Bugünlerin yoğun tartışma konusu "Demokratik Özerklik".
Proje, Öcalan'ın olmazsa olmaz dediği, şart koştuğu, hatta tehdit ettiği, ağırlıklı olarak iki dil ve iki bayrağı içeren güya "Barış Projesi"!
BDP, Kürt sorunu denilen sorunun tek çözümünün bu projenin uygulanmasından geçtiğini iddia ediyor.
Akil adamlarımız (!), kuyuya atılan bu taşı çıkartmak için adeta birbirleriyle yarışıp, televizyon ekranlarında, gazete sayfalarında köşe kapmaca oynuyorlar.
Osman Baydemir, daha önce "Belediye binasında Türk bayrağının yanında bizim bayrağımız da asılsa ne olur?" demişti. "Ne olur"a girmeye hiç gerek yok. Çünkü o ve onlar, ne olacağını, ne olmasını istediklerini bizden çok daha iyi biliyorlar. Ancak burada konu, Kürtleri temsil ettiği/edeceği belirtilen Kürt bayrağı değil, konu "Türk Bayrağı" ve bu bayrağa duyulan hissiyat, tahammülsüzlük, kin ve nefrettir.
Bakın, neden konu "Türk Bayrağı"dır?
PKK yanlısı 50-60 kişilik maskeli bir grup, geçtiğimiz Pazar günü, İstanbul Şahintepe Mahallesi'nde bulunan Velibaba Cemevi'ne saldırdı. Saldırının amacı, Cemevi'nde asılı Türk Bayrağı'nın indirilmesiydi. Taşlı sopalı eylem sırasında Cemevi ile civarda bulunan bazı evlerin cam-çerçeveleri kırıldı, arabalar yakılarak tahrip edildi. Başta Alevi vatandaşlar olmak üzere mahalle sakinleri ellerinde Türk bayraklarıyla olayı protesto ettiler, saldırganların peşine düştüler.
Geçtiğimiz yıl da, özellikle İstanbul'da yüzlerce araç, PKK yandaşları tarafından benzin dökülerek yakılmıştı. Yakılan araçların neredeyse tamamında ya "Türk Bayrağı" amblemi vardı, ya da "Atatürk" resmi veya imzası. Gündüz tespit edilmiş, gece tek tek yakılmışlardı.
Böylesine organize bir hareket vardı, ancak halk galeyana gelmesin denilerek, eylemlerin amacının basına yansıtılmasından özellikle imtina edilmişti.
Yer İstanbul, Doğu veya Güneydoğu'nun herhangi bir ili değil, bu bir. İkincisi; Kürt vatandaşların tamamını PKK'lı saysanız bile, Kürt nüfusun Türk nüfusa oranı yaklaşık % 20.
Bu verilerden yola çıkarak, gerçekleri görebilmeniz, anlayabilmeniz için biran olsun tersini düşünmenizi tavsiye ederim. Yer, Diyarbakır olsun örneğin ve Kürt nüfus Türklerin 5 katı olsun mesela. Sizce Türk bayrağının hali nice olurdu? Düşünmenizi tavsiye ettim ama, ben düşünmek dahi istemiyorum.
Bu nedenle, "İki dil" ve "İki bayrak" tamamen bahanedir ve kandırmaca dan öteye de asla gitmez.
Kısaca ve özetle denilebilir ki; burada "Kör'ün istediği bir göz değil"dir, bunun bilinmesi, iyi anlaşılması gerekir. Ve ne yazık ki asıl körlük; ortadaki gerçeklerin ve olası gelişmelerin, iki göz sonuna kadar açık olmasına rağmen bir türlü görülememesi, belki de görülmek istenmeyişidir.
Sabahattin Talu
sabahattintalu@gmail.com