada karşımıza çıkıyor; T.C.Devleti, "PKK terör örgütüdür" derken, DTP, öncesi ve yandaşları, "Değildir. PKK, özgürlük hareketidir ve bizim partimizdir, Apo da liderimizdir" diyor. Yıllardır süren çatışmanın, akan kanın, yıkılan yuvaların tek özeti maalesef ki bu. Maalesef diyorum, çünkü, tıkanan sorunu bu noktada çözmek, hiç de hiç mümkün gözükmüyor.
 
Kundaktaki bebekleri, masum yavruları öldürmüş, gençleri zorla dağa kaçırmış, köyleri basarak halkı, yaşlı kadın ve erkekleri katletmiş, zorla haraç toplamış, haraç vermeyenleri, örgüte katılmak istemeyenleri ve örgütten kaçanları ölümlerle cezalandırmış bir örgüte, Devletin bir başka gözle bakması, kesinlikle mümkün değil. Öte taraftan, "onlar bizim kardeşlerimiz" diyen birilerinin de bu örgüte terörist olarak bakmaları çok zor.
 
Üstelik, bölgenin ekonomik geri kalmışlığı, göç, hızlı nüfus artışı ve gelişen işsizlik, kanun dışı suç örgütlerine malzeme olma gibi onlarca sayılabilecek bölgesel ve toplumsal sorunlar ile herhangi bir şekilde ilgilenmeyen, sadece ve sadece "Kürt sorunu" olarak adlandırdıkları bu siyasi düşünce ve sahip oldukları bu taban üzerinden politika yapan bir kitlenin, bir oluşumun, bir siyasi partinin, olaylara ve duruma, farklı veya daha geniş bakması da beklenemez zaten.
 
Gelelim DTP'nin, "demokratik siyaset, barış, demokrasi ve demokratik bir Türkiye" söylemlerine. Gerçekten de son derece masum, derin, anlamlı, önemli ve herkesin ve her kesimin arzuladığı idealler bunlar. Ancak önemli olan, bu söylemlerden neyi anladığınız ve neyi arzuladığınızdır. Siz, bu derin söylemleri, her fırsatta dillendirmenize rağmen, sürdürdüğünüz siyasetinizi sadece ve sadece Apo'ya endeksler, tekçi bir siyaset güder, aralanmış herhangi bir kapı bırakmaz, bakışınızı sabitlerseniz, derin ve masum söylemleriniz sadece sözde kalır, inandırıcılığınızı en baştan ve tamamen kaybedersiniz.

Öyle bir tablo çizilmeye çalışılıyor ki, sanki, bilinen ve görülenin aksine, PKK ve yandaşları son derece masumlar, haklarını istiyorlar ve bunu demokraside, özgürlükte arıyorlar ve karşılarında da son derece katı, mazlum ve anti demokratik bir siyasi otorite var, gerçekten de inanılır gibi değil!!!
 
Oysa, sanırım 2004 yılı içerisinde, A.Öcalan tarafından, PKK ve DTP içerisinde "Demokratikleşme Süreci" başlatılmıştı. Bu "Demokratikleşme Süreci"nin amacı ve mantığı, bilindiği gibi kısaca, örgütten kaçanların, kopanların ceza yerine affedilmesini, zordan ve tehditten vazgeçilmesini içeriyordu. Bu durum, en azından 2004 yılına kadar örgütte demokratik bir sistemin olmadığını açık ve net bir şekilde gösteriyordu ki, Öcalan güya örgüt içinde "Demokratikleşme"ye ihtiyaç duyuyordu!!! Hal böyleyken ve herkesçe de biliniyorken, PKK ve alet olmuş yandaşlarının, öncelikli olarak, "geçen yaklaşık 25 yıla rağmen, kendi içerisinde dahi, hiçbir şekilde ve şartta demokrat olmamış, demokrasiyi yaşamamış, özümsememiş, insan haklarını, özgürlüğü tatmamış, hatta reddetmiş bir örgütün, bir başkasından, yani T.C.Devleti'nden bunu bekliyor ve istiyor gibi görünmesi, görüntü vermeye çalışması ne derece samimi olabilir" diye düşünmesi gerekmiyor mu!!!
 
Sabahattin Talu
sabahattintalu@gmail.com 

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.