Batı Avrupa ülkelerinde türbana dayalı inanç özgürlüğü tartışmaları sürerken, Fransız Adaleti sessiz sadasız bir karar verdi.
Fransızca adı Eglise de Scientologie olan Siyantoloji Kilisesi tarikatını teşekkül halinde dolandırıcılıktan mahkûm etti, fakat feshine hükmetmedi.
Gizli örgütlenmeye gidebilirler mülahazasıyla, kapatma gözet siyaseti tercih edildi.
Onlar ise kendi kendilerini tarikat olarak değil yeni bir din olarak tanıtıyorlar.
Salı sabahı okunan bu kararın belli ki kimseyi tatmin etmeyecek şimdiden belli.
Şimdilik herkes halinden memnun gözüküyor.
Yaklaşık on yıldan beri süregelen davanın ilk etabı bu şekilde sonuçlandı.
Siyantoloji Kilisesi avukatları temyize gideceklerini açıkladılar bile…
Fakat Fransa Bisiklet Turu’nda olduğu gibi başka etaplar olacağı şimdiden belli.
Hukuk rampalarıyla dolu yeni etaplarda hitap ve ikna yeteneklerini sergileyecek Fransız avukatlar…
Hukuk sabır, sağduyu ve denge işidir ; konjonktüre göre şekil alır ve şekil verir.
Toplumsal eğilimleri dikkate alarak ahlakiliğin yasal sınırlarını belirler.
İnsanlara duracakları, hatta durmak zorunda oldukları yeri hatırlatır.
Bu nedenle bir sosyal bilim dalı olan hukuk yoruma açıktır, yani sübjektiftir aynı zamanda.
***
Dava iki eski müridin mali yönden soyulduk soğana çevrildik şikayetleri üzerine açıldı.
Yapılan inceleme ve yargılama sonucunda Paris Ceza Mahkemesi Siyantoloji Kilisesi’ni, hükmi şahıs sıfatıyla, teşekkül halinde dolandırıcılık eyleminden suçlu buldu.
“Bilimsel değeri olmayan” “üçkağıtçı” yöntemlerle müritlerinin saflığını diri tutarak haraca bağladığını kayda geçirdi.
Kuruluşa 600.000 avro tutarında para cezası verilirken dört siyantoloğa da tecilli hapis ve para cezasına çarptırıldılar.
***
Davacıların avukatı “bu tarihi bir karardır” diye haykırdı ve “son derece memnun olduğunu” ifade etti.
Bu kararın geçmişteki kararlardan farklı olduğunu ve son derece önemsenmesi gerektiğininin altını çizdi.
Mahkeme “din özgürlüğü arkasına gizlenerek dolandırılcılık yapılamayacağını” saptadı dedi.
Tarikata dikkat et, bundan böyle gözüm üzerinde olacak mesajını verdi.
Mahkeme aynı zamanda verdiği kararın birçok yerli ve yabancı gazetede yayınlanmasına hükmetti.
Davaya uluslararası bir boyut kazandırma çabası dikkatlerden kaçmadı.
***
Tarikatın Fransa’da 40.000 müridi var.
Ve kapatılmayan tarikat Fransa’da ticari faaliyetlerine devam edebilecek.
Bundan böyle daha temkinli davranacakları ve iletişimlerini geliştirecekleri yönünde ifadeler kullandı.
Tarikat sözcüsü memnuniyetini dile getiriken, mahkemenin din ve inanç özgürlüğüne müdahale etmediğinin altını çizdi.
Tarikatın avukatı daha da ileri giderek şu yorumda bulundu : “Din özgürlüğünü hatırlatan mahkeme, böylece içsel olarak Siyantolojiyi bir din olarak kabul ediyor.”
Zira tarikat kendisini uzun zamandan beri laikliğin ülkesi Fransa’da hırpalanan bir azınlık dini olarak tanımlıyordu.
Ve tarikat mensupları bu kararın “yoğun siyasi baskılar altında” alındığını ileri sürdüler.
Temyize giden tarikata göre ana fikir şu : “Hiç kimsenin din konusunda Fransızlara neyi düşünüp neye inanacaklarını söyleme hakkı yoktur”.
***
Psikolojik ve sosyolojik anlamda din ve inanç özgürlüğü hakkında çok şey söylenebilir.
Herkesin inancı kendine…
Çatışma inançların hukuk sisteminin dışına taşmasından kaynaklanıyor.
Belçika’da veya Türkiye’de de durum pek farklı sayılmaz.
Her hukuk sistemi inanç sömürüsüne engel olmak zorundadır.
Zira sistemin mağdurları çoğunlukla vaad edilen saadet zincirinin kandırılmış ve dolandırılmış müridlerinden oluşur.
Dolandırılanlar yürüyerek hak arama yolunda yürürken, onların paralarıyla at alanlar Üsküdar’a varmış olur çoğu zaman…
“Ecel ayırsa bile, mahşerde buluşuruz”u dinlerken bol şekerli nane çayı iyi gelir, teselli bab’ından !
Ve inansın veya inanmasın, hiç kimsenin inanan veya inanmayan hiç kimseyi dolandırmaya hakkı yoktur.
Ne adına olursa olsun.
Hangi dinde olursa olsun.
Herkes hukuka saygı göstermek zorundadır.
Hukuk sisteminin şemsiyesi herkesi suç (ve belki de günah) yağmurundan korur.
Kilise, cami ve diğer mabedlerin duvarları arkasına saklanarak kurtulacağını sananlar günahlarına inandıkları tanrıyı ortak etme gafletinden bir an önce kurtulmalıdır.
Allah hepimizi inanç sömürüsü yapanların şerrinden korusun…
Brüksel, 28 Ekim 2009
Yakup Yurt ©