Kırgızistan, bölgenin fakir ülkelerinden birisi olmasına rağmen, gerek ABD gerek Rusya gerekse de Çin için büyük bir öneme sahip. Ülkenin stratejik konumu ve sahip olduğu altın rezervleri, Soğuk Savaş döneminde, Sovyetler ve ABD'nın Orta Doğu'da etki alanlarını genişletmek için giriştikleri nüfuz mücadelesinin bir benzerinin bugün Orta Asya'da da yaşanmasına sebep oluyor.
Ukrayna ya da Gürcistan örnekleri göz önüne alındığında, ister istemez Kırgızistan'da yaşanan son olaylarda herhangi bir rengin etkisi var mı sorusu akla geliyor. Nüfuz mücadelesi yaşanan bir coğrafyanın kalbinde yer alan bir ülkeden bahsediyoruz en nihayetinde.
Bilindiği üzere Kırgızistan'da Devlet Başkanı Kurmanbek Bakiyev aleyhinde düzenlenen gösteriler, 7 Nisan'da göstericilerle güvenlik güçleri arasında çatışmalara dönüşmüş, çatışmalar kamu binalarının göstericiler tarafından işgal edilmesi ve muhalefet liderlerinden Roza Otunbayeva'nın başkanlığında geçici bir hükümetin kurulmasıyla yeni bir boyuta ulaşmıştı.
Peki bu devrimin bir rengi var mı? Ya da, devrimin temelinde neler yatıyor ve ardından nasıl gelişmeler yaşanacak?
ABD sponsorluğunda gerçekleşen turuncu devrim, gül devrimi gibi devrimlerin ardından gözler önce ABD'ye çevrildi, ardından da bu coğrafyaya arka bahçesi şeklinde bakan Rusya'ya. İddialar devrimin Moskova menşeli olması ihtimalini güçlendiriyor.
Kırgızistan'ın Washington ve Londra büyükelçiliklerini de yapan devrimin mimarı Otunbayeva, beş yıl önce yaşanan lale devriminde de önemli rol almış bir isim. Moskova'ya yakınlığıyla da tanınan Otunbayeva, Moskova Devlet Üniversitesi'nden mezun olmasının ardından aynı okulda Marksizm üzerine uzun yıllar ders verdi.
Devrimin Moskova menşeli olduğuna yönelik iddiaları kuvvetlendiren bir başka husus ise, Rusya'nın olayların hemen ardından, yaşananlarla bir alakası olmadığı şeklinde bir açıklama yapması oldu. Rusya'nın kendisini böyle bir açıklama yapmak zorunda hissetmesi zaten yeterince şüpheli. Öte yandan, basında çıkan ve adının açıklanmasını istemeyen üst düzey bir Rus yetkilinin "Bakiyev'in Kırgızistan'daki ABD üssünü kapatma sözünü yerine getirmediği ve Moskova yönetiminin yeni yönetimden bunu isteyeceği" şeklindeki ifadesi ise yeni Kırgız devriminin menşei konusundaki şüpheleri destekler nitelikte. Öte yandan, muhalefet liderlerinden Ömürbek Tekebayev'in Reuters'e yaptığı açıklama da duruma iyice açıklık getirir nitelikte; "Rusya, Bakiyev'in devrilmesinde kendi rolünü oynadı."
Taraflara itidal çağrısında bulunan ve geçici hükümeti tanımayan ABD ise, şu an bekle gör politikası uyguluyor. Afganistan için önemli bir transit noktası olan Manas'taki Amerikan hava üssünün geleceği de bu politikanın nedenlerinden birini teşkil ediyor. ABD'nin yanıtı geniş Asya coğrafyasının bir başka bölgesinde, belki de Kafkaslardan gelecek. Otunbayeva'nın iktidarı eline almasının arından uygulayacağı politikalar, özellikle de ABD üssünün geleceği bu yanıtın şiddetini belirleyen öğeler olacaktır.
Olaylara, Kırgızistan'da önemli yatırımları olan, birçok vatandaşı ve soydaşının yaşadığı, dahası tarihi yakın bağları olan Türkiye açısından da bakmak lazım. Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun açıklamaları Türkiye'nin olaylara bakış açısını özetliyor; "Önemli olan halkın desteğini almış bir siyasi otoritenin Kırgızistan'da kurulmasıdır. Bu bakımdan bütün taraflara telkinde bulunuyoruz… Ancak vatandaşlarımız açısından bakıldığında şu ana kadar olumsuz bir gelişme olmamıştır" diyen Davutoğlu, kısaca Türkiye'nin Kırgız halkının seçimine saygı duyacağını, ancak olayları yakından takip ettiğini belirtiyor.
Türkiye'nin yakın bağlara sahip olduğu bu coğrafyada daha aktif bir rol oynamasını temenni ediyoruz.
Haluk Mergen